Mısır kozmogonisine göre “zamanın başlangıcından evvel”, mutlak karanlığın ve kaosun tanrısı olan Nun, yaratıcı tanrı Atum Ra’yı[1] var eder. Bundan sonra tanrı Shu (rüzgar) ve tanrıça Tefnut (su) yaratılarak onların iki çocukları olan Geb (yer) ve Nut (gök) hayata geldiler. Geb ve Nut’un birlikteliğinden Osiris, İsis, Seth ve Nepthis adlı dört tanrı doğar. Ve onlarla birlikte Dünya’daki tüm canlılar meydana geldi.

Zamanın başlangıcından evvel… Bu ifade anlatılacak olan mitsel öyküde insanda zaman algısının henüz uyanmadığı bir döneme, bilinç öncesi bir duruma işaret edileceğinin izini taşımaktadır. İnsanın zaman algısı çocuk ile başlar. Dolayısıyla bu anlatım doğum öncesi ve bebeklik dönemine ait olmalıdır.

Mutlak karanlığın ve kaosun tanrısı olan Nun… Mısır’ın başlangıç ilkesi olan tanrı Nun’un ismi, Mısır dilinde “durağan boşluk” anlamına gelmektedir[2]. Bu ifade Tora’nın başlangıç kitabında “enginin yüzü üzerindeki karanlık” ile aynı duruma işaret eder. Burası bilince ait hiçbir ayrımın henüz bulunmadığı, algısal karanlık durumudur. Bu karanlıkta ilk etkinlik akıl nûrunun parlamasıdır. Hıristiyan teolojisine göre karanlıkta parlayan bu hakikat nûru İsa’dır. Benzer bir alıntı Hermetik gelenekte de kullanılır[3]. Brahmanik gelenek bunun Aum hecesi olduğunu, İslam ise Allah’ın kün (ol!) emri olduğunu belirtir. Mısır kültünde ise bu ilk nûr Ra’dır. Ra, sıradan bir ışık huzmesi değildir. Simgesel olarak hakikatin tecellisi olduğunu belirtmek için ona Atum Ra da denmektedir. Atum/Atem (Mısır kök. Tem) kâmil olmak, kemâl bulmak anlamlarına gelir. Dolayısıyla Ra karanlıkta ilk parlayan ve ebediyete kadar varlığın birlik özünü taşıyacak olan kemâl nûrudur. Bu anlamıyla Ra ile İsa arasında güçlü bir anlam birliği bulunmaktadır.

Bu kemâlin insan üzerindeki mahiyeti arzî ve semavi olarak ayrılır. Arzî olan yönüne his ve algılar, semavi olan cihetine de akıl ve şuur denilmektedir. İnsan beşeri bedenden âlidir ancak şuurlanmak için bedenî doğuma muhtaçtır. Rüzgar Shu (Arb. Rûh) ve su Tefnut bu bedeni doğumu önceleyen etker nedenlerdir. Nihayetinde Geb ve Nut’un dört çocukları olur; Osiris, İsis, Seth ve Nepthis. Ve onlarla birlikte Dünya’daki tüm canlılar meydana geldi… Zira bu dört ilke varoluşun dört niteliğini yansıtmaktadır.

Kral tanrı Osiris… Mısır kültünde dünyaya hâkim irade ve yöneticiler, ilahi teşkilatın yansıması konumundadır. Firavun ülkenin kralıdır ama semavi yönetimin tecessümü olması nedeniyle de tanrısaldır, hatta tanrıdır. Osiris beşer değildir, ama beşeriyette tecelli ettiğinden ondan ayrı olarak da algılanmaz. Uygarlığın öncüsü olması bir kralı değil, o kralda tecelli eden sıfata gönderme yapmaktadır.

Mısırlıları uygarlaştırmak… İbrani mitleri Mısır’ı “kölelik evi”, İslam tasavvufu ise “nefsaniyetin merkezi” olarak yorumlar. Mısır’ın kendi inanç kültünde ise tabii ki Mısır bu nevi bir olumsuzluğu ifade etmez. Kendi kültünde Mısır, tüm olumlu ve olumsuz yanlarıyla dünyanın özetidir. Dolayısıyla Mısır’ı uygarlaştırmak geri kalmış belirli bir topluluğu yükseltmek manasına değil, insanlığın geçtiği bir aşamaya, tinsel bir sıçramaya göndermedir. Böylece Mısırlı ifadesi bir topluluğa değil, insanlık ailesine işaret eder.

Tarım araçları yapmayı, toprağı kullanmayı, buğday ve üzüm yetiştirmeyi, ekmek, şarap ve bira yapmayı öğretmiştir. Ayrıca ilk defa tapınak inşa etmeyi, tapımı öğreten, dini törenleri düzenleyen de Osiris’tir… Buradan anlaşıldığına göre Osiris akıldır. Uygarlık kurmak aklın etkinliğidir. Toprağı işlemeyi, ondan kendine ürün temin edebilmeyi, alet kullanmayı başaran akıldır. Mitsel olanı din olarak düzenleyen, onu kendine nesne kılan yine akıldır.

Osiris’in diğer kardeşleri İsis, Seth ve Nepthis’dir. Kardeşi Nepthis, Osiris’i kandırır ve onunla birlikte olarak Anubis’i doğurur. Anubis bazı anlatımlarda Seth’in oğludur. Ancak Osiris, İsis’e aşıktır ve onunla evlenir. İsis’le birlikteliklerinden oğulları Horus doğar.

Tümel aklı veya aklın tümelliği olan zekâyı sembolize eden Osiris’in kendisini ayartan kardeşi Nepthis, insanın eylemlerini simgeler. İnsanî her eylem, bilinçli veya bilinç dışı olarak aklın yansımasıdır. Ve insanın her eylemi, nihayetinde ancak kendisinin sorumlu olacağı ve yine kendisi tarafından yargılanacak vicdan mekanizmasını doğurur. Ahirette ölüleri yargılaması için Osiris’e getirecek olan Anubis’in, bu bağlamda hafızayı simgelediği düşünülebilir. Kanaatimce Anubis’in, Seth’in çocuğu olduğunu söyleyen anlatımlar hatalı değildir. Zira Anubis, Nepthis’in oğlu olduğunda hafıza, Seth’in çocuğu olduğunda ise onu yargılayacak olan vicdandır.

Osiris’in kardeşi Seth ise zihindir. Mitsel anlatımda olumsuz vasıflar yüklenmesi, zihnin fonksiyonlarından ileri gelmektedir. Bunun karşısında İsis ise sezgidir. Seth’in böldüğünü toparlayan İsis, kalb makamında bulunan sezgidir.

Seth’in yaptırdığı sandığın zihnin kalıplarına işaret ettiği düşünülebilir. Bu kalıplar aklın büründüğü formlardır. Zihin belirlenimsizliği kabul etmez. Onun doğası bilgiyi tanımlı ve ayrışık olarak ister. Yetmiş iki kişi ile birlikte hazırladığı davet, aklın büründüğü bu formlara işarettir. Daveti düzenleyen ve tümel aklı sofrasına davet eden bu yetmiş iki kişi, İbrani geleneğinde Tanrı’yı çadıra davet eden yetmişler olarak tezahür edecektir[4]. İslam’ın tasavvufî geleneğindeki 72 millet tabiri yine tümel aklın büründüğü 72 farklı anlayışa işaret eder. Maksat bu 72 milleti ayrı değil bir bilmek ve tevhide gelebilmektir. Bu tevhidin Mısır kültündeki ifadesi Osiris’i sandıktan çıkarmak olarak dile gelir. Ve bunu başaracak olan İsis’tir.

İsis kalp sahasıdır. Osiris’in kapıldığı Nil sularından, beden imgesinden ve bu imgenin şuurdaki etkisinden kurtaracak olan sezgiler yoluyla kalptir. Ağaç, bâtınî doktrinlerde, Yahudi Kabalasında, İslam tasavvufunda, Hıristiyan hikmetinde, Brahmanik gelenekte, Buddha’da, Zerdüşt’te vb. tüm geleneklerde insanın bedenini sembolize eder. Osiris’in bir sandık (zihin) içinde saklı kaldığı ağaç, beden imgesinden soyutlanamayan aklın ifadesidir. Genel olarak beden, aklın bağlandığı tikelleri de ifade eder.

Aklı beden algısından, sezgileri yoluyla bölünmüşlüğünden kurtaracak olan ise ferasettir. Feraset, Osiris’in İsis’ten doğan şahin başlı oğlu Horus’un niteliğidir. Zira şahin bakışının burada bir simge olarak kullanılması, bir olguya dışarıdan bakabilmeyi ve olgunun ötesini görebilmeyi ifade etmek için seçilmiş olmalıdır.


Referanslar:

[1]  Ra: Nur; Atum/Atem (kök Tem) Kamil, kemal.

[2]İng. inert one, abyss.

[3]  Hermes: “Asıl insan nûrdur. insanlar bu nûru tanımazlar ve onu fark edemezler; ancak hakikat budur. nûr her yerde, her kayada ve her taşta vardır. bir insan nûr olan Osiris ile birleştiğinde, tikel tümelle birleşmiş olur ve o zaman nûru, o perdeler arkasında gizlense de yine her şeyi görür.”

[4]  Bu yetmişe Harun ve Musa da dahil olduğunda 72 olurlar.

İzzet Erş
+ Son Yazılar