Hindu geleneğinde aydınlanma arayışı içinde yüksek bilinç âlemine götüren kapı, üçüncü göz kapısı olarak bilinir ve bilgeliği simgeler.
Ajna Sanskrit dilinde emir, komut, irade anlamındadır. İrade gücüne sahip olmayan hiçbir zaman özgür olamaz, beden emir verir ve o da uyar. Duyu organları pasif hale geldiğinde, aklın sınırlamaları aşılarak içsel, sezgisel biliş ve psişik deneyimler gelişir, duyu organlarının algılayamadığı, kulağın duyamadığı ses frekansları, gözün göremediği renk spektrumu ve ışınımları, burnun koklayamadığı molekülleri algılayan beş duyu ötesi bilincin merkezi, gerçekliğe ulaşmayı sağlayan içsel göz “ajna çakra” öz ile bağlantı kurabilme yolunu sağlar.
Ajna çakra çivit mavisi renk ile ilişkilendirilir. İki taç yapraklı beyaz lotus çiçeği (taç yaprakların her biri 48 yaprak ve toplam 96 yapraktan oluşur), boşluğu ifade eden bir çember ve lotusun içinde yoni simgesi ters bir üçgen; üçgenin ortasında ise Aum (om) hecesinin bulunduğu sembol ile gösterilir.
İki gözün arasında enerjetik olarak bulunduğu var sayılan üçüncü gözün epifiz bezi ile bağlantılı olduğu düşünülür. Epifiz bezi, beynin iki lobunun ortasındadır ve ışığı algılar, fakat gözlerde olduğu gibi ışığın varlığına değil, yokluğuna, karanlığa duyarlıdır. Karanlıkta melatonin hormonu salgılar. Bu hormon bedenin biyolojik ritmini ayarlar, bağışıklık sistemini güçlü tutar, bedenin genç kalabilmesinde ve uyumamızda etkili olur.
Ajna Çakra varlığımızın içsel boyutları ile bedeni anlayabildiğimizde öze ulaşıp, kendi gerçeğinin farkına vararak sadece bedenden oluşmadığımızı algılamamızı sağlar, kendini bilme deneyimini ifade eder. Kendini bildiğinde ise Tanrı’ya yaklaşmış olunur, evrensel bilinç ve aydınlanmaya ulaşılır.
Hint kültüründe üçüncü gözden sık sık bahsedilir ve özellikle hatırlamak ve üçüncü gözü uyarmak için iki kaşın ortasına işaretler yapıştırılır. Hint efsane ve hikâyelerinde üçüncü göz anlatımı önemli bir yer tutar. Şiva’nın kaşlarının ortasında bulunan üçüncü göz resim ve heykellerde de sık sık vurgulanır.
Parvati efsanesinde Şiva’nın eşi Parvati, Şiva’nın arkasından yaklaşarak gözlerini elleriyle kapatır ve o anda Şiva’nın kaşlarının arasında üçüncü bir göz belirir. Bu gözden çıkan ışık o kadar güçlüdür ki her şeyi yakıp kavurmaya başlar. Parvati bu yıkımı durdurabilmek için Şiva’ya yalvarır ve Şiva tekrar eski gözleri ile evrene bakmaya başlar. Evren tekrar eskisi gibi olur.
Üçüncü gözün dışarıdan içeriyi değil, içeriden dışarıyı aydınlattığını anlatan bu efsaneye göre doğan bir güneş gibi her şeyi aydınlatan özdeki cevher, bilgisizliğin karanlığından, aydınlığa çıkararak her şeyi görülebilir kılar; duyularla algıladıklarımızı ise yakıp yok eder.
Kaynakça:
Harvey Day, Yoga Illustrated Dictionary, Kaye&Ward Ltd, 1971
Kathryn Wilkinson, Semboller ve İşaretler, Alfa Yayınları, Ocak 2010
Mircae Eliade, Yoga, Kabalcı Yayınevi, Şubat 2013
Orhan Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü, Remzi Kitapevi, 1993