Hagios Georgios ya da Agios Georgios ismi ülkemizde okunduğunda olduğu gibi “Aya Yorgi” olarak kullanılmıştır. Koruyucu Aziz olarak kabul edilen Aziz Georgios’un MS 280 yıllarında Filistin’in Lod şehrinde doğduğu, 23 Nisan 303 yılında ise öldüğü biliniyor. Roma ordusunda görevli olan babası Kapadokyalı Gerontius ve bugünün İsrail sınırlarında olan Lod şehrinden annesi Filistinli Polikronya Yunan kökenli Hristiyanlardı.
Aziz Georgios’un bir krallığa zarar veren ejderhayı öldürme efsanesi günümüze kadar ulaşan önemli bir mitik hikâyedir.
Efsaneye göre; Ejderha günde iki kuzu yiyerek ülkenin açlığa sürüklenmesine sebep olur. Kral ejderhayı öldürmek için tüm imkânları denese de başarılı olamaz, fakirleşen ve çaresiz kalan halk ejderhaya genç kızları kurban etmeye başlar. Sıra kralın kızına gelir. Prenses kurban olarak gönderildiği yerde, denizden çıkacak olan ejderhayı bekler. Fakat Aziz Georgios kralın kızını kurtarmak için beyaz atının üstünde oraya gelir, denizden çıkan ejderhayı elindeki mızrakla yaralar ve atının ayakları altında ezerek öldürür. Ejderhanın öldürülmesine sevinen kral, Aziz Georgios’a teşekkür etmek için ona hediyeler sunar, Georgios ise bu hediyeleri halka dağıtarak oradan ayrılır.
Cömert tavrı, kötüye karşı savaşı, fakiri güçsüzü koruma, iman gücü gibi özelliklerin bu efsanede vurgulanması insanlarda vicdan ve iyiliğin gelişip artması için önemli bir örnek oluşturmuştur.
Bu sembolik anlatımda prensesin Hristiyanlığı temsil ettiği, ejderhanın ise Hristiyanlığın karşısında olan güçler olduğu kabul edilebilir. Ejder, “Dragon” sürüngen gövdesi ile yersel gücü temsil ederken, bedeninde kanatlara sahip olması ile göksel, tanrısal olanı, hükümdarlığı, savaşçıyı, iradeyi de temsil eder. Bu bakış açısı ile “Ejder”in, doğa güçlerine inanılan pagan dinini ifade ettiği de düşünülebilir.
Suyun içinden çıkan, ateş saçarak uçan yılan gövdeli ejderha, mitlerde gök gürültüsünden sonra yağan yağmur ile toprağı ıslatarak ürün vermesini sağlayan yaratıcı özelliğe, fırtına enerjisi ve sellerin oluşması ile yıkıcı özelliğe sahiptir.
Bir düşünceye göre ejderhanın hava, su, ateş, toprak simgelerinin hepsini kendinde toplaması evrensel olanı ve bütünlüğü temsil ettiği anlamına da gelir. Başka bir düşünceye göre ise kötülük, savaş ve şeytani gücü ortaya çıkartır. Hristiyanlığın ilk dönemlerindeki inanca göre ise; bir genç kızı ejderden kurtarmak, kötü olanı yenmek ve saflığı ortaya çıkartmak anlamına gelir.
Efsanenin kahramanı Aziz Georgios’un daha sonraları Hristiyanlığı savunurken idam edildiği bilinir. Mezarı Hristiyanlara göre Lod şehrinde, Müslümanlara göre ise Musul’dadır.
İslâmî kaynaklarda ise; Aziz Georgios’ un ismi, yeşil adam anlamına gelen “Cercis, Circis ya da Curcis” olarak geçmesi günümüzde de bereketi temsil eden, dolaştığı yerlerde yeşillikler çıkaran, çiçekler açtıran, yardıma muhtaç olanlara yardım eden Hızır (a.s) ile benzemektedir. Hızır İlyas (Elias) buluşması (Hıdır Ellez) 6 Mayıs günü baharın da gelişi anlamında kutlanır. Batı bölgelerinde 23 Nisan günü kutlanan Aziz Georgios’u anma günü, Doğu kiliselerinde Hıdır Ellez zamanı olan 6 Mayıs’ta kutlanır. Sümer döneminde Gılgamış destanında geçen Hasısatra karakteri de aynı niteliklere sahiptir.
Aziz Georgios efsanesine benzerlik taşıyan Hz. Ali’nin ejderi öldürme hikâyesi “Dâstân-ı Ejderha” adlı eserde anlatılmıştır. Bu efsanede de ejderha İslâmiyet’in karşısında olan güçleri temsil eder. Özellikle efsanede ejderhanın 7 başlı olarak tanımlanması, çok tanrılı dinleri temsil ettiği anlamına gelebilir. Ejderhanın öldürülmesi ile çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dine geçiş anlatılmak istenir. Birçok insanın ejderhayı öldürmek için uğraşıp başarılı olamaması, Ali’nin ise iman gücü ile ejderhayı kılıcı ile ikiye bölmesi, inançları güçlendirici bir anlatımdır. Destanda geçen kahramanın güç, savaşçı olma ve fakir masum güçsüzlerin yanında olma, yardım etme özellikleri de bu destanda vurgulanır.
Hz. Ali’nin ejderhayı öldürmesi, Anadolu’da Hâce Bektaş-ı Veli’nin Kızılırmak suyunu içip bitiren ejderhayı öldürmesi, Balkanlarda Sarı Saltuk’un Dobruca kralının kızlarını ejderhadan kurtarması ve o bölgede İslâmiyet’in yayılması hikâyeleri ile ejderhanın kendi inanç sistemine karşı gelen güçleri temsil ettiği ve ejderhanın öldürülmesi ile karşı güçlerin yok edildiği anlaşılabilir.
Hristiyanlıkta çok sevilen Aziz Georgios’un adı birçok kutsal mekâna verilmiştir. M.S. 330 yıllarında Roma imparatorluğunun başkenti olan Konstantinopolis, bugünkü İstanbul, M.S. 395 yıllarında imparatorluğun ikiye bölünmesi ile Doğu Roma’nın başkenti ve Bizans uygarlığının merkezi olmuştur. Aziz Georgios’un etkileri devam ederken, Aya Yorgi adına birçok manastır ve kilise inşa edilmiştir. Günümüzde İstanbul, Fatih semtinin Fener bölgesinde “Aya Yorgi Rum Ortodoks Patrikhânesi” merkez olmak üzere, (Eski Roma İmparatorluğu’nun başkentinde olması, Ortodoks kiliselerinin çoğunun ana kilise olarak kabul etmesini sağlar) Edirnekapı, Burgazada ve Büyükada’da Aziz Georgios adının verildiği kutsal mekânlar hâlâ ibadetlerine devam etmektedir. Bu mekânlarda tarihten gelen arkeolojik ve yazılı kaynaklar bulunmasına rağmen birçoğu Bizans İmparatorluğu’nun 1204-1261 yılları arasında 4. Haçlı seferleri ile işgal edilmesi ve Katolik Hristiyanların şehri yağmalayarak, değerli eşyaları götürmüş olmaları nedeniyle kaybolmuştur.
Bu kutsal mekânlardan bir tanesi ve en çok ziyaret edileni, Büyükada’da Aya Yorgi olarak bilinen “Agios Georgios Rum Ortodoks Manastırı”dır. Manastırın tarihi ile ilgili yaptıkları araştırmalar bir araya getirilmiş ve insanlara aktarılmaya devam edilmektedir.
Manastır adına araştırmacıların ve tarihçilerin hazırladığı belgelerde ise manastırın geçmişi şu şekilde açıklanmıştır; ‘‘Büyükada Aya Yorgi manastırı M.S 963 yılında Rum (Bizans) imparatoru Nikiforos Fokas döneminde yaptırılmıştır. Aziz Georgios’un ejderhayı öldürdüğü anın resmedildiği ikona, Büyükada’daki İmparatoriçe İrini’nin kadınlar manastırı tarafından Aya Yorgi manastırına hediye edilmiştir.
Manastır 1204 yıllarında Haçlı seferleri zamanında Hristiyan haçlılar tarafından yağma edilmiş, kesin tarih bilinmese de 1600-1700’lü yıllarda tekrar inşa edilmiş, daha sonra 1894 yılında oluşan depremle manastırın büyük bölümü hasar görmüş ve 1906 yılında daha büyük bir yapı ile manastır eski manastırın yanına inşa edilmeye başlanmıştır. 1986 ve 1994 yıllarında iki yangınla hasar gören manastır 1997 yılında tamir edilmiştir.
Aya Yorgi Manastırı’nın ya 1204 senesindeki IV. Haçlı seferi sırasında İstanbul ve civarını talan eden “Hristiyan Haçlılar” tarafından yağmalanıp faaliyetlerine son verildiği ya da 1302 senesinde adalara karşı Venedikli Giustinianni önderliğinde yapılan korsan akınları neticesinde, manastırın buradaki diğer yapı ve manastırlarla birlikte yağmalanıp ateşe verildiği, Antonios Maleçkos’un “Büyükada Agios Georgios Kudunas Manastırı 1940” adlı çalışmasında yer almaktadır.
Giustinianni’nin korsanlarından korumak amacıyla Aya Yorgi’nin ikonası, üzerindeki adak hediyeler ve manastır kilisesine ait kutsal eşyalarla beraber toprağa gömülmüştür. Yüzyıllarca toprak altında zarar görmeden kalan bu kutsal emanetler, bir çoban tarafından bulunduğu efsanevi bir hikâye ile anlatılmaktadır.
Bu efsaneye göre; 17. yüzyılda bir çobanın rüyasında görünen Aziz Georgios, ona adanın tepesine çıkmasını ve çıngırak seslerinin geldiği yeri kazmasını, böylece onu, yani ikonasını bulacağını söyler. Aziz’in verdiği talimatlara uyan çoban çıngıraklarla bezenmiş bir halde Aya Yorgi’nin ikonasını bulur ve aynı yerde manastır tekrar inşa edilir.
Keşiş İsaias ayazmanın merdivenlerine varmadan, sağ tarafta bulunan manastırın eski küçük kilisesini, içindeki mermer ikonostasi ile birlikte Aya Yorgi’nin ismine inşa ettirmiştir. Yine Keşiş İsaias, 1751-1760 seneleri arasında, manastırın aşağı avlusuna inerken sol tarafta bulunan Meryem Ana (Panayia Vlahernon) kilisesini de inşa ettirmiştir. Bu küçük kilise bugün yer altında bulunmaktadır. Çünkü manastırın günümüzde faaliyet gösteren yeni büyük kilisesi, Meryem Ana kilisesinin üstünde 150 sene sonra yani 1905 te inşa edilmiştir.
Daha sonraki senelerde ise Aya Yorgi kilisesinin hemen bitişiğinde, Agios Haralambos kilisesi inşa edilmiştir. Bu küçük kilise, adını MS II. Asırda Hristiyan inancından dolayı putperestlerce şehit edilen, Manisalı rahip Aziz Haralambos’tan almaktadır.
1867 senesinde Rahip Serafim Georgiu manastırın o zamanki giriş kapısının yakınında ve ayazmanın hemen yanında bulunan Aya Apostol (12 Havari) kilisesini inşa ettirmiştir.
Bugünkü başrahip evinin giriş kapısının üzerinde bulunan yazıdan öğrendiğimize göre bu yapı, 1884 senesinde Başrahip Arsenios Rufogalakis tarafından inşa ettirilmiştir. Bundan 10 sene sonra vuku bulan 1894 büyük depreminde ise manastırın esas kilisesi, diğer küçük kiliseler, rahip odaları ve diğer binalar büyük zarar gördüklerinden keşişler bunları tahta kirişlerle desteklemişlerdir. Bu tarihten sonra manastıra yeni başrahip olarak tayin edilen üniversite mezunu, pek çok meziyetlere sahip Rahip Dionisios Paikopulos ile pek çok şey değişmeye başlar. Yeni başrahip ilk önce depremden zarar gören eski manastır kilisesini tamir ettireceğine, daha yüksekte ve her yerden görülebilen, eskisine kıyasla çok daha büyük ve güzel olan yeni bir kilise inşa ettirip, daha sonra da eski kiliseyi tamir ettirir. Böylece yeni kilisenin küçük yan kapısında bulunan yazıdan da anlaşıldığına göre, inşaatına 1906’da başlanan ve 1500 Osmanlı altınına mal olan, büyük Aya Yorgi kilisesinin açılışı 10 Eylül 1908 tarihinde gerçekleşir. Bu tarihten 1 sene sonra da, yani 1909’da, üzerindeki yazıdan da anlaşıldığı gibi, manastırın mermer çan kulesi Başrahip Dionisios Paikopulos’un çabalarıyla inşa ettirilir ve manastırın bugünkü halini alır.
1986 yazısında, adanın güney yamaçlarında çıkan orman yangını, manastıra kadar gelerek, eski keşiş odaları ile misafirhanenin bulunduğu, günümüzde 2 kat olan ve en üst katı büyük bir balkona dönüştürülen, 4 katlı eski binayı kül eder. 1994 yazında ise dikkatsizlik neticesinde çıkan ikinci bir yangında başrahip evi büyük zarar görür. 1997 senesinde bu binanın tamiri ve Aya Yorgi kilisesi ile diğer küçük kilise ve binaların restorasyonu Patrik Bartolomeos’un nezaretinde Rum Patrikhânesi tarafından yaptırılır.
Eski zamanlarda, ruh hastaları, tedavi edilmeleri maksadıyla manastıra getirilip, buradaki keşişlere teslim edilirlerdi. Ruh hastalarının kilisedeki âyine iştirak edebilmeleri, eski kilisenin zemininde var olan, demir halkalara bağlamalarıyla mümkün olurdu. Akilas Milas’ın naklettiğine göre 19. asırda manastırı ziyaret eden pek çok Rum ve Avrupalı ziyaretçi, hatıralarında bu benzerine az rastlanan tedavi usulünden ve Allah’ın Aya Yorgi vasıtasıyla, mucizevi bir şekilde bahşettiği şifa ile tamamıyla sıhhatlerine kavuşan ruh hastalarından bahsetmektedirler. Ruh hastalarından başka Aya Yorgi’nin pek çok hastalığı tedavi ettiği, çocuğu olamayan ailelere çocuk verdiği, evsizleri ev sahibi yaptığı, pek çok kimseyi meşgul eden problemleri çözdüğü, kısacası O’na imanla yaklaşanların dualarını kabul ettiği bilinmektedir. Manastırın demir giriş kapısında bulunan Rumca ve Osmanlıca yazılı kapının manastırda şifa bulan Tebrizli Müslüman Resul Efendi’nin hediyesi olduğu bilinmektedir.”[1]
Aziz Georgios’un karakter ve özellikleri sadece dinsel alanda değil sanat alanında da çok etkili olmuştur. Özellikle 15.nci yüzyıldan sonra resimlerde Aziz Georgios’un efsanesi birçok resme konu olarak seçilmiştir. Bunlardan Pedro Pablo Rubens tarafından yapılmış “St. George ve Ejderha” isimli yağlı boya tablo önemli eserlerden biridir. Resmin en çok dikkat çeken özelliği, Prensesin yanında saflığı temsil eden kuzu figürü, Prensesin ve Aziz Georgios’un aydınlık tarafta, ejderhanın ise karanlık tarafta olması iyi ve kötünün ayrımını karanlık ve ışık ile belirginleştirmiş olduğudur.
Kaynakça:
• Kökenleri ve Anlamlarıyla Semboller & İşaretler, Kathryn Wilkinson, Alfa yayınları, Ocak 2010
• Semboller ve Yorumları, Necmettin Ersoy, Dönence Basım ve Yayın Hizmetleri, Haziran, 2007
• Simgeler Sözlüğü, Esat Korkmaz, Anahtar Kitaplar Yayınevi, 2010
• BBC, Yolande Knell, BBC Orta Doğu Muhabiri, 24 Nisan 2014
• Tarih Boyunca İstanbul Adaları-2, TUĞLACI, Pars, 1992 İstanbul.
• Aya Yorgi Kuduna Rum Manastırı, Büyükada, yayının düzenini ve basımını yapan; Kutsal Paraklitos Manastırı, Oropos, Attiki, Yunanistan
• Türkiye’nin en güzel 10 kilisesi (Türkçe). Arkitera. 28 Aralık 2007. 21 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Nisan 2015
Dipnotlar:
[1] Aya Yorgi Kuduna Rum Manastırı, Büyükada, yayının düzenini ve basımını yapan; Kutsal Paraklitos Manastırı, Oropos, Attiki, Yunanistan