“Kara enerji” nedir? Aslında en basit cevap, bilmiyor olduğumuz. Öyle görünüyor ki o, evrenin işleyişine ilişkin anlayışlarımızın çoğu ile çelişiyor.
Hepimiz biliyoruz ki, ışık dalgaları, başka bir deyişle radyasyon (ışınım), enerji taşır. Sıcak bir yaz gününde dışarıya adım atar atmaz o enerjiyi hissedersiniz.
Einstein’ın meşhur denklemi, E=mcô, bize madde ile enerjinin birbirine dönüştürülebilir olduğunu, aslında ikisinin de aynı şeyin farklı formları olduğunu öğretti. Gökyüzünde buna dair devasa bir örneğimiz var: Güneş. Güneş, gücünü kütleyi enerjiye dönüştürmekten alır.
Hiçbir Şeyden Çıkan Bir Şey
Fakat, ister maddeden ister ışınımdan olsun, enerjinin bir kaynağı olması gerektiği kabul edilmektedir. Buradaki nosyon, uzayın madde ve ışınımın tümünden yoksun iken dahi, arta kalan bir enerjisinin olduğudur. İşte bu “uzay enerjisi”, kozmik bir ölçekte ele alındığında, kâinatın genişlemesini arttıran bir kuvvete yol açar.
Belki de kara enerji, atomdan da küçük ölçekteki parçacıkların garip davranışlarının bir sonucudur. Kuantum mekaniği denilen çok küçük parçaların fiziği, sadece çok kısacık anlar için olsa bile, enerjinin de maddenin de yokluktan ortaya çıkmasına izin veriyor. Maddenin sürekli anlık görünüş ve yokoluşları, aksi takdirde boş olan uzaya enerji veriyor olabilir.
Olası ki kara enerji, kâinat sadece belli bir büyüklüğe ulaştığında etkisini göstermeye başlayacak olan yeni ve temel bir kuvvet yaratıyor. Bilimsel teoriler böylesi kuvvetlerin olasılığına imkân tanıyor. Bu kuvvet, önce zayıflayıp sonra tamamen ortadan kaybolmadan önce kâinatın milyarlarca yıl boyunca ivmelenmesine neden olacak geçici bir kuvvet olabilir.
Ya da belki de cevap, uzun zamandır çözülmeden bekleyen bir problemin altında yatıyor: Büyük ve çok küçük parçaların fiziğini nasıl uzlaştırabiliriz?.. Einstein’ın “genel görelilik” olarak adlandırılan çekim teorisi, gezegenlerin hareketinden kara deliklerin fiziğine kadar her şeyi açıklayabilse de, atomları oluşturan parçacıklar ölçeğinde uygulanamaz görünüyor. Parçacıkların nasıl davranabileceklerini öngörebilmek için, kuantum mekaniği teorisine ihtiyacımız var. Kuantum mekaniği parçacıkların işlevselliğini açıklıyor, fakat bu teori de atomdan daha büyük ölçeklerde uygulanamıyor. Bu iki teoriyi bir araya getirerek ulaşılabilecek anlaşılması zor çözüm, kara enerji için doğal bir açıklama sağlayabilir.
İlginç, Daha da İlginç
Şunu biliyoruz: Uzay her yerde olduğundan, söz konusu kara enerji kuvveti de her yerde; ve uzay genişledikçe, kara enerjinin etkileri de artıyor. Buna karşıt olarak, çekim gücü şeyler birbirine yakınken güçlü, uzakken zayıftır. Uzayın genişlemesinin çekim gücünü zayıflatması nedeniyle, kara enerji şu anda kâinatın tüm enerjisinin 2/3’ünü oluşturuyor.
Kâinatın % 74’ünü neyin oluşturduğu hakkında sağlam bir fikrimizin olmaması kulağa gerçekten garip geliyor. Bu adeta, Dünya gezegenindeki tüm karaları keşfettiğimiz bütün yolculuklarımız boyunca okyanusla hiç karşılaşmamamız gibi bir şeydir. Ama artık gözümüz dalgaları bir kez olsun gördüğü için, bu muazzam, tuhaf ve güçlü mevcudiyetin ne olduğunu bilmek istiyoruz.
Kara enerjinin olağandışılığı nefes kesici. O, bilim insanlarına, malumatlarımız içinde doldurulması gereken bir boşluk olduğunu göstererek, keşfedilmemiş bir fizik diyârına uzanan yolu işaret ediyor. Önümüzde, evrenin bizim hayal gücümüzden geniş ölçüde farklı olarak yapılanmış olabileceğine dair delillerimiz var. Kara enerji bizi bir yandan hâlâ öğrenecek çok şeyimiz olduğu konusunda uyarırken, bir yandan da kâinata dair anlayışımızda yeni bir büyük sıçramaya hazır olduğumuzu gösteriyor.
* Kara Enerji, Kara Madde ve benzeri konulardaki farklı yazılara, Nasa’nın Hubble için oluşturduğu resmi internet sitesi üzerinden aşağıdaki linkten ulaşabilmek mümkün.
http://hubblesite.org/hubble_discoveries/dark_energy/de-what_is_dark_energy.php