
Freud, 1923’te geliştirdiği “yapısal kuram”ında, ruhsal aygıtta birbiriyle bağlantılı çalışan 3 yapıdan bahsetmiştir: altbenlik, benlik ve üstbenlik. Altbenlik, doğuştan sahip olduğumuz, hayatımızın ilk yıllarında ruhsal aygıtımızın tümünü kapsayan yapıdır. Zaman ilerledikçe ruhsal aygıtta altbenlikten farklılaşarak ayrı işlevsel özellikler kazanan birimler oluşur. Bu birimler benlik ve üstbenliktir.[1] Oluşma süreci 5-6 yaşlarında büyük ölçüde tamamlanan, ancak gelişimi çocukluk hatta erişkinlik dönemi boyunca da devam eden üstbenlik, kişiliğin, toplumsal değer yargılarını, ahlak normlarını temsil eden ve bireyin doğru-yanlış normları ile ideallerinden oluşan kısmıdır.[2]
Üstbenlik bireyin davranışlarını sürekli süzgeçten geçirerek bireye, “bu yaptığın doğru, aferin!” ya da “bu yaptığın yanlış, utan kendinden!” mesajlarını verir. Benlik ise hem altbenliği memnun etmeye çalışır, hem de üstbenlik tarafından azarlanmaktan kurtulmak ister. Üstbenliğin işlevleri, altbenlikten gelen, toplumun hoş karşılamadığı nitelikteki cinsellik ve saldırganlık dürtülerini bastırmak ve benliği salt gerçekçi hedeflere değil, ahlaki hedeflere ve kusursuzluğa yönlendirmektir.[3]
Freud, ruhsal aygıtta bulunan üstbenlik tarzında bir yapıyı ilk kez 1914-1915 yıllarında belirler. Bu yapı iki bölümden oluşmaktadır: benlik ideali ve eleştirel olan bölüm. Daha sonra 1923’de Ego ve İd’de tanımladığı şekliyle üstbenlik, yasaklara ve ideale dönük işlevleri kapsayan bir yapıdır.[4]
Freud’un üstbenlik terimini ilk kez kullanması ise 1923’te Ego ve İd adlı yazısında olmuştur. Ego ve İd’de üstbenlik, benlik idealinden ayrımsız bir konumda sunulmuştur. Freud’a göre birincil narsisizmin mirasçısı benlik ideali, sonradan üstbenliğin bir parçası haline gelir. Benlik idealinin ortaya çıkmasıyla benliğin istekleri artar, böyle olunca istekleri artmış benliğin narsisistik doyumunun sağlanıp sağlanamadığının kontrolü gerekir. Böylece benlik, ideale göre denetlenir. Üstbenlik bir yargıç rolü oynarken benlik ideali bir model oluşturur. İnsan üstbenliğine korku duyduğundan itaat ederken, benlik idealine aşk sonucu boyun eğer.[5]
Psikanalize Yeni Giriş Konferansları’nda da üstbenliğin üç işlevi birden barındıran bir yapı olduğunu söylemiştir. Bu üç işlev, kişinin kendisini gözlemi, vicdanı ve idealleridir. [6]
Peki neden ve nasıl oluşur bu üstbenlik? Freud, “Üstbenlik Oedipus karmaşasının mirasçısıdır,” demektedir. Üstbenlik ödip karmaşasının çözülmesiyle oluşur. Ödip sonucunda ensestiyöz arzuların gerçekleştirilmesi yasaklanır, çocuk da anne-babaya olan libidinal yatırımlarını nötralize eder. Fakat yasaklanan, çocuğun ebeveynelerine duyduğu ensest arzular olmamıştır; ensest arzuların gerçekleştirilmesi olmuştur. Arzu etme yasaklanmadığı için de benliğin bir bölümü arzu etmeyi devam ettirir, diğer bölümü ise arzunun gerçekleştirilmesini yasaklayan ebeveyn ile özdeşleşir. İşte üstbenlik hem bu ensest arzusunun gerçekleşmesinin yasaklanmasını hem arzunun devam ettirilmesini hem de benlik bütünlüğünün korunmasını sağlayan yapıdır.[7] Benlik, üstbenliği kurarak Oedipus karmaşasını denetim altına alır ve aynı zamanda kendisini altbenliğin hükmü altına sokar.[8]
Ödipal karmaşa sağlıklı çözüldüğünde, erkek çocuk, babası gibi bir erkek olup annesi gibi bir kadını sevmenin altyapısını, kız çocuk ise annesi gibi olup babası gibi bir erkeği sevmenin altıyapısını hazırlamış olur. Anne/baba gibi olma, yani özdeşim sürecinde, ebeveynlerin üstbenliklerı ile özdeşleşilir.[9] Freud, “Çocuğun üstbenliği anne baba imgesinden değil, onların üstbenlik imgesinden oluşur. Aynı içeriğe sahiptir, böylece geleneği temsil eder, kuşaklar boyunca sahip olunan değer yargılarının taşıyıcısıdır. Üstbenlik geleneği taşır,” demektedir.[10] Üstbenlik gelişimi, ebeveyn etkisinin azaldığı yaş dönemlerinde, öğretmenlerle, arkadaşlarla ve ideal model olarak seçilen kişilerle özdeşim sonucu gittikçe ebeveyn figürlerinden uzaklaşır, kişisellikten kurtulur ve kollektifleşir.[11] “Çocuk büyüdükçe babanın rolü öğretmenler ve diğer yetkililer tarafından sürdürülür; onların emir ve yasaklamaları üstbenlikte güçlü olarak kalır ve vicdan kalıbı içinde ahlaki sansür uygulamayı sürdürür.”[12] Yakın klinik gözlemler de Oedipus karmaşasının aşılmasının tam olmadığı durumlarda, üstbenlik gelişmesinin de (büyüme ve olgunlaşma anlamında) tam olmadığını göstermektedir.
Üstbenliğin bilinçli ve bilinçdışı bölümleri vardır. Ahlaki bilinç, eleştirel bilinç ve ideal değerleri üreten bilinç üstbenliğin bu bilinçli bölümüne aittir. Din, sanat ve ahlakın temelleri burada oluşur. Üstbenliğin bilinçdışı olan bölümü ise insanı kimi zaman kendine, kimi zaman da çevresine karşı en acımasız suçları işlemeye iten bölümüdür. [13]
Üstbenlik benliği denetleyen bir yapıdır. Freud, benlik ve üstbenlik arasında yoğun bir gerilim meydana geldiğinde suçluluk ve aşağılık duygularının oluştuğunu; suçluluk duygusunun vicdanla, aşağılık duygusunun ise benlik ideali ile ilgili olduğunu söyler. Freud, Ego ve İd’de vicdanın istemleriyle benliğin gerçek uygulamaları arasındaki gerilimin suçluluk duygusu olarak yaşandığını söylemektedir. Dışsal yetke ile benlik arasındaki gerilim suçluluk duygusunu oluşturur. Buradaki gerilim, yetkenin sevgisine duyulan gereksinimle, engellenmesi agresyona yol açan dürtüsel doyum arayışı arasındaki çatışmanın dolaysız bir dışa vurumudur. Bu ise, pişmanlığa yol açar. Böylece, gerilimden kurtulmak için yasak içselleştirilir ve kişiye/kişiliğe mal edilir, yani vicdan oluşur. Dürtü doyumundan her yeni vazgeçiş vicdanın katılığını ve hoşgörüsüzlüğünü arttırır. Vicdan toplumsal yasakların bekçisidir. Babanın/toplumun sevgisini kaybetme ve cezalandırılma korkusu bir noktadan sonra eylem ve niyeti bir tutar. Yasağı çiğnemeye niyetlenme bile üstbenliğin gözünden kaçmaz. [14]
Freud’un, Uygarlık ve Hoşnutsuzlukları yapıtında vurgulandığına göre üstbenliğin oluşumundaki tek dürtü agresyondur. Üstbenlik, dışarıya yöneltilebilecek agresyonu çıktığı yere, yani benliğin kendisine, vicdan kisvesi altında yönlendirir. Freud, 1924 tarihli Mazoşizmin Ekonomik Problemi isimli çalışmasında; “Dış dünyadan dönen yıkıcılık, üstbenlik tarafından alınır, herhangi bir değişmeye uğratılmaksızın, egoya yönelik sadizmin artırılmasında kullanılır,” demektedir.[15]
S. Freud, bazı suçların suçluluk duygusu yüzünden gerçekleştirildiğini söylemektedir. Melanie Klein, Freud’un suç ve bilinçdışı hakkındaki görüşlerini geliştirerek suçlu çocuklarda üstbenliğin zayıf ve eksik olduğunu değil, tam tersine katı ve güçlü olduğunu söylemektedir. Lampl-de Groot’ya göre suça eğilimin etiyolojisinde üstbenlik güçlü ancak benlik ideali zayıftır. Winnicott ise anne nesnesinin olmadığı erken yoksunluk durumlarında, bilinçdışı suçluluk duygusunun ve üstbenliğin sağlıklı bir biçimde gelişemeyeceğini söylemektedir. Yani zayıf bir duygusal çevre ve fizik çevre kişinin kendini suçlu hissedebilme kapasitesinin ve ahlaki bilincin oluşumuna olanak tanımadığını söylemektedir. [16]
[1] Parman, Talat; Ergenlik ya da Merhaba Hüzün, Bağlam Yayınları, Mayıs 2003, sayfa: 73.
[2] Budak, Selçuk; Psikoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları, 2000, sayfa: 709.
[3] http://www.geocities.com/marufbecene/kisilik_kurami.htm
[4] Akvardar, Yıldız; Çalak, Erdoğan; Etaner, Ulviye; Hürol, Cem; Sunat, Haluk; Tükel, Raşit; Üçok Alp; Yücel, Başak; Psikanalitik Kurama Giriş, Bağlam Yayınları, sayfa: 95.
[5] Parman, Talat; Ergenlik ya da Merhaba Hüzün, Bağlam Yayınları, Mayıs 2003, sayfa: 72,73, 89.
[6] Akvardar, Y; Çalak, E; Etaner, U; Hürol, C; Sunat, H; Tükel, R; Üçok A; Yücel, B; Psikanalitik Kurama Giriş, Bağlam Yayınları, sayfa: 97, 98.
[7] Parman, Talat, Ergenlik ya da Merhaba Hüzün, Bağlam Yayınları, Mayıs 2003, sayfa: 73.
[8] Freud, Sigmund, Metapsikoloji; çeviren: Dr. Emre Kapkın, Ayşen Tekşen Kapkın, Payel Yayınları, Mart 2002, sayfa: 362.
[9] Akvardar, Y; Çalak, E; Etaner, U; Hürol, C; Sunat, H; Tükel, R; Üçok A; Yücel, B; Psikanalitik Kurama Giriş, Bağlam Yayınları, sayfa: 94.
[10] Parman, Talat; Ergenlik ya da Merhaba Hüzün, Bağlam Yayınları Mayıs 2003, sayfa: 77
[11] Akvardar, Y; Çalak, E; Etaner, U; Hürol, C; Sunat, H; Tükel, R; Üçok A; Yücel, B, Psikanalitik Kurama Giriş, Bağlam Yayınları, sayfa: 67.
[12] Freud, Sigmund; Metapsikoloji; çeviren: Dr. Emre Kapkın, Ayşen Tekşen Kapkın, Payel Yayınları, Mart 2002, sayfa: 363.
[13] Parman, Talat; Ergenlik ya da Merhaba Hüzün, Bağlam Yayınları, Mayıs 2003, sayfa: 74.
[14] Akvardar, Yıldız; Çalak, Erdoğan; Etaner, Ulviye; Hürol, Cem; Sunat, Haluk; Tükel, Raşit; Üçok Alp; Yücel, Başak; Psikanalitik Kurama Giriş, Bağlam Yayınları, sayfa: 98.
[15] age, sayfa: 98
[16] Parman, Talat; Ergenlik ya da Merhaba Hüzün, Bağlam Yayınları, Mayıs 2003, sayfa: 72.