Âsâyı Taşa Vurmak…

“Öfkelenme ya Rab ve fesadı ebediyen anma; İşte, yalvarıyoruz, bak, hepimiz senin kavminiz.” (İşaya 64:9) Çoğu hikâyecinin hayatlarındaki en çaresiz anlar, hikâyelerine güçlü bir giriş bulmaya çalıştıkları sırada başlangıçta kulaklarına çok hoş gelmesine karşın zamanla etkisini yitirdiğini fark ettikleri cümle ormanlarını onarmaya çalışırken gelir başlarına. Nispeten güçlü bir fikrin etrafındaki [...]

Yazar: İzzet Erş|2024-07-28T14:58:22+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Hikmet ve Tasavvuf, Sayı 33 | Şubat 2013|

Süzülerek Gelen Taş

Hacerü’l Esved mi? Bir göze benzer, Âdem ü Havva mı? Hep bize benzer... İsmail Emre, Doğuşlar 2, No: 750 Bana anlatılana sadık kalarak, sadece duyduklarımı aktarmaya çalışacağım. Sevdiğim dostumun Kâbe’yi ziyaretinde, ufak bir çocuğun dedesine sorduğu soruya cevaben, ihtiyarın anlattığı bir efsane ile ilgili, başka hiçbir yerde rastlayamadığım tuhaf bir [...]

Yazar: İzzet Erş|2024-07-28T18:37:58+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Hikmet ve Tasavvuf, Sayı 32 | Ocak 2013|

Hadîs’in Doğası Üzerine…

Sözlü rivâyet terimi ya da şifâhi rivâyet, bir durumu; olay, kanı, görgü, tasvir, sonuç belirtici öznel bir üslupla kendi seviyesine bağlı bir aktarımdır... Yazı’ya bağlanan kaybetme sürecindeki söz’ün ilk anlamı, ya da asıl anlama en yakın anlamı, sona doğru ise artık ilk’el sözel yapısının ifade ettiğinden bambaşka bir yapıya kavuşur. [...]

Yazar: İzzet Erş|2024-07-29T16:19:45+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Hikmet ve Tasavvuf, Sayı 31 | Aralık 2012|

Bostanlar Nasıl Ziyan Olmaz?

Yaşlı bir teyze köyünden Erzurum’a gelince ezan sesini duymuş ve sormuş: “Bu ne bağirir?” Cevap vermişler: “Ezan ohinir.” “Mala davara zararı var mi?” “ Yoh.” “ Eyi eyi değmeyin ohusun,” demiş. Dinler arası diyalog üzerine düşünmeye başladığında insan, doğal olarak düşünme kapasitesini geniş tutmak zorunda kalıyor, çünkü konu neredeyse tüm [...]

Yazar: Ayşe Acar|2024-07-30T22:24:25+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Hikmet ve Tasavvuf, Sayı 26 | Temmuz 2012|

Kutsal Metinlerde & Tanrısal Olan’ın Dişil Yanının Bastırılışı

Anadolu’daki Ana Tanrıça figürlerinden biri Aphrodite’dir. Arkeolojik kazılarda bulunan bir heykelde, Tanrıça Aphrodite sağ elini bir Roma kralının başının üzerine koyarak onu kutsamakta, toprak ve su unsurlarının bereketlerini aktarmaktaydı. Ataerkil monoteizm tarafından reddedilen Tanrıça enerjisi, aslında Kutsal Kitap içindeki metinlerde, her biri İbrani dünyasının dışından çıkıp gelmiş olan Kenanlı Tamar, [...]

Yazar: Cengiz Erengil|2024-08-02T14:35:10+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Hikmet ve Tasavvuf, Sayı 22 | Mart 2012|

Ana Tanrıça ve İslam

Hz. Âsiye, Hz. Meryem, Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz. Kübrâ ve Hz. Rabiâ üstün ahlâk sahibi kadınlardır ve övülmüştürler. Kocaları veya babaları için anılan günahlar onlar için anılmamıştır. Kadınlıkla temsil edilenin tamlığını ve kusursuzluğunu imlerler. Hz. Havva’nın, Hz. Âdem’in kaburga kemiğinden yaratıldığı günden itibaren, “emmare” düzeyinden başlayan nefs, bir kadın [...]

Yazar: Gülgün Türkoğlu Pagy|2024-07-28T15:02:58+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Hikmet ve Tasavvuf, Sayı 33 | Şubat 2013|

Fatıma-tüz Zehra

Tanrı kâinatı yarattığında, daha kara parçaları yokken, yer ve gök su iken, Kandilde bir Nur parladı. Bu nur’un içinde bir kadın gözüktü. Başında bir Taç, iki kulağında iki Küpe, belinde de bir Kemer vardı. Cebrail Nur içinde Kadın’ı görünce hayrete düştü. Hakk’a niyaz etti, kim olduğunu bilmek istedi. Hakk’dan bir [...]

Yazar: Ayşe Acar|2024-08-02T14:31:57+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Hikmet ve Tasavvuf, Sayı 22 | Mart 2012|

Bir Mûzip (A)Gnostik: Mutasavvıf Nasreddin

Mizahın iki doğal eşlikçisi, kahkaha ve gülümseme arasındaki fark salt niceliksel değildir; yani kahkahada daha çok olan, gülümsemede daha az değildir. Bu iki duygu boşalım biçimi nitelikte uyuşmazlar. Kahkaha sürükler, (gülen/güldür(t)en) özneyi, (gülünen) nesnesiyle birleştirir. Bu birleşme tek taraflıdır: Nesnenin tanımla(n)masını özne yapmaktadır; özne nesneyi hiç’leyerek, onu işgal eder. Kahkaha [...]

Yazar: Bilgin Saydam|2024-07-28T15:00:56+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Hikmet ve Tasavvuf, Sayı 33 | Şubat 2013|

Cemevi Sohbeti

10 Ekim 680 tarihinde İmam Hüseyin yanındaki 72 kişi ile birlikte savundukları, hak bildikleri değerler uğruna şehid edilmiştir. İmam Hüseyin, hak bildiğini yapmış ve uğruna ölünebilecek değerleri bize göstermiş, önderimiz olmuştur. İmam Hüseyin’e ve Kerbelâ vakasına dair çok değerli çalışmalar mevcuttur ve okunmalıdır. Ama üzerinde düşünmeye değer bir diğer mesele [...]

Yazar: Elif Ersoy|2024-07-28T18:40:24+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Hikmet ve Tasavvuf, Sayı 32 | Ocak 2013|
Go to Top