Philo’nun Alegori Yöntemi

Alegori nedir? Alegori kelimesi “Başka bir şey söylemek” anlamına gelen alle agoreuein kökünden gelmektedir. Bir metinde, sözel anlamdan başka bir anlamın kastedilmesini ifade eden alegori, dini bağlamda kullanıldığında bir rivayetin veya sanat eserinin ahlâki ve teolojik değerlerin sembolü olarak yorumlanması anlamına gelir. Alegori kelimesi Türkçede genellikle “mecaz” anlamında kullanılsa da, Greklerin yanı sıra Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitap yorumcuları bu kelimeyi mecaza ek olarak, “batıni” anlamını da içine alacak şekilde kullanmışlardır.

Alegorik yöntemi ilk olarak Grekler kullanmışlardır. Başta Homer’in efsaneleri olmak üzere, kutsal kabul ettikleri kitaplarda anlatılan düşünceler ve ahlâk ilkeleri zamanla değerlerini kaybetti. Ancak Grekler kutsal kabul ettikleri bu kitapları bir kenara bırakmak istemedikleri için, alegorik yöntemin yardımıyla onlara gizli ve felsefi anlamlar yüklediler. Bu süreçte özellikle etkin bir rol oynayan Stoacıların sayesinde, Grek kutsal kitapları varlığını ve değerini korumayı başardı.

Yahudi din bilginlerinin de Tanah’ta sözel anlamın dışında başka anlam arayışlarına girdikleri bilinmektedir. Rabbilerin sözel olmayan yorumlama yöntemi Midraş olarak tanımlanmıştır. “Arayıp bulmak” anlamına gelen bu terim, metnin sözel olarak yorumlanmasını ifade eden Paşut (genişletmek) ve Mişma (duymak) kelimelerinin karşıtı olarak kullanılmıştır. Sözel olmayan yorumlarda metnin birtakım sembol, işaret ve meseller içerdiği düşünülmekteydi. Midraş yöntemiyle elde edilen manalar; yasanın sırrı, yasanın gizemleri ya da yasanın gizli odaları olarak adlandırılmıştır.

Rabbileri sözel yorumun dışında bir anlam arayışı dışına iten etken, yasada her şeyin ilâhi ilham ürünü olduğuna inanmalarıdır. Onlara göre yasa; eksiksiz, gerçek ve iyidir. Böyle bir yasanın her şeyi içerdiğine, insan zihninin gerçek ve insan tecrübesinin iyi olarak tespit ettiği şeylerle çelişecek hiçbir şeyi barındırmadığına inanılıyordu. Yasada eksik gibi görünen şeyler, kelimelerin sözel anlamlarının arkasına gizlenmişti ve araştırmacının görevi ise, yasada erdeme aykırı görünen şeylerin gerçek anlamını da bulmasıydı. Dolayısıyla Rabbilerin sözel olmayan yorumları, kimi zaman sözel manaya ek olarak, kimi zaman da sözel anlamın yerine geçecek şekilde kullanılmıştır.

Rabbiler sözel olmayan yorumları, genelde insan davranışlarıyla ilgili meselelerde yapmışlardır. Bu yorumlar hukuki, ahlâki ve tedbirli davranmaya yönelik olabilmektedir. Hukuki yoruma örnek olarak “Çıkış” kitabındaki “göze göz” şeklindeki kısas emrinin, göz için takdir edilecek para cezasına dönüştürülmesi gösterilebilir. Sözel olmayan yorumlar, kimi zaman da bir metnin kelimeleri veya içeriği hakkında birtakım açıklayıcı bilgiler verebilir. Bunlar özellikle Tanrı, insan ve evren hakkındaki inançların dayandığı, bazı metinlerde görülür. Sözel olmayan yorumlar, ayrıca, peygamberlerin gelecekte meydana geleceğini söyledikleri olayları açıklamaya çalışır. Gelecekle ilgili bu kehanetler, tarihi veya eskatolojik nitelikli olabilir. Tarihi kehanetlerde yorumcu, sonradan meydana gelecek olayların Tanah’ta daha önceden haber verildiğini göstermeye çalışır. Mesela, Aden bahçesinde çıkan bir ırmağın dört kola bölündüğü Tevrat’ta açıklanmaktadır. Bu cümle, daha sonra tarih sahnesine çıkacak olan Babil, Med, Yunan ve Roma devletlerine bir işaret olarak görülmüştür. Yine Yakup ile ilgili olarak söylenen “Oradaki taşlardan birini aldı” cümlesi, onun neslinden gelenlerin ileride taş levhalar halinde yasayı alacaklarına dair bir sembol alarak algılanmıştır. Eskatolojik kehanetler ise, Mesih’in gelişi, Mesih çağı, öbür dünya ve ölülerin dirilişi gibi, dünyanın sonunda meydana gelecek olaylara ilişkindir. Mesela “Bundan sonra Sur kenti 70 yıl bir kralın ömrü süresince unutulacak,” cümlesinde, kral kelimesinin Mesih’e işaret ettiği düşünülmüştür.

İbrani bir köle satın alırsan, 6 yıl kölelik edecek, ama 7. yıl karşılık ödemeden özgür olacak,” şeklindeki Tevrat cümlesinin ise, hem tarihi hem de eskatolojik kehaneti aynı anda içerdiği kabul edilmektedir. Burada geçen “6 yıl kölelik”, İsrailoğulları’nın bağlı kaldıkları 6 krallığa, yani Babil, Med, Pers, Yunan, Süryani ve Roma devletlerine; karşılık ödemeden kazanılan özgürlük ise Mesih’in gelişine işaret etmektedir.

İskenderiyeli Philo, alegorik yorumun Yahudiler arasındaki zirve ismi olarak kabul edilir. Philo, yöntemini alegori kelimesi ile de açıklamıştır. Bununla o, hem alegorik olarak yorumlanan metni hem de alegorik yorumlama yöntemini ifade etmektedir. Philo, bu yöntemi Yahudi kutsal kitabına ilk uygulayan kişi olarak bilinmektedir. Metnin dış anlamını “Beden”, gizli anlamını ise “Ruh” gibi gören Philo’ya göre gizli anlam, bedensiz ve çıplak bir şeye benzemektedir. O aynı zamanda, “Kutsal yazıların harfleri, cisimlerin gölgelerinden başka bir şey değildir. Kelimelerin altında bulunan ve araştırmayla ortaya çıkacak anlamlar ise, üzerinde düşünülmesi gereken gerçek şeylerdir,” diyerek kelimelerin sözel anlamından çok, gizli durumdaki gerçek anlamına vurgu yapmaktadır. Bununla birlikte, “ruhun ikamet ettiği bedene dikkat etmenin gerekli ve önemli olması” gibi, gizli anlamları barındıran kelimeler de önemlidir. Bu noktada Philo, Tanah’ın sadece alegorik veya sembolik bir tarzda yorumlanmasına da karşı çıkmaktadır. Alegorik yorumu daha çok önemsemekle birlikte Philo’nun sözel yorumdan vazgeçmediği görülmektedir.

Philo’nun Alegori Yönteminden

Örnekler:

“Tanrı, yarattığım adamı, hayvanları, sürüngenleri ve göklerin kuşlarını toprağın yüzü üzerinden sileceğim der.” (Tekvin 6-7)

Philo, “İnsanlar günahları dolayısıyla ortadan kaldırılıyorsa, hayvanlar neden cezalandırılıyor?” şeklinde sorulan bir soruya, “Bu metnin literal anlamı onların, insanlar için yaratıldığını ve uğruna yaratıldığı varlık ortadan kalkınca onların da bulunmasına gerek kalmaz,” diye cevap verir. Ardından da metnin alegorik, gizli anlamını ise şöyle açıklar: “Burada insan, aklı; hayvan ise duyuları sembolize eder. Akıl bozulur ve yoldan çıkarsa, duyular da onu takip eder.”

Philo genel olarak, literal anlamın ardından, metinleri alegorik olarak yorumlar. Bazen de doğrudan sembolik anlamı açıklar. Philo’nun alegorik yorumlarında önemli bir yer teşkil eden konu, isimlerdir. Ona göre bu isimler gelişi güzel verilmemektedir. Onlar, bilge ve yeryüzünde ilk doğan Âdem tarafından dile getirilmiştir. Philo, tüm yaratıklara adlarını veren Âdem’in niçin kendine bir ad veremediğini sorar: “Her birimizde bulunan zihin (nous), diğer nesneleri kavrama yeteneğindedir, ama kendini bilme yeteneğinde değildir. O zaman Âdem, yani zihin (nous) diğer şeylere ad verse de ve onları kavrasa da kendini ve kendi doğasını bilmez. Göz her ne kadar dışarıdaki nesneleri görse de, kendini göremez,” diyerek açıklamaya çalışır. Alegorik yorum için İbranice kelimeler Philo için önemlidir. Çünkü İbrahim örneğinde olduğu gibi, isimlerin veya yer adlarının İbranicedeki anlamını alıp buna göre bir yorum sistemi oluşturmuştur. Yani önce İbranicede o isim neyi ifade ediyor ise, ona uygun bir terim ile açıklamıştır.

Philo, “Âdem” ile “Havva” mitini alegorik olarak şöyle yorumlar:

“Âdem bilinci, Havva ise duyuları sembolize eder. Havva, yani duyular, Âdem’i yani bilinci, bedensel arzulara doğru sürükler. Bedenle özdeşleşerek, iyi ve kötü ağacının meyvesini yiyerek “birlik” cennetinden ayrılır, ikilik, yani iyi ve kötü dünyasına düşeriz. Philo için İsrail, bir ırkı temsil etmez. Ona göre İsrail, “Tanrı’yı gören kimse” anlamına gelir. Bu bağlamda bu terim, sadece Yahudi ırkına ait değildir. İsrail’i bu şekilde tanımlamakla, evrenselleşmeye doğru bir yol açmış olmaktadır. Böylece Philo, tarihten felsefeye, yani sınırlı yorumdan evrenselliğe doğru geçiş yapmaktadır.

Kaynakça:

• Cemil Sena, Filozoflar Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi, İstanbul 1968

• Macit Gökberk, Felsefenin Evrimi, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1979

• Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul 1961

• Peter Gandy & Timothy Freke, İsa ve Kayıp Tanrıça, Ayna Yayınları, İstanbul 2006

• Peter Gandy & Timothy Freke, İsa’nın Gizemleri, Ayna Yayınları, İstanbul 2006

• Dursun Ali Aykıt, İskenderiyeli Philo, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2011