Agop Dilaçar ve Türkçe*

Adı Agop. Soyadı Dilaçar. “Dilaçar” adını ona Atatürk vermişti. Türkçenin bilinen en önemli uzmanlarından biriydi. Atatürk dönemini yaşamış bir Cumhuriyet kuşağıydı. Kendisi, Ermeni kökenli bir Türkiye yurttaşıydı. Türk Dili’nin tam bir tutkunu ve belki de dilin en iyi bileniydi. Atatürk Agop’u ta Birinci Dünya Savaşı günlerinden tanıyordu. Bu tanışmanın da [...]

Yazar: Kemal Arı|2024-05-04T15:11:37+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Felsefe, Türkiye’de ve Türkçede Felsefe (Sayı: 57)|

Anlamdaş Olmak Millet Olmanın Temelidir*

İnsan, beşer olarak varlık denizine bırakılmış, fırlatılıp atılmış ya da gönderilmiş herhangi bir şeydir, herhangi bir canlıdır. Bu denizde batmamak, kaybolmamak, yok olmamak için insanın bir ‘binek’e ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç, içinde bulunulan devasa sudan hareketle karşılanacak bir özellik göstermez; tersine bizâtihi insanın nutkiyetinden [akıl ve dil sahibi olmasından] kaynaklanan [...]

Türkçe ile Felsefe

Düşünmek; kişinin kendi kendisiyle konuşmasıdır. Düşmek... İstençsiz bir eylemdir. Aristo “Doğa Üzerine Düşünmeler” (Metafizik) isimli eserine; “İnsan doğal olarak bilmek ister,” diye başlamaktadır. Ve “bilmek” ereğe konuşlandırılırken diğer yandan bu erek insanın “doğal” yani zorunlu “özyapısı” olarak, “olmazsa olmaz” koşulu olarak koyulmaktadır. İnsan için; “Homosapiens” derken de (homo: aynı, sapere: [...]

Yazar: Kutay Akın|2024-05-02T15:02:39+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Felsefe, Kültür ve Toplumbilim, Türkiye’de ve Türkçede Felsefe (Sayı: 57)|

Eril Dil, Türkçe ve Felsefe

Dil bir iletişim aracı olması bakımından, öncelikle insanın kendisi ile kurduğu ilişkinin bir göstergesidir. Bu ilişki bir dışlaşma ilişkisidir. Gizillikten edimselliğe geçen sonsuz Tin dışlaşmasını sonlu özne aracılığı ile gerçekleştirir: Bu dışlaşma öznenin yaşamıdır, tinsel varsıllıktır, özgürlüktür. Kendisini eylemleri aracılığı ile bir anlam varlığı olarak yapılandıran insan tinsel, ussal, ilkesel [...]

Dil ve Felsefe [1]

Schelling’e göre, “karışık yapılı, kendi içinden gelişmemiş bir dil düşünmeyi engeller, tutsak eder. Dil tutsaklığı, özgür düşünmeyi, dolayısıyla felsefeyi engeller. Özgürlüğün olmadığı yerde felsefe yapılamaz, insanın özü özgürlüktür.” Bedia Akarsu’ya göre “Dünyayla bağlantıyı kuran dilinin içten gelişmesi engellenmiş bir ulusun, düşünmeye dayanan felsefe alanında başarı sağlayamayacağı açıktır.”[2] Antik Yunan düşüncesinde [...]

Thomas Aquinas Doctor Angelicus (M.S. 1225-1274) Tanrı’ya İlişkin Bilgi (Etkin ve Edilgin Akıl)

İki farklı akıldan söz edebiliriz: 1- Ruh ve bedenden oluşmuş insanın “yaratılmış aklı” 2- Bu aklın nedeni olan “tanrısal akıl” Birincisi “sınırlı” ve fenomenal dünyaya bağlıdır, ikincisi “sınırsız” bir yapıdır. Buradaki sorun sınırlı bir varoluşun başlangıçta sınırlı olarak tanımlanmış bir şeyi kavrayıp kavrayamayacağı sorunudur. Yani yaratılmış insan aklının kendisine nesne [...]

Yazar: Turgut Özgüney|2024-07-30T21:41:07+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Felsefe, Sayı 27 | Ağustos 2012|

Eleştirel Aklın Eleştirisi

Çok seslilik, demokrasinin ve medeniyetin olmazsa olmazıdır. Fikri, irfanı ve vicdanı hür olarak yaşamak herkesin hakkıdır. Ancak bu hakkın da bir sınırı vardır. Eğer ki aynı hakkı bir başkasının elinden ilkesizce alıyorsak, bu keyfîlik zalimliği getirir. Nitekim tarihte zalim olmayan bir diktatör yoktur. Tehlike, siyasal ve ekonomik gücün böyle bir [...]

Yazar: Gökçen Taviloğlu|2024-07-28T18:39:47+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Felsefe, Sayı 32 | Ocak 2013|

Propriosepsiyon (Özduyum)

Propriosepsiyon: Eklemlerin boşluktaki pozisyonunu, konumunu, hareketini algılama duyusudur. Sinir-kas kontrolünün sağlanması için gerekli motor planlamaya ve kas refleksine katkıda bulunarak dinamik eklem stabilitesini sağlayan duyudur. Proprioseptif duyu: Vücut farkındalığı olarak da adlandırılabilir. Kaslarda ve eklemlerde yer alır ve vücudumuzun nerede olduğunu söyler. Bununla birlikte vücut parçalarının nerede olduğu ve nasıl [...]

Yazar: Ayşe Doğu|2024-07-28T18:38:59+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Felsefe, Sayı 32 | Ocak 2013|

Düşmüş Yıldızlar

“Tanrı bir dosta gereksinim duymaz; çünkü tanrılık O’nun öz iyiliğidir. Oysa, biz dost ya da dostlara gereksinim duyarız; çünkü iyilik bizim çok ötemizde bir şeyi kapsar.” Bu görüş Aristoteles’e aittir ve bizi erdemli veya faziletli olup olmadığımızı düşünmeye teşvik eder gibi görünmektedir. Peki biz bu konuda ne düşüneceğiz? Gündelik hayatımız [...]

Yazar: Turgut Özgüney|2024-07-29T16:24:24+03:00Kasım, 2016|Kategoriler: Felsefe, Sayı 31 | Aralık 2012|
Go to Top