Derginin bu bölümünde filozof ve düşünürlerin yapıtlarını, düşünce sistemlerini ve belki biraz da anektodlara dayalı olan hayat hikayelerini bulacaksınız. Dergi yazıları ile bir bütün oluşturmasını düşündüğümüz ve aynı zamanda bir başvuru kaynağı olabileceğine inandığımız bu yazılar kuşkusuz genelde ansiklopedik bilgileri içerecektir. Kısacası burada tanıtılacak her şahsiyetin özelliğini, hayat hikayesini ve yapıtlarını her hangi bir ansiklopedide, iyi veya kötü bulabilmeniz mümkündür. Ancak dergimizde biz bu genel ansiklopedik dizilişe başka bir tat katmak istiyoruz. Belki de felsefenin kimi zaman kimi okurlara kuru ve sıkıcı gelen anlatım şeklinden sıyrılarak, biraz daha anlaşılır(!..) bir üslupla felsefecileri, ama daha çok felsefeyi sevdirebilmek… Hoşlanacağınız ve yararlanabileceğiniz ümidi ile…
Bu sayıda size Bacon’ı tanıtmayı düşündük.
Bacon, Aristo’ya bağlı kalmanın doğru olmadığını ve felsefeyi daha verimli bir düzeyde ilerletmek gerektiğini düşünüyordu.
Eski önselci ve tümdengelimli mantığın yerine, deneysel ve tümevarımlı yeni bir mantığın konması, Bacon’ın sisteminin özünü oluşturur. Bacon gerçekte, düşünce tarihinde doğruya ulaşan iki yol görüyordu:
“Bu yollardan biri; tikel olaylardan ve duyumlardan başlayarak en genel önermelere varır ve ara önermeleri, bu ilkeleri ve bunların sarsılmaz sayıları doğruluğuna dayanarak bulup değerlendirir.
Genellikle izlenen yol budur. Öteki yol da, duyumlara tikel olaylardan başlamakla birlikte, bunlardan sürekli biçimde ve derece derece yükselen önermeler çıkararak, sonunda en genel önermelere varır. Doğru yol da budur.
Ama şimdiye kadar bunu kimse denememiştir. Öyleyse gerçek bir yenilik olan bu ikinci yol, bilimin “gerçekleşme”sidir. Bu da her şeyden öte gerçeğe boyun eğmeye dayanır. “Doğaya boyun eğmeden ona hükmedemeyiz.” İnsanı “doğanın yorumcusu” durumuna getirecek olan deneyleme, sabır ve ölçüyle yapılmalıdır.
“Aklımıza kanaat değil, kurşundan bir çarık gerek.” Her türlü idola’ya ya da yanılmaya açık bulunan duyulur deneyimlerimizi sıkı bir denetimden geçirmeliyiz.
Bacon’a göre dört çeşit idola varıdır. İdola tribus (türün önyargıları). İdola specus (aklımızın önyargıları) İdola fori (toplumsal önyargılar). İdola theatri (öğretisel önyargılar).
Deneyimlerimizi de akılsal ve yöntemli bir biçimde düzenlemeliyiz. Bacon bu amaçla “varlık tabloları”, “yokluk tabloları”, “derece tabloları” gibi yöntemler ya da tablolar önermiştir. A varken B de varsa, A yokken B de yoksa ve A değiştirildiğinde B de değişiyorsa, A olayı B olayının nedenidir !.. “Gerçek bilim, nedenlerin bilimi” olduğuna göre, nedenlerin böyle ortaya çıkarılması her bilimin ereği, tüm bilimlerin teorik ve pratik verimliliğinin tek güvencesidir. “Spekülasyon için neden rolü oynayan şey, pratik eylem için bir kural durumuna gelir”. Genel yasa, böyle doğruluk ve kesinlikle yürütülen deneyimlerden, tümevarım yoluyla çıkarılacaktır.
Ama eldeki verileri özetlemekle yetinen yalın bir “bütünselleştirici tümevarım” yoluyla değil, evrensel belirlenimcilik çerçevesinde, geleceği sezinlemek ve henüz bilinmemekle birlikte bilinçlere benzer olaylar konusunda yasalar hazırlamak üzere, eldeki verileri aşan genişletici bir tümevarım yoluyla çıkarılacaktır. Böylece bilim, atılgan ve etkin bir duruma gelerek düşüncesi ve “iç eylem”i ve hareketi yansıtan insana doğaya egemen olma olanağını verecek, aklın yetkesinden başka hiç bir yetke tanımayacaktır.
(Türk ve Dünya Ünlüleri)
Biraz da Bacon’ın meşhur “idola”larından söz açmak istiyoruz: İki bin yıllık bir tartışmadan sonra Aristo’nun icat ettiği makineden bir fayda görülmemiş ve felsefenin herkesin saygısını yitirecek kadar değeri düşmüştür.
– Sayın okurlarımıza bundan beş yüz küsur sene önce tespit edilen bu realite ile günümüz ve ülkemiz arasında bir bağ kurmanın ne kadar enteresan ve hayret verici olduğunu hatırlatmak isteriz
Öyleyse ortaçağ tartışmalarını ve teoremlerini unutmalı ve felsefeyi yenileştirmek ve hak ettiği yere oturtmak için temizlenmiş bir ruhla beyaz bir sayfa üzerinde yeniden işe başlanmalıdır. Birinci mesele “entellekyayı” temizlemektedir. “İzm” ile sona eren sözcükleri bilmeyen bir çocuk durumuna gelmeliyiz ilk önce. Önceden kararlaştırılmış olan çeşitli projeleri zihnimizden kovmalıyız. Başka bir deyişle zekanın “putlarını”, “idolâ”ları devirmemiz gerekir. Mantığın birinci problemi yanılmaların nedenlerini göstermek ve onları yok etmektir. Bu noktada Bacon Condillac’ın söylediği gibi “Hiç kimse Bacon kadar yanılmanın nedenlerini bilmiş değildir”. Mantık öyle bir alettir ki, gerçeği keşfetmekten çok yanılmayı tespit etmeye hizmet eder.
İşte Bacon’ın meşhur “idola”larının açıklamaları:
1. Kabile yanılmaları
(idola tribu)
Bu tüm insanlıkta müşterek olan doğal sofizmdir. “İnsan her şeyin ölçüsüdür” diyen Protagoras’ı tasdik etmek doğru değildir. Zira beşeri duyular eşyanın düzeni değildir. Gerek duyuları, gerekse ruhun algıları (idrak) evrene değil, insana taalluk eder. İnsan ruhu çeşitli nesnelerin özelliklerini bozup, şekillerini değiştiren aynalara benzer (Nov. Org. 41,1). Fikirlerimiz konularından çok kendi hayallerimizdir. Örneğin: “İnsan entellekyası kendi özel tabiatı dolayısıyla eşyada edimsel olarak (yani effectivement) hiç de bulunmayan bir düzenle sıralığın varlığını zanneder. Tüm göksel cisimlerin tam bir daire şeklinde hareket ettiklerine dair olan bir yapıntı (fiction) bu zanlardan doğar.” (Nov.Org.45).
İnsan tüm bid’at ve sapıtımların talan yanlarını değil, gerçekmiş gibi görünen yanlarını düşünür. Bir önerme konmuş olmasın. İnsan belleği artık her şeye o önermeyi destek yapar. “İnsan kendi isteği istikametinde sorunu çözdükten sonra deneye başvurur: ve deneyin arkasından bir esirin bir alay arkasından gittiği gibi gider”; “İnsan entellekyası saf bir ışın değildir. O irade ve duygularla nüfuz eder. Bundan ötürüdür ki, bilimlere ‘indiliğin (arbitraire) bilimleri’
adı verilir. Zira insan bir şeyin doğru olmasını ne denli isterse ona o kadar kolay inanır” (Nov.Org.1,49). Bu nedenle “doğayı inceleyen adam ruhunun özel bir kanısıyla tespit edip yakaladığı her şeyi şüpheli telakki etmeli ve böyle sorunları incelerken entellekyayı açık (yani vazıh) ve tarafsız tutmakta bir o kadar tasalı olmalıdır” (Nov.Org.1,58). “Entellekyanın özel olguları en uzak ve genele aksiyomlara yükseltilip uçurtmasına müsaade edilmemelidir. Entellekyaya kanat takmamalı ve uçmasına ve sıçramasına engel olmak için ağırlıklar takılmalıdır” (Nov.Org.104).
Hayal, belleğin sınama (essai) ve deneyleri için alet olması gerekirken pek büyük bir düşman olabilir. Bacon, insan ruhunun aldanışlarını, bir psikoanalizci bilgi ve ustalığı ile sergilemiştir.
2. Mağara yanılmaları
(idola sepecus):
Bu, bireylerin düştüğü yanılmaları gösterir. Zira herkes, “Doğanın ışığını ögelerine ayıran ve yansıtan kendi mağara veya inindedir”. Bacon, bundan insanın eğitim ve karakterindeki yaradılış, organik ve ruhsal bünye nedeniyle olan başkalığını ve bu yüzden düşülen yanılmaları anlatmak ister. Ona göre bazı zekalar çözümlemek için daha olgunlaşmamıştır. Bunlar her yerde yalnız ayırımlar görür. Bazıları da bireşim için yaratılmıştır. Bunlar ise yalnızca benzeyenleri ve andırışları görebilir. Bu suretle biz bir yandan bilgin ve ressamı, diğer yandan da şair ve filozofu görürüz. Bazıları da vardır ki eski çağlara karşı ihtiyatsızca bir hayranlık duyar; bazıları ise yeniliklere karşı sabırsızdır. Ancak az sayıda insan orta sınırda durabilir; başka bir deyişle eskilerin yanılmadıkları noktaları ve çağdaşlarının başarılı keşiflerini küçümsemezler”
(Nov.Org. 1,56).
3. Çarşı yanılmaları
(idola fore)
Bu tür yanılmalar “insanlar arasındaki ilgi ve münasebetlerden doğanlardır. Zira insanlar dil vasıtası ile görüşürler ve sözcükler cemaatin (foule) belleğine uygun bir suretle konulmuşlardır. Sözcüklerin kötü ve yersiz teşekkülleri bellek için büyük bir engel yaratırlar” (Nov. Org. 1,44). Örneğin filozoflar “nedensizlik nedenden” ve “hareket etmeyen bir hareket ettirici”den (moteur) söz ederler. Fakat bunlar bilgisizliği saklamakla görevli birtakım gevezelikler değil midir? Bütün aydın zekalılar bilirler ki, nedensiz hiç bir neden ve devinimsiz hiç bir devikten bulunamaz. Belki de felsefenin büyük kuruluşu sadece yalanları silip süpürmekle görevlidir.
4. Tiyatro yanılmaları
(idola theatri):
“Öyle putlar vardır ki, insan ruhuna çeşitli felsefe dogmalarını ve sahte ispat kanunlarını yerleştirmiştir. İşte bunlara ‘tiyatro putları’ adını veriyorum. Zira buna göre kabul edilmiş olan tüm felsefe sistemleri kendi yarattıkları alemleri gerçek olmayan bir biçimde ve sahne kanunlarına göre temsil eden tiyatro yapıtlarından başka bir şey değillerdir. Felsefi tiyatro piyeslerinde de şairelerin tiyatrolarındaki şeylerin aynıları görülebilir. Yani sahne için icat edilmiş masallar pek zariftirler; ve aksiyomları tarihin gerçeğe uygun öykülerinden çok arzularımıza uygun bir surette temsil ederler” (Nov.Org. 1,43).