Okuma süresi: 6.59 mintues

Hermes öğretisi seçilmiş kişilere inisiyasyon (uyumlama) yöntemiyle aktarılmış olan kadim dönemin en önemli kozmogonik sistemidir. Kozmogoni sözü Yunanca Kozmos (düzen) ve Gnosis (sezgi ile elde edilen bilgi) sözlerinden oluşmuş, evrenin ve evrende görülen düzenin sezgisel oluşumunu içeren bilgi bütünüdür. Kozmogoninin başlangıcını kadim Asya kökenli Ön-Türk kültüründe aramak gerekir.

Kadim kültürlerin çoğu panteist idi. Yani, çok tanrılı bir dini inançları vardı. Doğada gördükleri pek çok oluşuma hâkim olan tanrılar bulunduğuna inanıyorlardı. Fakat tüm bu tanrıların bir lideri, bir tanrıların tanrısı olduğuna da inanıyorlardı. Bu hiyerarşik yapıya panteon denir.

Asya toplumlarında, Mezopotamya’da ve kadim Mısır’da, Anadolu’da, Etrüsk toplumunda, Amerika yerli halklarında ve özellikle Maya ile Aztek kültüründe hep bu hiyerarşik yapıyı görüyoruz. Asya kadim Türk kültüründe de benzer bir yapı vardır. En tepede Gök Tengri (Tanrı) ile Ülgen ile Erlik adında iki oğlu bulunur. Dünyanın oluşumunu sağlayan da Ülgen’dir. Türk kozmogonisi Altay destanında şu şekilde anlatılıyor:

Yer, gök hiçbir şey yokken sadece sonsuza yayılan su vardı. Tanrı Ülgen bu uçsuz bucaksız suların üzerinde durmadan uçuyordu. Su içinde yaşayan Ak Ana su yüzünde göründü ve Tanrı Ülgen’e şöyle dedi: “Yaratmak istiyorsan Ülgen, Yaratıcı olarak şu kutsal sözü öğren ve de ki ‘bolsun kıl’ (yaptım oldu). Sadece bunu söyle. Hele yaratır iken, yaptım olmadı deme.”.

Ak Ana bunları söyledi ve kayboldu. Ülgen bu sözler üzerine suya dalıp suyun dibinden toprak çıkardı ve kara parçalarını oluşturdu. Günlerden bir gün Tanrı Ülgen denizde yüzen bir toprak parçacığı üzerinde bir parça kil gördü. “İnsanoğlu bolsun kıl” dedi ve toprak üstündeki kil birden insan oldu. Bu ilk insan da Oğuz adında insanların ilk atasıdır.

Yönetici ilk insan kabul edilen Oğuz adı Oğuz Kağan Destanında ele alınır. Bu konuyu incelemiş olan Fuzuli Bayat (1), kitabının 120. sayfasında şu sonuçlara ulaşır:

Oğuz adı, Türk dünya modelinin antropogonik kavranma şekli olup makro kozmosun ve mikro kozmosun hemen hemen bütün katmanlarını modelleştirir. Bu bağlamda dilcilerin teklif ettikleri etimolojilerin her biri bu kozmik modelin bir katmanını oluşturur. Bütün söylenenleri bir çizelgeye dönüştürecek olursak şöyle bir şema ortaya çıkar: İnanç (Öküz) – Bilgelik (Oge) – İnsan (Oğuz) – Kavim (Ok) – Zaman (Og) – Mekân (Oğuz eli).

Bu ifadede geçen “öküz” ve “oğuz” sözleri OKH-UZ, yani “Okh halkındanız” anlamını içermektedirler. İnsanı, mekânı ve zamanı içeren bu kozmogonik yapıyı Hermes kozmogonisinde de buluyoruz. Hermes kozmogonisi benzer şekilde, hem makro kozmosla ilgili doğa bilimlerini hem insan yapısını ve hem de mistik bilgileri içerir. Bu üç konunun uzmanı olarak kendisine Hermes Trismegistus (üç kere yüce Hermes) denmiştir. Sanat ve müziğe de önem vermiş olan Hermes’in Lir adıyla bilinen müzik aletini de icat ettiği söylenir.

Hermes öğretisi kadim Mısır toplumunda Thebes ve Memphis tapınaklarında eğitim görmüş Orpheus (~M.Ö. 1000), Solon (~M.Ö. 600), Thales (~M.Ö. 600) ve Phytagoras (~M.Ö. 500) gibi önemli kişilerin aktarımları sayesinde günümüze kadar gelebilmiştir. Orpheus bir tanrı sanılsa da, kadim Mısır’da Hermes öğretisiyle yetişmiş bir Lir ustasıydı. Kendisi, günümüze kadar ulaşmış Orfik Manzumelerin yazarı ve bestekârı kabul edilir.

Hermes büyük olasılıkla bir Aton rahibi idi. Zira onun öğretisini içeren Hermetica adlı kitabın ilk sayfası şöyle başlar (2):

“Kimsin” diye sordum. “Ben yolu gösteren yüce zihinim. Tek tanrı olan Aton’un aklıyım. Seninle her yerde ve her zaman birlikteyim. İsteklerinden haberim var. Sorularını açıkça bildirirsen yanıtlarını alacaksın” dedi.

“Beni Aton’un bilgisiyle donat ve Hakikati göster,” diye yalvardım. Bir anda görüntüm değişti ve nurlu bir aşk bağıyla bütünleşmiş sonsuzluk belirdi.

Aton adının kadim Ön-Türk dilindeki Ata-On (Evrensel ata) sözlerinden oluştuğu görüşündeyim. Aton dinini Mısır firavunu Akhenaton toplumuna kabul ettirdi. Asıl adı Tutmose IV olan Akhenaton M.Ö. 1379 ile M.Ö. 1362 yılları arasında sadece 17 yıl kadim Mısır’ı yönetti. Tahta çıkar çıkmaz çok tanrılı Amon dinini yasaklayıp tek tanrı Aton dinini savundu ve simgesinin güneş olduğunu ilan etti. Sadece sessiz harfler içeren kadim Mısır yazısına göre Akhenaton adını KHN-ATN olarak ayırırsak, OK-HAN-ATA-ON “OK Hanı,  Evrensel Ata” şeklinde anlamlandırabiliriz. Bu isimde “ON” kök sözcüğü evreni belirtiyor.

Mısır tanrılarında Amon adını İbrani dilinde Amen, İslam dininde Amin olarak buluyoruz. Yahudi dininin tanrısı Adonai ise kadim Mısır tanrısı Aton’dan başkası değildir. Fakat Adonai bir tanrı adı olmaktan çok, bir unvan şeklinde kullanılmıştır. Hermes adını ise sadece kadim Mısır dilinde değil, Süryani, Arabî ve İbrani hatta Acemi dillerde dahi bulmaktayız. Sessiz üç HRM harfleriyle yazılmış olan Hermes adının değişik şekillerini Hiram (kapalı Mısır piramidi), Ehram (piramitler), Harem (herkesin giremediği kapalı yer), Haremeyn (Müslüman olmayanlara kapalı Mekke ve Medine şehirleri), Haram (yasak edilmiş olan), Mahrem (gizli olan) ve Hürmüz (Zerdüşt’ün güneş tanrısı) sözlerinde buluyoruz. Batı dillerinde Hermes adı Hermetic “hava geçirmeyen” anlamını kazanmıştır.

Hermes öğretisinde insan yedi mertebeden oluşmuş bir varlıktır (3). Bunlar:

1. Shat (maddi beden),

2. Ankh (yaşam gücü),

3. Ka (Astral nur, Kalb),

4. Hati (hayvansal ruh),

5. Sheybi (kutsal ruh),

6. Bal (akıl, mantık)

7. Kon (ilahi ruh).

Tasavvuf eğitiminde de insan nefsinin yedi makama ulaşabileceğinden söz edilir. Bu makamlardan dördüne insanın gayretiyle erişebileceği, diğer üçünün ise tanrı lütfü olarak sunulduğu söylenir.  Hermes öğretisinden aktarılmış olan 7 rakamının önemini Tevrat’taki Tekvin bölümünde, Tanrı’nın evreni altı günde yarattığı ve yedinci günde dinlendiği görüşünde de bulmaktayız. Keza müzik notaları da Do, Re, Mi, Fa, Sol, La, Si olup yedi tanedirler.

Hermes’in evren modelinde merkezde dünya ve onun etrafında yedi kat gökyüzü vardır. İslam kültüründe bu kürelere Felekler denir. Her kürede dolanan bir gök cismi bulunur. Bunlar sırasıyla: Ay (düşünce), Merkür (soyluluk), Venüs (aşk), Güneş (güzellik), Mars (adalet), Jüpiter (bilim) ve Satürn (aydınlanan bilinç) adlarıyla bilinen gök cisimleri olup, sadece kozmik yapıyla değil, insan yapısıyla da ilişkiliydiler. Altta görülen Hermes’in evren modeli hem Mısır astrolojisine hem de kadim Yunan mitolojisine kaynak oluşturmuş, Batlamyus (Ptoleme) sayesinde M.S. 16. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştür.

Bu evren modelinde yedi kat gökyüzünden sonra yıldızlar, Küçükayı, Büyükayı takımyıldızları, kutup yıldızı ve burçlar bulunuyor. En dış küre ise tanrıların ve bütün seçilmişlerin bölgesi olan Gökyüzü İmparatorluğu’nu barındırıyor. Aynı benzerlik insan yapısına da yansıtılmıştır. Kadim Hint inancına göre insanda yedi adet Çakra bulunmakta ve bunlar enerji çarkları olarak dönmektedirler.


Kaynakça:

1- Oğuz Destan Dünyası, Fuzuli Bayat, sayfa 57, Ötüken Yayınları, 2006, İstanbul.

2- Hermetica, Brian P. Copenhaver, Cambridge University Press, 1992, İngiltere.

3- Batı İnanç ve Gizemciliğine Toplu Bakış, Aytaç Bartok, Ruzad yayını, sayfa 34, Kadıköy, İstanbul.

Haluk Berkmen
+ Son Yazılar