Okuma süresi: 5.36 mintues

Yazar Kaan Demirdöven’in dördüncü kitabı, ilk romanı olan “ Mabedin Sırrı”, aslında bir anlam arayışı yolculuğu… Platon’un İdealar’ı, Aristoteles’in Töz’ü, Spinoza’nın Amor Entellectus’u, Kant’ın A Priori’leri, Hegel’inSaltık Tin’i, Hermes’in kitabı, Kabala’nın gizemleri, mistik yazarların yaşamları, kadim bir cinayete ipucu olabilir mi? Bir dedektif, felsefe ve tasavvuf tarihinin içinde işlenecek bir cinayetin sırlarını çözebilir mi? Bir cinayet, Mabedin Sırrı’nı deşifre edebilir mi?

Kahramanımız Hâfî, kendisine epistemik dedektif diyor. Bir gece otel odasında uyanıyor, neden otel odasında uyandığını, oraya ne zaman geldiğini, oraya gelinceye dek kimlerle görüştüğünü, ne yapması gerektiğini, anılarını, geçmişini, hayallerini tek tek anımsayarak, fonda Göbeklitepe’nin keşfi, onunla ilgili bulgular ışığında, adını bile bilmediği bir kadının, gölgesi gibi peşinden ayrılmayan bir soytarının ve ebedî dostu Galip’in kendisine bıraktığı notların yardımıyla Mabedin Sırrı’nı çözüyor. Aslında Kâinatın Sırrı’nı çözüyor. Ama çözen kendisi mi, yoksa yerine geçtiği kişi mi? Taklit ettiği kişi bir Usta ise, o zaman Hâfî gerçekte kim? İşte tüm bunlar olurken, Urfa’da Göbeklitepe’yi keşfeden Profesörün esrarengiz ölümüne de değinen roman, okuru bir anda metinlerden oluşan bir girdabın içine çekiyor. Bu girdabın adına epistemik çöküş diyor ve çöküşün sonunda bizi bir patlama bekliyor: Kuantum Bombası. Hâfî’nin dediği gibi, “İlk kez iyilerin patlatmasını istediği bir bomba bu!” Peki, ya sonra? Sonrası sizi Mabedin Sırrı’ında bekliyor. İyi seyirler dilerim. #mabedinsirri

Yazar Kaan Demirdöven ile Göbeklitepe’nin gizemlerini anlatan Mabedin Sırrı adlı romanı hakkında minik bir söyleşi…

S: Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

K: Adım Kaan Demirdöven. İstanbul’da yaşıyorum. 40 yaşındayım. 23 yıldır felsefe, mitoloji, sinema ve tasavvuf üzerine yazılar kaleme alıyorum. Bugüne kadar üç kitabım yayımlandı. Bu dördüncü kitabım, bu ilk romanım… Adı Mabedin Sırrı… Nesil Yayınlarından çıktı. Göbeklitepe’de bulunan dünyanın en eski tapınağının gizemlerini araştırıyor.

S:Göbeklitepe’de ne gibi gizemler olduğuna inanıyorsunuz?

K: Bana soracak olursanız, en büyük gizemi dünyanın en eski tapınağı olma özelliği… Bu da şu ana kadar bize öğretilen tek merkezli ve tek biçimli düşünce disiplinine bağlı olarak oluşturulmuş tarih anlayışının yıkılıp yerine yenisinin yazılacağı anlamına geliyor.

S: Bu tam olarak ne demek?

K: Bu aslında tam da felsefe yeni başlıyor demek. Kafalar düşünecek, sorgulayacak… Sorgulama olmazsa felsefe olamaz.

S: Kahramanınız Hâfî, bir dedektif ama aynı zamanda bir felsefeci…

K: Evet, Hâfî, bir felsefeci, daha doğrusu bir bilgesever… Ama bir yandan da karanlık bir tip… Kim olduğu belirsiz, biraz okura bıraktım onun kim olduğunu… Felsefede derinleşmiş, mistik ilimlerde derinleşmiş, tuhaf bilgileri olan, epistemik bir Hâfîye…

S: Epistemik ne demek? Epistemoloji ile ilgisi nedir?

K: Epistem, tasarımdan arındırılmış bilgi demek… Yani saf bilgi. Kendinde Bilgi… Gerçeklik… Epistemoloji de bilginin bilimi demek. Hâfîyemiz, kendisine gelen işleri bilgi bazından yorumlayıp deşifre ediyor, işinde çok iyi… Fakat başka sorunları var. “ Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum?” gibi… Peşinde kendisine benzeyen bir başka dedektif var. O karanlık biri… Tedirgin ediyor Hâfî’yi.

S: Aşk var mı?

K: Olmaz mı? Bir kadına âşık oluyor, adını bilmiyor kadının, asla da öğrenemiyor. Kadın bir hayal ürünü mü? Gerçek mi? Belli değil. Ona Lilith adını veriyor.

S: Neden Lilith?

K:Hâfî, otel odalarında yaşayan biri… Elindeki son vak’ayı çözümlerken kaldığı otelin adı Gradiva. Karaköy’de butik bir otel… Gradiva hayat ağacı veya hayatın kadını anlamlarına gelen bir sözcük… O otelde tanıdığı için, kadına bu ismi veriyor. Malum, Lilith, en temel ezoterik bilgilerden biridir, hayatın kadını, ilk insan kadın mıydı, erkek miydi? Dinin ortodoks tarafı ilk insanı erkek yapar ama ezoterik öğretilerde ilk insan imgesi kadındır.

S: Mabedin Sırrı romanını ne kadar zamanda yazdınız?

K: 18 ay sürdü yazmak…

S: Araştırma da dâhil mi?

K: Hayır, Göbeklitepe’yi ve efsanelerdeki mabet kavramını yedi senedir araştırıyorum.

S: Romanınızın en etkili cümlesi sizce hangisi?

K: Bunu söylemek zor ama romanı şu önerme üzerine inşa ettiğimi söyleyebilirim: “Bir tesadüf daha! Her şey bir tesadüf ama ben tesadüflere inanırım.”

S: Hikâyenin geçtiği yerler, isimler gerçek… Peki, kahraman Hâfî gerçek mi?

K: Gerçekle kurmacanın bir araya geldiği bir kaç karakterin toplamı Hâfî…

S: Neden romanın merkezine Göbekitepe’yi yerleştirmeyi seçtiniz kendinize?

K: Çünkü anlatacağım her şeye öncelik teşkil eden bir şey olmasını istemiştim. Göbeklitepe üzerine konuşabileceğimizi şeylerin hepsinden önce…

S: Peki, sırada ne var?

K: Sırada “ Ay Krallığı” adını verdiğim, Anadolu Bilgeliğini orta dünya fantazyası içinde kaleme alacağım bir destan var…

Yazar hakkında;

Kaan Demirdöven, 1975 yılında Almanya’da doğdu. Eğitimini İstanbul’da tamamladı. Gençliğinde sanat, din, felsefe ve sinemaya, tasavvuf bağlamında ilgi duydu. ‘ Us ve Düşün’ dergisinde Anadolu Felsefesi üzerine yazıları yayımlandı. Anadolu Sûfîzm Felsefesi ile Batı Aydınlanması’nın temelini oluşturan ‘Akılcılık Felsefesi’ arasında karşılaştırmalı okumalar yaptı.
2009 yılında Sinemanın Simyası adında kitabı yayımlandı.
2011 yılında Felsefenin Düşüşü, Sinemanın Yükselişi adında kitabı yayımlandı.
2013 yılında Mecnun Delirmedi adında kitabı yayımlandı.
2015 yılında Mabedin Sırrı adlı ilk romanı yayımlandı.
Eskrim sporunun yanı sıra editörlük yapan, yapım firmalarına senaryo danışmanlığı hizmeti ile özel yazarlık dersleri veren yazar, ‘İstanbul Edebiyat Çetesi’ başlığı altında sûfî ve mistik edebiyat toplantıları yapmaktadır.

Yazara ulaşmak için:  [email protected]

#şehirhafiyesi

Kaan Demirdöven
+ Son Yazılar