YazılarDeniz Demirdöven2024-07-01T13:54:12+03:00

Yazılar

Rüstem’in Yedi Aşamalı Yolculuğu

  Keykâvus isimli İran padişahı döneminde geçen bir mit. En yetkin ve güvenilir kişi Zal isimli pehlivan. Zal’ın oğlu tüm zamanların en güçlü genç savaşçısı Rüstem (Rostam) ve onun ayrılmaz yoldaşı, beyaz atı Rahş (Rakhsh). Hilekârlık sembolü beyaz dev (Div), çok güçlü ve muktedir olan padişahı, “Mazenderan’da (İran’ın kuzeyinde, Hazar Denizi’nin güneyinde halen çok yeşil ve verimli bir bölge) büyük zenginlikler seni bekler ve orayı alırsan zenginliğin artar,” vaadiyle kışkırtır. [...]

Yazar: Selda Tabandeh ve Babek Tabandeh|Aralık, 2025|Kategoriler: Yazılar|

Arkhe Sorunu ve Tanrı’nın Zâtına Dair

Mistiklerin asli gayesi Tanrı’yla birlik durumuna gelmektir.[1] Bu birlik kendini mutlak olarak inkâr etmek ve Tanrı’da eriyip yok olmak olarak tanımlanır. Bundan daha doğru bir tanımla, eriyip yok olacak olanın benlik (nefs) olduğu, zira benliğin asli olmadığı, hadis olduğu yönündedir. Benlik kazanılmış veya edinilmiştir. Sonradan olan ortadan kalkmaya yazgılıdır. Mistik bu yitirilişi hayattayken başarmayı ve kendisine emaneten edileni aslına rücu etmeyi gaye edinir. Denir ki benlik ifna olursa, “Ben” zahir [...]

Yazar: İzzet Erş|Eylül, 2025|Kategoriler: Yazılar|

Nasıl Düşünüyoruz? (Aklın ve Varlığın Temel İlkeleri)

Aklın ve Düşünmenin Ortak Zemini İnsanlar hem zaman içinde hem de bulundukları yer olarak ayrık ve çok uzaklarda olsalar da birbirlerini anlayabilir ve iletişim kurabilirler. Eski Roma’da yaşamış Stoacı filozof Epiktetos’un bir öğrencisi, dinlediği dersleri kendi ifadesi ile “sözcüğü sözcüğüne” yazıya dökmüştür, bu notların bir bölümü günümüze kalmıştır. Epiktetos hocanın 1900 yıl önce söylediği sözler bugün okuduğumuzda bize sanki daha dün söylenmiş gibi canlı ve anlamlı gelir. Çok farklı ülkelerde [...]

Yazar: Sayit Hidayetoğlu|Eylül, 2025|Kategoriler: Yazılar|

Felsefe ve Soru Kavramlarının İlişkisi

İşlevi sorgulama sanılan felsefe kavramının, sorgulama yeteneği sorgulanmalıdır. Sorgulama yüklemi felsefeye has bir yüklem midir? Belirli bir varlığın açık seçik bilgisini o varlığı oluşturan nedenlerin açık seçik bilgisi verir. Aynı yordamla “belirli” bir yokluğun bilgisini de o yokluğun açık seçik nedenleri verir. Belirli bir varlığın ve belirli bir yokluğun var olup olmadığını kavramı yoluyla, belirli bir kavramın varlığını ya da yokluğunu ise, onun varlığının varlığı veya yokluğunun varlığı yoluyla bilebiliriz, [...]

Yazar: Coşkun Özdemir|Ağustos, 2025|Kategoriler: Yazılar|

Dünyanın İlk Tapınağı: Göbeklitepe*

Derleyen: Cem Gençler  İnsanın Kendini Bilme Hikâyesi İnsanlık, bilişsel ve kültürel ilerlemelerini yazının icadı ve anıtsal yapılar inşa ederek belirgin hale getirmiştir. Homo sapiens, yani “bilen insan”, yaklaşık 200.000 yıl önce ortaya çıkmıştır. İnsan, evrimsel süreçteki en büyük ilerlemesini yaklaşık 5.000 yıl önce gerçekleştirmiştir. Bu dönemde çivi yazısı gibi yazılı sistemler gelişmeye başlamıştır. İnsanlık tarihinin kaydedilmesiyle yazılı tarih doğmuştur. Göbeklitepe, 12.000 yıl önce inşa edilmiştir ve bu dönemde insanlık için [...]

Yazar: Cem Gençler|Ağustos, 2025|Kategoriler: Yazılar|

Tasavvufta “Aşkınlık” Kavramı Üzerine

Tasavvuf düşüncesinde “aşkınlık” kavramının, insanın dünyevi benliğini aşarak ilâhî hakikate ulaşma çabasını kapsayan çok katmanlı bir kavram olduğu söylenebilir. Bu kavram, yalnızca Allah’ın “mutlak” ve “idrak ötesi” gibi niteliklerini değil, aynı zamanda insanın kendi beşerî sınırlarını aşarak ilâhi olana yönelmesini de ifade eder. Aşkınlık, hem ontolojik hem epistemolojik bir terimdir. Varlık bakımından Tanrı’nın mahlûkattan farklı oluşunu (tenzih), bilgi açısından ise insanın kendi sınırlı anlayışını aşarak Tanrı’yı deneyimlemesini ifade eder. Aşkınlık [...]

Yazar: Defne Özdemir|Ağustos, 2025|Kategoriler: Yazılar|

Tutunup Kalmak mı? Bulanmadan Donmadan Akmak mı?

Güvenlik kaygısı, varlığımızın ve varoluşsal sürecimizin her aşamasında ve alanında dirimsel etkisini gösterir. Canlılar evreninin tüm birimlerinde içsel bir yaşam gücü, varoluşlarının özünde işlev gören bir dürtü olarak bulunur. Organik varlıkta devindirici kudret olan bu işlevli süreç doğal yasallık altında etkili olur, alışılmış bir ifadeyle söylersek içgüdülerin hükmünden söz etmiş oluyoruz. Beslenme, üreme ve korunma sarmalında devinen bir evren. Beslenme ve üreme doğanın kendiliğinden akışında ortaya çıkar ama “korunma” diğer [...]

Yazar: Mustafa Alagöz|Ağustos, 2025|Kategoriler: Yazılar|

Arkaya Bakmak ya da Bakmamak*

Tasavvuf ıstılahında kavramlar, felsefede olduğu gibi akli olanın sınırlarında kalmaz ve deneyimle birleşir. Deneyim terimi, yaygın kullanımda “doğa-üstünün” veya “doğa-ötesinin” deneyimi, bir nevi mistik tecrübe olarak algılansa da gerçekte deneyim, benliğe dışsal olanın karşıtı olarak, tam da özsel olanı tanımlamak için kullanılır. Yani deneyim, kişinin kendini, kendi düşüncesinin dışına atmak yerine, düşüncesinin nesnesi olmaya zorlayarak risk aldığı tehlikeli bir alandır. Deneyim terimi, basit olarak bilincin şimdi ve burada olabilmesi demektir. [...]

Yazar: İzzet Erş|Ağustos, 2025|Kategoriler: Yazılar|

Arkana Bakma

Başlık “Arkana Bakma[1]” olunca, bu benim için çok provokatif bir konuya dönüşüyor. “Arkana bakma” bir emir kipi olabilir. Eğer öyleyse bu benim iradem dışında demektir; ben karar vermemişim, yani birisi bana arkana bakma diyor. Yok, emir kipinde değilse “arkana bakma” bir nasihat olabilir. Sonuna bir de gizli bir “k” ekleyebilirim, parantez içinde bir “k” koyarsam, “arkana bakma(k)” olur. O zaman gerçekten alternatifli, problematik bir başlık elde ederim. Hangi perspektiften bakarsanız [...]

Yazar: Metin Bobaroğlu|Ağustos, 2025|Kategoriler: Yazılar|

Sınır ve Adalet

Sınır, aslında ikiliğin ya da genel anlamıyla çokluğun olduğu yerde yani yaşamın her alanında karşılaştığımız ve deneylediğimiz bir olgudur. Yaşadığımız evrende zaman ve uzay belirlenimleri olarak, dünyada ülkeleri ve ulusları birbirinden ayıran gerçeklik olarak, ülke içerisinde coğrafi bölge ve şehirler olarak, toplumsal yaşamda düzeni oluşturan kısıtlamalar ve koşullar olarak, kendi bilincimizde ise kavramlar ve kategoriler olarak bu sınırlarla sürekli karşılaşır ve onları içselleştiririz. Bütün bu içselleştirmeler ile de kendimizi ve [...]

Yazar: Suna Öztürk|Ağustos, 2025|Kategoriler: Yazılar|
Go to Top