Hindistan’da bulunduğum süre içinde aldığım akupunktur eğitimi sırasında, enerjinin bedenlerimizdeki etkisini görebilmenin verdiği heyecanla bu bölümde enerjiden bahsetmek istedim.
Yaklaşık iki aydır, tedavi için gelen hastalar üzerinde küçücük iğneleri doğru noktalara yerleştirip enerji akışlarını düzenleyerek yaşadıkları olumlu değişimi gözlemlemek, enerji hakkındaki bilgimi somut olarak destekledi.
Evrende her şeyin titreşimlerden var olduğunu artık biliyoruz. Bu titreşimlerin bedenimizdeki ana kapısı, göbek deliğinin dört parmak altında bulunur. Hint geleneğinde bu bölge Hara bölgesi, Taoizm’de Dantien olarak adlandırılmıştır. Evren bizimle buradan iletişim kurar. Taoistler buna “dünyanın kapısı” derler.
2. kapı ise solar pleksus dediğimiz, midenin arkasında bulunan bel omurundan çıkan sinirlerdir. Güneşi andırdığı için güneş anlamına gelen solar denilmiştir. Duygusal hislerimizi belirler. Bu enerji kapısı insan ilişkilerinden titreşimleri alır ve insanları birbirine bağlar.
3. gözün üstündeki kapı ile de geleceğe dönük beklentilerle ilgili bağlantı kurarız. Radyo anteni gibidir, sezgisel bilgi gücünü sağlar.
Titreşen yaşam enerjisi ile evrensel bilginin büyük bir bölümü nefes alışımızla bedene girer ve nefes verişle tekrar evrene döner.
Akciğerlerin alt bölümündeki diyafram kasının nefes alış-verişimizle ilgili büyük önemi vardır. Diyafram, akciğer ve kalp ile karın boşluğundaki organları birbirinden ayırır. Diyafram kasının ve göğüs kafesi kaslarının kasılıp gevşemesi ile solunum olur. Nefes almada diyafram aşağı çekilir, alt akciğer loblarını açar ve bir boşluk oluşturarak pompa hareketi yapar, karın boşluğundaki organları iter. Nefes verdiğinde gevşer ve akciğerleri yukarı doğru iter. Diyaframın aldığı rezonanslar bilgileri alır. Bu güçlü nefes alış-verişte, akciğerin aldığı yaşam enerjisi Qi, yani titreşim tüm vücuda dağılır.
Batı bilimi solar pleksus’u sinir merkezi ağı olarak kabul etmiştir. Güneşin doğduğu yer anlamına gelir. Gece ve gündüzün ayrıldığı yatay çizgidir. Diyafram ölçü olarak büyüdüğünde güneş doğar, güne geliriz; diyafram gevşediğinde geceye geliriz. Gündüz titreşimler (güneş) dantien’den doğar, bir anlamda tüm vücuda enerjisini verir. Gece boyunca titreşim azalır, düşer ve dantien’de toplanır. Bu dantien’in toplama sürecidir.
Nefes alma sırasında diyafram gerilir, kaburgaları iter ve kalp bölgesinde 2. dantien’de boşluk oluşur. Mide diyafram kasları ile itilir. Bu durumda solar pleksus ve 3. göz açılır ve enerjiyi alır. Bu yüzden duygusal konularda güçleniriz. Bu günün zamanıdır. Güneş ufuktan doğar. Ama öbür taraf gecedir. Diyafram kasları gevşer ve bağırsakta yükselir. Bu dantien’i bastırır. Solar pleksus’un yukarı açılışı ile solar pleksus’un altı gecedir, enerji kapanır.
Nefes verdiğinde tam tersi olur; iki üst dantien kapanır, aşağı tarafında ise uyanış vardır, gündüzdür, enerji verme zamanıdır. Gün boyunca toplananların, üst dantien’in rezonansları alt dantien’e ulaşır. Ve üst bölge, aşağı dantien’e bilgi göndermeye devam eder.
Sürekli iki bölüm arasında pompalanma vardır. Enerji solar pleksus’u gündüz ve geceye böler; bir taraf geceyi diğer taraf gündüzü deneyimler, buradaki harmoninin sorumlusu akciğerlerdir. Eğer bir ritim ve harmoni içinde nefes alırsak her şey doğal olarak üretilir. Eğer ritmi engellersek bu düzen bozulur.
Eğer doğru nefes alınmazsa enerji doğru yerlere zamanında iletilemeyeceği için hızlı geçen bir film gibi konu anlaşılmaz, bilgiler gerekli yerlere ulaşamaz. Hareket eden bilgiyi doğru yere göndermek akciğerin görevidir.
Evrensel enerjiyi (bilgiyi) bedenimize alabilmek için uzun, derin, ritmik alınan nefesleri göbek deliğinin dört parmak altında bulunan ana merkeze kadar ulaştırarak bu bilginin tüm bedene dağılmasını ve bedenin uyum içinde çalışmasını sağlayarak sağlıklı kalabilmeyi sürdürebiliriz.