rivayet edilirdi ki
insan kılığında bir cesaret
bilinmez hâlâ nedeni
elinde bir demet ıtır çiçeği
uzanır olympia’nın vazosuna
kokular taşar
bir beşik gibi sallanır koca dağ
tanrılar gafletin uykusuna dalar
ay çocuklarını toplar sokaktan
perdeleri kapar
kah ufkun üstünde
kah içinde gözlerin
dans edip durmaktadır bir kıvılcım
zaman mekana denk düştüğünde
ateş olur
bir mağaranın içinde bulur kendini
ve görülür insanın
ayak izleri
sarışın bir gün daha doğrulmaktadır gecenin koynundan
dağlar kaçışır uçurumlar saklanır
nehirler yataklarından fırlar
saçını başını yolar ormanlar
tanrılar uyanmaktadır
gökkubbenin avlusundan girilir
iğnenin deliğinden çıkılır
kim diyecek ki şimdi
yok yok
yok
varsan varım
içimde kendime ilerleyen tekne
içinde içimi okşayan yüzün
aranırım bulacağımdan emin
heloisa’nın mektubunu gökyüzüne gelin etmiş duvaklı turna
meraklanma
acemiler de erişir menziline
geç de olsa bir vaftiz sabahı
bak
campanella’nın kırık çanları
felsefe bahçelerinde gül yapraklarını kanatıyor
oysa üstünde eflatun pelerini
sokrat yine yalın ayak
bilmezmiş gibi her yolun kendine açıldığını
sırtında çarmıhı
roma’yı soran da kim
dünyanın zamanını dolanıp da gelmiş galilei
mevlana’nın dergahında yorgunluk atıyor
dilinde aynı nakarat
işte bağdaş kurmuş tunçtan dev bir adam
düşüncelerine gülümseme ekliyor bir heykeltıraş
en köşede dört at var
hala terliler ama
belli ki mahşere yeni bir sefer var
yol yol olur anılar
saçlarını tararım
bir kırlangıcın dönüşüne sorarım
burası hüzün der
acılara yol var
keşifler buluşlar
fabrika bacaları sınıflar
sistemler kurumlar kurallar
yükselen değerler inilen derinlikler
bilim san’at felsefe
bir kuş uçumudur artık va’at edilen mutluluklar
ya kuşun yuvası…
kuşun yuvası
bin dokuz yüz kırk iki ortası
polonya ovası
kan ve ter içinde mahşerin dört atlısı
ilkin sanatçılar düşüyor tablodan bir bir
bu da stefan zweig’tir
aah hiroşima sevgilim
hani sinemalara gidecektik birlikte
bumerang bumerang
ters dönen girdap
ya da kendini yutan bir bataklığın öyküsüdür bu
hani tanrı yuvarlanmıştı bir yamaçtan
mavi küre hangi büyücünün elinde
yalın hali i hali tüm hallerimle
saralı bir soru işareti gibi ortasındayken kendimin
bir fırtına ki tık nefes
gördün mü der geçeni
bana benziyormuş biraz
şimdi kimi kimden çıkarayım
kim kalsın geriye
suçlu kim
içimde kendime ilerleyen tekne
içinde içimi okşayan yüzün
aranırım bulacağımdan emin
onca yolun ortasında bir gün
bir patika bulurum
varsın derim kanasın ayaklarım
bir dağ evinin kapısını nasılsa aralarım
heyecanım sarar bedenimi
sessizliğimle süzülürüm içeri
donar kanım
karşımda prometheus
ve onun buz tutmuş elleri