ah! bir rüzgar ki, bir nefes
tutar elini
geçer ormanın telaşından, bir patikanın yalınlığına erişir
ki, bilir:
ormanı beklemeye adanmış olgun meyve ağacı
şüphesiz! kendilerini beklemektedir
gökyüzü sürekli bir dengededir burada
süzülüp kuşun bir daldan, bir dala konuşu gibi,
biri başlarken bir diğeri anısını bırakır resim gibi gözlerde
ve uçurumlar suskunluğunu emzirirken göğsünde
mitolojiden çıkagelir bir yarı tanrı:
eksikliğini dediler, tamamla da gel
işte bu anda koyunlarını otlatmaktadır bir dağ çobanı
olgun ağaç alır çıngırakları dallarına asar
kadehlere dökülmüştür sesler, uçurumların göğsü dolar
gökyüzü şimdi bir başka dengede, gökyüzüne kuşlar konar
tanrılar memnun..
isterler emanetlerini
dönülür,
patikalar çoğalır yalınlığını azaltmadan
ormanda telaş, aynı telaş
rüzgar ki, gül kokusuyla sevişir
salınır içindeki çıngıraklar…
şüphesiz! kadehlerse..
yüreğinin dilinde bekleşir.