• Dünyamız üzerinde ortaya çıkan coğrafi sınırlar ve onu tanımlayan bayrakların aslında bir sınır olduğunun,

• Kendi yarattığımız sınırların asli potansiyelimizi gerçekleştirmeye nasıl engel olduğunun

• İyi-Kötü, Doğru-Yanlış kavramlarının aslında anlayış sınırları olduğunun,

• Izdırap biçimleri, ağlama, öfke, stres hatta mutluluk vb. bir yandan arınma fırsatları iken diğer yandan daha geniş idrak önünde birer geçici sınırlamalar olduğunun,

• Suç ve ceza anlayışımızın aslında sınırlarımız olduğunun,

• Yaşam enerjimizi kullanmada sınırlar oluşturduğumuzun,

• Şükran duyguları ile değil de eğlenme-oyalanmanın ötesinde bir farkındalığımız yok derecesinde ise bu halin gelişim-genişleme önünde sınırlanmalarımız olduğunun,

• Daha çok öğrenirken, hele egomuz yönünde kullanmaya düştüğümüzde daha geniş olanı idrakimize belirli sürelerle de olsa perde-sınır olabildiğinin,

• Tekrarlama alışkanlıklarımızın ve tekrarlamalarımızın yarattığı sınırların,

• Tahammülsüzlük hallerimizin yarattığı sınırların,

• Duygusal döngünün yarattığı sınırların,

• Cehaletin çokça bilinenin ötesinde yarattığı sınırların,

• Günlük düşünce, niyet ve eylemlerimizde içimize-merkezimize dönmek yerine daha kolay olanları tercih alışkanlığı ile yaratmış olduğumuz sınırların,

• Çoğu veya hissedilebilir kısmı ideolojik çıkar gözeten, bütüncüllükten yoksun yasa denen düzenlemeler ile hükmedilmesinin, kendi kaçınma ve ihmallerimiz sonucu yaratılan sınırlar olduğunun,

Ne kadar farkındayız?

Cevaplarımızda, olağan düşünce kalıplarımızı ve sezgimizi genişletmede yararlanılabilecek önermelerden bazıları:

Ruhumuzun Bilgelik Yolculuğu’ndan; [1]

Ben sadece duymak istediği şeyi duymakta ısrar eden birilerine bir şey öğretemem. Ben uyanan ve hayattaki gerçek amaçlarının onlara sunulan muazzam bilgeliği sadece duymak değil, aynı zamanda uygulamak olduğunu anlayanlara bir şeyler öğretebilirim.

Siz burada bir kabile oluşturmak için bulunmuyorsunuz. Siz burada yaratmak ve yeniden-oluşturmak için bulunuyorsunuz. Dünyada birçok kültür var olmuştur. Siz henüz insan bile değilken olağanüstü gelişken ve güzel kültürler buraya gelmiştir. Evet, dünya olağanüstü zihni, olağanüstü bilinci ağırlamıştır. Eğer bunu anlarsanız, şimdi var olan kültürler yerine, değişimi seçen bir varlık olabileceğinizi de anlayabilirsiniz.

Sınırlı insan ile gerçek bir özgür birey arasındaki çizgi çok incedir, o çizgiyi kalınlaştıran şey insanın kendi ıstıraplı realitesiyle ilgili kavramı, kendi kendisine koyduğu sınırlar ve o sınırlar yüzünden yaratılan kaderdir.

Onlar uygulamayı bir hafta dener sonuç göremeyince bırakırlar. Neden vazgeçerler? Çünkü neokorteks hiçbir şeyin olmadığını savunur. O aslında sizin sınırlamalarınızı avutmaktadır. O, onları yeniden onaylamaktadır.

Siz burada Tanrı olmayı öğrenmek ve bunun için prensibe geri dönmek, bilinmeyeni-bilinir kılmak için bulunuyorsunuz. Bilineni yeniden onaylamak için bulunmuyorsunuz. Değişim neokorteks için korkutucudur, çünkü o öbür tarafında neyin bulunduğunu bilmez ve hayatta kalmak için bunu bilmek onun için önemlidir. Ama siz değişimin esas olduğunu, gerekli olduğunu, burada değişimi gerçekleştirmek için bulunduğunuzu anlayacaksınız. Değişmek eskiyi yeniden onaylamak değil, eskiyi dağıtıp o enerjiden yeniyi üretmektir.

İnsanlar zorluklar ve sorunlarla karşılaştıklarında genellikle o sorunu anlamaya, çözmeye çalışırlar. Bunun, yani sorunu çözmeye çalışmanın ne anlama geldiğini anlıyor musunuz? Peki, onu kim çözmeye çalışmaktadır? Neokorteks. Neokorteks hangi deneyime sahiptir? Geçmişin deneyimine. Bir sorunu çözmeye çalışırken, siz ayrıca tasarlar, planlar ve akıllı davranmaya çalışırsınız ve bunu kim yapmaktadır? Neokorteks. Böylece neokorteks soruna bir çözüm bulmaya çalışırken her çareye başvuracaktır, çünkü o ona uygun davranması gereken bir imaja sahiptir ve o her zaman o imajı yeniden onaylar.

Eğer gerçek bir gözlemci olsaydınız ve geriye dönüp her bir kültürdeki din ve yasa mirasını inceleseydiniz, hepsinin size çok aşına geldiğini görebilirdiniz. Eğer bedeninizle çok ilgilenme eğilimindeyseniz, kendinizi Babil, İran, Yunanistan, kadim Mısır, kadım Güney Amerika gibi yerlerde bile görebilirdiniz. Sizin rahatına düşkün bir yaratık olduğunuzu ve sizi zorlamadığı, tam tersine rahatlattığı için birçok yere geri dönmüş olduğunuzu görürdünüz.

Dünya’nın doğal momenti, enkarne olan ruhlara kaosun ya da huzurun ortasında değişime odaklanma yeteneği veren değişim devrelerinden geçmektir. Ekinoksların (gün-tün eşitliklerinin) temel bir nedeni vardır. Dünya’nın tamamlanması bu kadar uzun zaman alan bu kadar büyük yörüngeye sahip olmasının bir nedeni vardır, çünkü o size, tekamül eden Öz’e sadece barış ve bolluk zamanlarında değil, kaos ve yokluk zamanlarında da yaratma yeteneği sunmalıdır.

Ruhun yolculuğu ile insanın yolculuğu arasındaki farkı öğrenemeyecek olan varlıklar vardır ve onlara çok travmatik ve dramatik bir jeofiziksel/jeolojik/kozmolojik değişim sunulacaktır. Bu farkı öğrenmiş olanlara ise uygun biçimde getiren yeni bir çağ armağanı ve doğayla birlikte var olma konusunda yeni gelişimler getiren yeni bir çağ armağanı sunulacaktır. Böyle bir zamanı neden yaşamalısınız? Çünkü bunu yapmak ruhun arzusudur. Bu insanın arzusu değildir; insan korkar. Ruh korkusuzdur. Ruh böyle destansı zamanları arar, enerjiyi kaostan geçirmek bir ustalıktır ve ruhun aradığı budur.

Neokorteks girdileri depolamaya hazır büyük bir bilgisayarlar olarak orada bulunur. O zaten en büyük hazinenin, orta beyin üzerinde yer almaktadır. O asla daha mükemmel hale getirilemez, sadece geliştirilebilir. O zaten olabileceğinin en iyisidir. Bu neokorteks taht yaratılmış en harika kaynağın üzerinde yer almaktadır. O daha fazla anıyı barındırmak için orada bulunmaktadır. Onun bunu yapmasının gerekmesinin nedeni, sizin her şey hakkında daha fazla bilgiye sahip oldukça, o bilgiyle daha büyük sinirsel bağlantılar, yani yeni paradigmalar veya düşünce modelleri oluşturabilmenizdir. O yeni düşünce modelleri gelecek zaman-çizgisini yaratacaktır.

Eğer bilgi toplamazsanız, güçsüz, verimsiz, yoksul yaşarsınız. Bilgiyi büyük mimarın, yani orta-beynin ve beyinciğin kullandığı aletler ve inşaat malzemeleri olarak düşünün. Büyük mimar sizin –tanrısal, tarihî anıtınız olan-yaşamınız için görkemli bir saray inşa etmek ister. Sonra o yukarıya, depo odasına (neokorteks) çıkar; orada fareler cirit atmaktadır ve her tarafı örümcek ağları kaplamıştır; büyük mimar tasarıma sahip olduğundan, ne tür inşaat malzemelerine sahip olduğunu görmeye çalışmaktadır. Peki, o orada ne bulur?

Siz herhangi bir konuda ne kadar çok şey biliyorsunuz? Başka bir deyişle, siz orada bir Tanrı’nın yararlanabileceği, parçaları bir araya getirerek büyük sarayın temelini oluşturabileceği ve onu inşa edebileceği ne tür bir bilgiye sahipsiniz? Büyük mimar inşaat malzemelerine ihtiyaç duyacaktır?

Siz fizik hakkında ne kadar çok şey biliyorsunuz? O size sıkıcı gelse de, eğer o yaratmak istediğiniz şeyin ayrılmaz bir parçasıysa, onun yapı taşlarıysa, onu öğrenmenizin zamanı gelmemiş midir? Sizin matematikçi olmanız gerekmez, çünkü matematik olanı tarif eden bir dilden başka bir şey değildir. Eğer ben size geçmişinizi dağıtacağımı söylesem ve siz bu alanın nasıl çalıştığı konusunda hiçbir şey bilmeseniz, ne olur? Nörönetinizde kaybetme korkusu ortaya çıkar. Bu kafa karışıklığına, bilinçaltınızdaki tutumları daha da sıkı tutmanıza yol açar.

Onlar rahatlama yerine üzüntüyü tercih ederler. Hayatlarındaki her şeyi değiştirmek için gerçekten sıkı çalışırlar, ama iş tutumlarını değiştirmeye gelince hiçbir şey yapmazlar, yüzeysel değişikliklerle yetinirler. Tutum hala oradadır, onlar onda küçük değişiklikler yapsalar da, asla tamamen yok etmezler.

Sizin kesinlikle kuantum mekaniğini incelemeniz gerekir. Bunu yapın. Yabancı bir dil öğrenmeniz gerekir. Müzik aletleri çalmayı öğrenmeniz gerekir, çünkü bu beynin sağ ve sol yarımküresini aynı anda geliştirmeye yardımcı olur. Beyin, hücreler ve hormonlar hakkında öğrenebileceğiniz kadar çok şey öğrenmelisiniz. Bilmediğiniz şeyi okuyup öğrenin, notlar çıkarıp onları inceleyin, incelemelerinizin sonunda ne öğrendiğinizi tarif eden bir karikatür çizin. Eğer bunu yaparsanız beyniniz zenginleşir.

Daha fazla bildikçe, daha fazla cehaleti yok edersiniz ve yaptığınız şeyle ilgili kabul ve inanç düzeyiniz yükselir. Bu şu anlama gelir; Neokortekse göre, sizin bir kaderi kabullenebilmeniz sadece ona ne kadar inandığınıza bağlıdır ve ona ne kadar çok inandığınız onun hakkında ne kadar çok şey bildiğinize bağlıdır.

Çoğu insan dar bir kabul bandına sahip olduğunu kabul etmekten hoşlanmaz, ama çoğu öyledir. Siz kabul ettiğiniz âlemde, kabul ettiğiniz şeyi kolayca tezahür ettirebilirsiniz.

Ben Oyum’dan [2]

Bencilce olmayan iş sessizliğe götürür, çünkü o durumda yardım istemeye gereksinim duymazsınız. Sonuçlara ilgisiz kalarak, en elverişsiz koşullarda çalışmaya istekli olursunuz. Çok yetenekli ya da çok iyi teçhiz edilmiş olmaya aldırmazsınız. Ne takdir edilmek veya yardım almak istersiniz. Sadece yapılması gerekeni yapar, başarı ve başarısızlığı bilinmeyene bırakırsınız. Çünkü her şeyin nedenini oluşturan sayısız faktör vardır, sizin kişisel çabalarınız bunlardan sadece bir tanesidir. İnsanın aklı ve gönlünün sihri öyledir ki, insan iradesi ve sevgisi birlikte çalıştığı zaman en olmayacak şeyleri oldurur.

Ceza sadece yasallaştırılmış suçtur. Cezalandırmadan çok önleyicilik üstüne kurulmuş bir toplumda pek az suç işlenirdi. Az sayıdaki istisnalar da hasta bir zihin ve beden olarak tıbbı yoldan tedavi edilirdi.

Biz suç için arzular yaratıyoruz ve sonra da arzuyu yaratan kişi değil de suçu işleyen cezalandırılıyor. Sebepler diğer semptomları yaratacaktır. Daha çok zenginlik yaratacağına her ulus daha çok silah üretiyor.

Üstadı Tanımlamak-Aydınlanma ve Ölümsüzlüğe Giden Yol’dan [3]

Ağlama, öfke, stres, mutluluk. Hepimiz bu hisleri iyi bilirsiniz. Bir kişi duygusal bir döngüye girdiğinde, onun çevresindeki bir şey bu düğmelerden birine basmıştır. Bu da kişinin bedeninde fiziksel bir tepkinin meydana gelmesine neden olur. Bu fiziksel tepki ağlamak, depresyon, öfke, değişken veya tutarsız davranış olabilir. Bu arada beyindeki nöronet kızılötesi hologramı geleceğe yansıtır. Bu duygusal bir hal içindeyken, günler geçtiğinde siz şimdi iki gün önce yarattığınız şeyi deneyimlemeye başlarsınız ve bu sizin daha çok üzülmenize neden olur. Her şey bir anda üzerinize çöker. Döngü budur.

Dinginliğin Gücü’nden [4]

Ego kendi sınırlarını tanımlamak için düşmanlara ihtiyaç duyar ve hatta hava durumu bile bu işleve hizmet edebilir.

Alışkanlık haline gelmiş zihinsel yargı ve duygusal kasılma sonucunda, siz yaşamınızdaki insanlarla ve olaylarla kişiselleşmiş, tepkisel bir ilişki içinde olursunuz. Bunların hepsi kendi yarattığınız ıstırap biçimleridir, ama böyle görülmezler, çünkü ego için onlar doyum vericidir.

Bir şeyi kötü olarak isimlendirmek içinizde duygusal bir karmaşaya neden olur. İsimlendirmeden, onun olmasına izin verdiğinizde, o anda muazzam bir güç elde edebilirsizin. Duygusal kasılma sizi o güçten, yaşamın gücünden koparır.

Olağanüstü Olana Uyumlanmak’dan; [5]

Siz engellenemeyecek bir bilince sahipsiniz. O kendinin kurtuluşudur. O kendi kendinin sonsuzluğudur. O asla ölmeyecektir, çünkü o artık dar-görüşlü, sıradan, vasat değildir.

Kurtuluş yeni bir doğuştur. Bilinçte, olağanüstü olana. O dünü yakıp yok eden ateştir ve siz yeni bir varlık olarak uyanırsınız.

Gerçek kurtuluş, Tanrı’nın içinizde ortaya çıkmasıdır ve O’nun sınırları yoktur. İnsan uzayda yolculuk yapmaya, on bin galaksiye yolculuk yapmaya layıktır. İnsan Tanrı’nın sınırsız âlemini keşfetmeye layıktır. Ama o nerede başlar? O sizinle başlar, çünkü eğer siz bu konuda çaba göstermezseniz, o zaman Tanrı olamaz ve sonuçta kendi seçimiyle ölümsüzlüğü reddetmiş olan biri olursunuz.

Siz sadece gerçeği bildiğiniz için ağlarsınız ve gerçek vaftiz suları olarak sel gibi akar.

Kehanetler ve dünya olayları dünün haberleridir. Onlar planlandığı gibi gelişmektedir. Ama size verilen şey sonsuz bir yaşam fırsatıdır ve ona erişebilirsiniz. Siz onun zor olmasını istemedikçe, o zor değildir; siz isterseniz o zor olur.


Dipnotlar:

[1] Ramtha – Fireside Dizisi, Cilt 2 – 2015 Akaşa yayınları

[2] Sri Nisargadatta Maharaj’ın sohbetlerinden – 1993 Akaşa yayınları

[3] Ramtha– Fireside Dizisi, Cilt 1 – 2014 Akaşa yayınları

[4] Eckhart Tolle– 2003 Akaşa yayınları.

[5] Ramtha– Fireside Dizisi, Cilt 3 – 2015, Akaşa yayınları

Muhammet Varer
+ Son Yazılar