Okuma süresi: 1.8 mintue

“Hürriyet”, “keyfiyet”in karşıtı olarak ilkeli olmayı zorunlu kılar. İlkeli olma zorunluluğu insanın kendini sınırlaması ve iradesini kullanmasını gerektirir.

“İrfaniyet” kendiliğin bilgisidir. İnsanın kendisini “karakter” olarak konu edinmesi karşısındaki tüm düşünme ve anlama sürecidir. Bu süreçte irfaniyete bir yönelme olarak “fikir” ve sezgi olarak “vicdan” eşlik eder. Bunların da ilkeli olmaları irfaniyet için zorunludur.

“İslam tasavvuf geleneği marifeti aşkla birlikte ele alır. “Aşk” Arapça’da üç harf, beş noktadan ibaret bir kelimedir ve beş harf, üç noktadan ibaret “marifet” kelimesi ile ilişkilendirilir. Ve kainat aşkullah ile marifetullahtan ibarettir.” (Lütfi Filiz’den)

Ayn-Sin-Kaf ile yazılan ve Sin üzerine üç,kaf üzerine iki nokta ile ünlenen AŞK kelimesi için yorum odur ki; “Ayn” ; kaynak, fikrin doğduğu yer, “Sin” ; sine vicdanın tecelli mahali ve “Kaf” yani kafa irfaniyetin gerçekleştiği anlayış alanıdır. Bu anlamıyla aşk, irfaniyet sürecinin zorunlu hali, dirimliliğidir.

İşte Ulu Önder’in arzuladığı nesil, dogmatik kalıplarla inşa edilmiş bir kendine-yabancı ve duyarsız değil, aşk ile bezenmiş “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” evrensel insandır.


Kaynakça

Lütfi Filiz, Noktanın Sonsuzluğu, IV. Cilt

Metin Bobaroğlu, AAV Konferans Notları

Ekrem Genç
+ Son Yazılar