“Hayal gücü bilgiden önemlidir, çünkü bilgi sınırlıdır,” diyen Albert Einstein’ın bilimsel eserleri hakkında fizik tarihinin köşe taşlarından Neils Bohr şöyle der:

“Albert Einstein’ın eseri sayesinde insanoğlunun ufku sonsuz genişledi ve bununla birlikte uzay hakkındaki görüşlerimiz şimdiye kadar sadece hayal edebildiğimiz derecede bir bütünlüğe ve uyuma kavuştu.”

Bu iki büyük fizikçinin bilginin sınırları ve insan ufkunun genişlemesinde hayal gücünün önemi hakkındaki tespitlerinden yukarıdaki ikisi, Ekim 2013’de Brain dergisinde Einstein’ın beyni üzerine yayınlanan bir çalışma üzerine, Jennifer Miller’ın www.fastcompany.com‘da yayınladığı yazının ana temasını oluşturuyor desek abartmış olmayız. Jennifer Miller’ın etkileyici görselleri ile birlikte inceleyebileceğiniz yazısını aynen aktarıyoruz:

Albert Einstein, 1905 yılında, hayret verici genç yaşıyla (26) Işığın Kuantum Teorisi (Quantum Theory of Light) ile çıkageldi, atomların var oluşunu ispatladı ve Özel Görelilik Kuramı’nı yarattı. Eğer bu ölçüde bir deha nasıl oldu da bir kafatasının içine adeta tıka basa sığabildi diye merak ediyorsanız, Brain dergisinde geçtiğimiz günlerde yayınlanan yeni bir çalışma size ipuçları verebilir.

Sağ Bölüm

Görünen o ki, Einstein’ın, sol ve sağ beyni birbirine bağlayan liflerden oluşan bir tomar olan corpus callosum’unun genişliği çok dikkat çekici imiş. Çalışmaya katkıda bulunanlardan Florida State Üniversitesi Antropoloji Profesörü Dean Falk, “Corpus Callosum beynin her iki bölümünü de diğer yarının ne yaptığına dair bilgilendiren bölümdür,” diyor. Falk’a göre corpus collosum hem fiziksel hem de bilişsel (kavrama, idrak) açılardan önemli. Bu beyin içi bağlantı, ellerimizi koordine edebilmemizi ve bedenimizi gayemize göre hareket ettirebilmemizi sağlıyor. Ama aynı zamanda sağ beyin bölümünde oluşturulan düşünce ve fikirlerin sol beyin tarafından işlenerek dil ile ifade edilmesini sağlıyor. “Hepimiz sağ ve sol beyin bölümlerimiz arasında bu bağlantıya sahibiz,” diyor Falk, “Fakat Einstein için bu bağlantı olağandışı idi.”

Bir Gizem Başyapıtı: Einstein’ın Beyni

Sol Bölüm

Peki, nasıl emin olabiliyoruz bundan? Einstein 1955’de vefat ettikten sonra beyni fotoğraflanmış, daha sonra 240 parçaya bölünerek büyük bir çoğunluğu bilgimiz dâhilinde olmayan laboratuar ve arşivlere dağıtılmıştı. “Bir grup parça Princeton’da bir laboratuarda bulunuyor,” diyor Falk, “Fakat bunlara ulaşabilmek neredeyse imkânsız.”

Derken 2010’da, daha önce hiç görülmemiş yüksek-çözünümlü fotoğraflar keşfedildi. Araştırmanın başındaki yazar olan East China Normal University Fizik Departmanı’ndan Weiwei Men, bu fotoğrafları inceleyebilmenin verdiği güç ile, Einstein’ın corpus callosum’undaki sinirlerin adedini ve kalınlığını ölçebilecek bir grafik metot icat etti. Söz konusu grafik metodun icadından hemen sonra Weiwei Men ve Falk birlikte, halen yaşamakta olan farklı yaşlardaki erkeklerin beyinlerinde MRI taramaları yaptılar (Hepsi sağ elini kullanan ve ortalama bir IQ’ya sahip kişilerdi) ve aynı grafikleri deneklerin MRI görsellerinin üzerinde uyguladılar. Oraya çıkan sonuç için Falk, “Hangi yaşta olursa olsun, Einstein’ı kiminle mukayese edersek edelim, görünen o ki Einstein’ın beyninin sağ ve sol yarıları hakikaten bağlantılıymış,” diyor.

Falk’un takımının bir sonraki hedefi, Nobel ödülü kazanmış fizikçileri bu çalışmaya katılabilmeleri için beyin taraması yapmaya ikna etmek. “Gerçekten büyük bir corpus callosum’un deha açısından ne denli önemli olduğunu ortaya koyabilmek için yapılması gereken bir sonraki şeyin bu olduğu apaçık,” diyor Falk.

Deniz Tipigil
+ Son Yazılar