* İlgili makale lebriz.com adresinden alınmış olup, Nalan Yılmaz’ın İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’ndeki 1997 tarihli “Yunan Sanatında Grifon, Sfenks ve Kentauros” adlı yüksek lisans tezinden bir bölümdür.
M.Ö. 3. binden itibaren Mezopotamya, Suriye ve Mısır sanatlarında rastlanan karışık yaratıklar tanrıların insan şeklinde görülmesiyle ortaya çıkarlar. Tanrısallıklarını vurgulamak için doğaüstü bir şekilde gösterilirler. Yeryüzü ve gökyüzünün en güçlü hayvanlarının birleşimiyle oluşurlar ve dayanılmaz bir güce sahiptirler. Grifon da bu yaratıklardan biridir. Heredot Tarihi’nde ve Aiskhylos’un ‘Prometheus’unda sözü geçen bu efsanevi varlığa Yunancada ‘gryps’ denir. Hyberboreliler ülkesinde İskitlerin elinde bulunan kutsal altınlara bekçilik eden Grifonlar tek gözlü Arimaspes tarafından saldırıya uğrar. Aiskhylos ‘havlamaz, uzun gagalı, kanatlı köpek’ olarak tanımladığı Grifonların Apollon’un ve diğer tanrıların takipçileri olduğunu yazar. Ctesias’a göre kırmızı göğüslü, siyah kuş tüylü Grifonlar, Hindistan dağlarında bulunan saklı hazineyi korurlar. Ayrıca Yunanda Nemesis’le birleştirilen Grifon Dionysos’un şarap çanağının da muhafızıdır.
Bu karışık yaratık; kanatlı veya kanatsız aslan vücutlu, genellikle kartal olan büyük kuş başlı ve at veya eşek kulaklıdır. Korkulan, saygı duyulan, asil, uyanık, hızlı, güçlü ve sadık gibi iyi nitelikleri yanında günahkâr, yırtıcı, hasis, vahşi, obur ve gaddar gibi olumsuz özellikleri de vardır. Diğer karışık hayvanlar gibi yaşayıp, çocuk yetiştiren ve ölen Grifon kanatlarıyla kuş gibi uçup dört ayağıyla da yürüyebilir. Diğer bir çeşidi insan vücutlu, kuş başlı ve kanatlı Grifon-demon’dur.
Grifonun ana yurdu Mezopotamya’dır ama Giritlilerin dini tasvirlerinde, Miken’de ve Yunan dekoratif sanatlarında ve Mısır’da, İran’da, Anadolu’da ve Suriye’de önemli bir şekilde yer alır. Mezopotamya’da kuş benzeri memeli hayvanlar M.Ö. 4. binden beri bilinir. Uruk ve Cemdet Nasr dönemlerine ait olan Susa’dan silindir mühürler arasında bilinen tek Grifon erkek aslan yelesiyle bir kuş kafasına sahiptir ve bu dönemin diğer yaratıkları gibi iz bırakmadan kaybolmuştur. Ur’dan bir silindir mühürde Akadların tahta tekerlekli savaş arabasında hava tanrısı görülür. Buradaki kanatlı, kuyruklu ve ateş tıslayan ejderha pençeli yaratık Asur İmparatorluğu’nun sonuna kadar hava tanrısının yanındadır. Grifon savaş arabasını çeker ama savaşçı bir tip değildir. Orta Asur sanatında çok popüler olan Grifon–demon M.Ö. 883-859 yılları arasında hüküm süren Asurnasirpal’in sarayının özel kısımlarında kabartmalarda görülür. Nimrud’dan bir taş rölyefte Grifon-demon temizlik için elinde bir kova ve kozalak taşır. Kabartmanın ortasındaki yazıtta kralın fetihleri yazılıdır. Asur saraylarının duvarlarında ve mühürler üzerindeki bu Grifon-demon kutsal ağaçta bulunan hayati gücün korunmasıyla görevlidir. Bazen kral Tukulti-Ninurta’nın mühründe olduğu gibi bu görevi krala nakledip onun arkasında durur. 3. Tiglatpleser’in (M.Ö. 744-727) Suriye’de saraylar yaptırmasından sonra Asur duvar resimleri Kuzey Suriye sanatından izler taşır. Resimlerde ve kabartmalarda kapılarda muhafız yaratıklara yer verilir. Grifon ve Grifon-demon muhafız görevini ellerinde tutmalarına rağmen daha az önemli durumlarda da ─süsleyici unsur olarak- bulunurlar. Bu yaratığın Asur’da görevi açıkça anlaşılmadan önem kazanır. Asur’dan bir mühürdeki beş Grifondan biri çift kartal başlıdır ve ateş solur. Diğer çift ayaklarıyla onların kanatlarını kaldırır. Dik duran komşu çift ise kanatlı bir güneş diskini kalkık kollarıyla desteklerler. İçlerinde yalnızca çift başlı yaratık insan vücutluyken (Grifon-demon) diğerleri aslan vücutludur.
Grifon, Kral Tukulti-Ninurta’nın sarayının (M.Ö 1280) duvar resimlerinden itibaren Asur sanatında benimsenir ve M.Ö. 8. yüzyılın Nimrud fildişi eserlerinde yaşamaya devam eder. Yeni Asur döneminden Nimrud’dan fildişi kakma mobilya üzerindeki kanatlı Grifonun başı yukarıya doğrudur, ağzı açıktır. Ön ayaklarından biri kalkıktır ve etrafında bitkisel bezemelerle görsel bütünlük sağlanır. Orta Asur döneminde Grifon ve Grifon-demon tanrıyı gösterir. Asur sanatı, Hurriler’den ayrılarak M.Ö. ikinci bin ortalarında Babil’in kuzeyinde Dicle-Fırat arasında bir devlet kuran Mitanniler’in sanatından etkilenir.
Suriye’de mühürlerdeki Grifon ve Grifon demonlar genellikle kartal başlı, tepelikli, açık sivri gagalı, oturur halde ve kanatlıdır. Megiddo’dan fildişi örneklerde yatık durumdadırlar, başları yukarıya doğrudur ve kanatları uzanmıştır. Suriye sanatında Grifon süsleyici niteliktedir. Başındaki tepelik Suriye’ye özgüdür.
Mısır’da bir yazı taşında Grifon 5. Hanedanlık’ta önemli bir görevi yerine getirir. Mısır ikonografisinde, kralın düşmanlarını yok edici olarak bilinir. Beni Hassan’daki çarpışma sırasında kralın yardımına gelir. Bu nedenle kırıcı anlamında “tsts” ismini alır. Sihirli bir Mısır stelinde “hh” isimli Grifon, Tanrı Sad’ın saltanat arabasına saldırır. Eski Krallığa tarihlenen bir örnekte aslan vücutlu, kanatlı ve kuyrukludur. Beni Hassan’da bir mezar resminde Grifonun kuyruğu ile lotus birleşir. Mısır’da Grifon inancının kanıtına rastlanmasa da görevi ve özellikleriyle resmi bir semboldür. Görevi Tebli savaş tanrısı Manthu ile birleşmesi sonucu olabilir. Bu birleşim Mısır Grifonunun şahin başlı tasvir edilmesini açıklayabilir. 3. Sesostris’e ait altın gerdanlığın üzerinde iki tarafında lotus sütunlar arasında bir kartuşa dayanan kanatları açık akbaba savaş tanrısı Manthu’yu sembolleştiren iki Grifonun sol ayakları altında, çömelmiş iki insanı ezmesi gösterilmiştir. Hiksos zamanında Tell Beit Mirsim’de bulunmuş böcek şeklindeki taştan bir muskada dekoratif özellikli Grifon vardır. Bu muskadaki hiyeroglifler yaratığın Mısır isminin karşılığını verir.
M.Ö. 1600’lerde mezar yapılarındaki Grifon muhafız görevindedir. Firavunun şampiyonu ve krallığın koruyucusudur. M.Ö. 1550’lerde Teb’in savaş tanrısı Manthu’nun gösterildiği, Ahmosis’in arka planı sülfürle karartılmış, altın kakma tekniğinde yapılmış savaş baltasındaki Grifonun başında Suriye örneklerindeki gibi sorguç bulunur. Baltanın keskin ucunda uzanmış Grifonun kanatları geriye doğru açılmıştır ve dekoratiftir.
Anadolu’da ilk görünüşü Asur ticaret kolonileri devrindedir (M.Ö. 1900-1800). Bu dönemde ele geçen mühürlerdeki karışık varlıklardan Grifon Mezopotamya’dan Anadolu’ya girer. Eski Suriye üsluplu mühürlerdeki kuş ve aslan Grifonların başları arkasına doğru uzanan bir Miken buklesi, bazısının başında üç çatallı ibik vardır. Grifon ve Grifon-demonlar mühürlerde genellikle ikinci derecede önemli figürlerdir. Hitit mühürlerinde de bazen karşılıklı dururlar ve genellikle heraldiktirler.[1] Geç Hitit Krallıkları (M.Ö. 1180-700) döneminin önemli şehirlerinden biri olan Kargamış’tan M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısına ait bir ortostat[2] üzerinde karşılıklı duran iki kuş başlı Grifon-demon simetriktir. Kolları yukarıya kalkık, kanatları ise aşağıya doğrudur. Boyunlarının alt kısmında ve başlarında kıvrılma görülür.
Geç Hitit Krallığı’nın bir diğer önemli şehri olan Zincirli’de, İçkale güney kapısında bir ortostatta kuş adam figürünün Zincirli’ye özgü bir şekilde bedeni ve boynu uzatılmıştır. Yukarıya doğru kalkık, eğik paralel hatlardan oluşan kanadı arkada tek bir parçadır. Sakçagözü sarayının girişinde kabartmalı ortostatlardan birinde Grifon-demon bir elinde kutsal su dolu kova, diğer elinde kozalak taşır. Açık ağzından yırtıcı dişi ve yılandiline benzeyen dili dışarı çıkıktır. Kulaklar ve saçlar atlarınki gibidir. Başındaki bukle spiral değil düğme şeklindedir. Baştaki kartal başı çizgileri aslanla at karışımı bir varlığa dönüşür. Zincirli’den bir örnekte, güney şehir kapısında bir ortostattaki Grifon ve sfenks üst üstedir. İkisi de kanatlıdır ve yürür pozisyondadır. Değişik bir örnektir. İkisinin de kıvrılan kuyruklarının ucu ördekbaşı gibidir.
Grifonun farklı bir kullanımına Zincirli’de rastlanır. M.Ö. 832-810 yıllarından dış şehir kapısında savaş arabası kabartmasında küçük bir Grifon protomu[3] yer alır. Kargamış araba kabartmalarında da görülen bu tarz protomların Geç Hitit sanatının bir özelliği olma ihtimali vardır. Zincirli savaş arabası modelleri Asur benzerleri olmasına rağmen Grifonlu protomlar Asur sanatında yoktur. M.Ö. 8. yüzyıldan Urartulara ait bir fildişi örnekte Grifon-demon ağzı açık, kanatlı ve giysilidir. Yukarıya kaldırdığı eliyle bir taş bloğu, diğer elinde ise bir kova tutar. Başından boynuna doğru yine Kargamış ortostatları gibi kıvrım bulunur. Urartular fildişi geleneğini başarıyla devam ettirirler. Bu fildişi örneklerin çoğu mobilya parçasıdır.
Grifonun Pers sanatında da tasvirleri yaygındır. Darius’un Susa kentindeki sarayında renkli tuğlalardan yapılmış anıtsal figürler yeni Babil sanatının etkilerini taşır. Renkli rölyeflerde askerlerin yanı sıra simgesel hayvanlar ve kuyruğu içe doğru kıvrımlı, boynuzlu, açıkağızlı, kanatlı Grifonlar sıralanır. Pers sanatında örnekleri çok çeşitli alanlardadır. Perslerin altın işçiliğinde de Grifon ve benzeri yaratıklar sıklıkla yer bulur. Oxus hazinesinden gümüş riton Darius’un sarayındaki kabartmalardaki Grifon gibidir. İçki kabı olarak kullanıldığı tahmin edilen bu kapta Grifonun vücudunun ön kısmı görülür. Ön ayakları ileriye doğru yatık durumdadır. Pers betimlemelerinin özelliği olan boynuz burada da vardır. Açıkağız Grifona daha korkutucu bir hava verir. Kap kısmı yukarıya doğru gittikçe genişler. Oxus hazinesinden bir başka eserde altın bileziktir. Bileziğin iki ucundaki birleşme yerlerinde karşılıklı iki Grifon eklidir. Orijinalinde değerli mücevherlerle kaplı olan bu bilezikteki Grifonların ön ayakları birbirlerine doğrudur ama birleşmez. Karşılıklı simetrik bir kompozisyon oluştururlar. Riton örneğinde olduğu gibi Susa’daki sarayın kabartmalarındakilerle benzerlik gösterirler. Kanatlar boyna doğru kıvrımlıdır. Vücudun arka kısmı stilize bir şeklide bilezikle birleşiktir. Grifon betimlemesi bu mücevherlerde dekoratif amaçlıdır. Pers silindir mühürlerinden birindeki boynuzlu Grifonun ön ayakları havada ve ileriye doğru uzanmışken arka ayakları yere basar. Kanatları içe dönüktür. Diğer örneklerden farklıdır. Sardes’ten Likya yazıtlı bir başka mühürde kanatlı, boynuzlu, yeleli, gagası açık, korkutucu görünümlü Pers Grifonu vardır.
Girit sanatına M.Ö. 1700 yıllarında giren Grifon ilk olarak mühürlerde ve minyatür fresklerde kendini gösterir. Bu mühürler üzerinde bitkisel öğeler ve hayvanlar karışık olarak uygulanır. Girit’te Grifon Suriye çağrışımlarıyla Mısır ve Mezopotamya ile aynı zamanlarda ortaya çıkar. Zakro mühürlerinde Grifon, dişi sfenks ve Grifon-demon birliktedir. Knossos’tan Suriye mühürlerinin I. grubuna ait olan bir mührün çiziminde pek çok yaratık içinde Grifon da bulunur. Burada ağzı açık, kanatlı ve yukarıdan aşağıya uzanmış durumdadır. Knossos Sarayı’nın taht salonunda duvara çizilen koruyucu amaçlı Grifonların işlenişinde Mısır etkisi görülür. Karşılıklı otururlar, kanatları yoktur ama yeleye sahiptirler.
Arthur Evans’a göre Grifon yeraltı dünyasının bir figürüdür. Ölümden sonraki yaşamın aktarıldığı Knossos’tan Nestor’un yüzüğünde bir tahtta oturan ölüm meleği Grifonun önünde iki Grifon-demon bulunur. Sfenksler, aslanlar, diğer tanrı muhafızları ve takipçileri gibi Grifonun da yerleri, nesneleri koruma görevi vardır. Girit Grifonu aynı zamanda ölülerin ve tabiatın koruyucusu, tanrıların ilahi hizmetkârlarıdır. Dikta Mağarası’ndan bir mühürdeki bir tanrıçanın iki tarafındaki iki Grifonun görevleri tanrıçanın muhafızlığıdır. Grifon ölülerin koruyucusu olarak Palaikastro’dan bir pişmiş toprak lahitte yer alır. Girit’teki tasvirlerinde genellikle yırtıcı kartal başlı, gagası kapalı, kanatlı, aslan vücutlu ve profildendir.
Miken’de Grifon Girit’teki gibidir, aralarında fark yoktur. Zakro mühürlerinde olduğu gibi Miken’de de Grifonlar avına saldırırken gösterilir. M.Ö. 14. yüzyıldan fildişi bir mücevher kutusu ve kapağında taşlık bir tepede geyiğe saldıran bir Grifon vardır. Pylos’taki bir mezardan 15. yüzyıla ait altın mühürde Grifon yatık pozisyondadır. İçe doğru kıvrımlı bir kuyruğa ve havaya uzanmış kanatlara sahiptir. Başı kanatlarına dönüktür. Güzel işlenmiş, dekoratif bir örnektir. Euboea’dan alabastron vazoda siyah üzerine beyaz olarak resmedilmiş karşılıklı iki Grifon bir kayalığın tepesindeki bir yuvadaki yavruyu beslerler. Figürler stilize[4] edilmiştir. Dikey çizgilerle belirtilmiş dar gövdelerinde kanat yoktur ama başları çıkıntılıdır.
Mezopotamya ve Mısır kökenli Grifon Yunan sanatında Doğu’dan gelen etkilerle figürlü stile geçilen M.Ö. 8. yüzyıl sonundan itibaren uygulanmaya başlar. Doğu etkili üslubun görüldüğü yüzyılda ve Arkaik dönemde egzotik hayvanlar ve efsanevi insan hayvan karışımı doğaüstü yaratıklar lahitlerde, tapınak frizlerinde, vazolarda, bronz eşyalarda, mücevherlerde ve sikkelerde sık sık tasvir edilir.
M.Ö. 8. ve 7. yüzyıllarda tunç kazanların kenarlarını süsleyen, kulp işlevi gören ve üstün bir işçilik gösteren dökme ve çekiçlenmiş Grifon başları Olimpia, Etruria, Delfi ve İyonya’da bulunmuştur. Olimpia ve İyonya’daki örnekleri ve Aegina’dan bir Oinokhoe başı M.Ö. 8. yüzyıla tarihlenen Sakçagözü ve Toprakkale’deki Geç Hitit Grifon-demonların açık gagaları, iri gözleri ve uzun kıvrımlı boyna inen lüleleri Yunan Grifonlarının özelliklerini oluşturur. Bunlar dışında Yunan Grifon protomlarında alnın üzerinde topuz şeklinde çıkıntı, dik ve uzun eşekkulakları daha sonraki dönemlerindeki örneklerinde de görülür. Erken dönemlerde Asur ve Hitit özellikleri dikkat çekerken daha geç dönemlerde Pers Grifonlarına yakınlık fark edilir. Pers Grifonlarının aslan başı ve boynuzları Yunan Grifonlarında da vardır. Assos’taki Helenistik döneme ait mozaikteki Grifonlardan biri aslan başlı ve boynuzludur. Pantikapion’dan bir sikkede görülen Grifonda kulakları arasında iki boynuza sahiptir. M.Ö. 3. yüzyıla tarihlenen Belevi Mozolesi Grifonları güçlü bir şekilde Pers etkisiyle yapılmıştır. Aslan başı, eşekkulakları ve yelesi vardır ama boynuzları yoktur. Yine Pers Grifonlarının yürür pozisyonları ve ön ayaklarından birinin havaya kalkık duruşu Yunan sanatında da aksettirilir. Yunan’da Grifonlar sık sık tek veya karşılıklı olarak yürürken gösterilir. Karşılıklı duran iki Grifonun ön ayaklarından biri ortalarındaki bitkisel bezeme üzerine kalkıktır.
Bu yaratığın Roma döneminde ve Ortaçağ’da fildişi taş kabartmalarda genellikle karşılıklı iki Grifon şeklindeki tasvirine devam edilir. Muhafız Grifon Rönesans’tan sonra yine yaygınlaşır ve 19. yüzyıl sonuna kadar kullanılır.
Kaynakça:
Akurgal, E., The Art of Greece, Its origins in the Mediterianean and Near East, Crown Publishers, New York, s: 101
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Dönmez Ofset, Ankara, s: 131
Black, J., Gods, Demons and Symbols of Ancient Mesopotamia, British Museum Publications, London, 1992, s: 101
Clarke, J.T., Report on Investigation at Assos, 1881, Published by a. Williams, Boston, 1882.
Darga, Muhippe, Hitit Sanatı, Anadolu Sanatları Yayınları, İstanbul, 1992, s: 209, s: 303
Erhat, Azra, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1984, s:128
Frankfurt, H., The Art and Architecture of Ancient Orient, Penguen Books, 1958, s: 297
Frankfurt, H., “Notes on the Createn Griffins” Annual of British School in Athens, 1936, s: 297
Grimal, P., The Concise Dictionary of Classional Mythology, Basil Blackwell, 1990, s: 166
Günaltay, Şemsettin, Yakın Şark II, Anadolu, Eski Çağlardan Ahamenişler İstilasına Kadar, TTK Basımevi, Ankara, 1987, s: 268
Jairazhby, R. A., Oriental Influences in Western Art, Publishing House, Bombay, 1965, s: 254
Higgins, R. A., Grek and Roman Jewellery, Menthuen and Co. Ltd., London, 1961, s: 122
Homann, W. E., Archaic Greece, Menthuen, London, 1968.
Nisson, M. D., The Minoan and Mycenaen religion and its survival in Grek Religion, Lund, 1950, s: 369
[1] Arma olarak.
[2] Özellikle Mezopotamya’da görülen bezemeli büyük taş blok
[3] İnsan ya da hayvan figürünün üst kısmı.
[4] Figürün doğal biçiminin sadeleştirilerek ve şematik hale getirilerek resmedilmesi.