Genel

25 Ekim 2016

Hızır'ı Görmek

Bildik bir öykü…  Vakti zamanında adamın biri Hızır’ı görmeyi çok istermiş. Belki şu fani hayatında bir defa olsun görmek nasip olur diye yollara düşmüş, her gördüğüne Hızır’ı sorar olmuş. Arayıp sorarken bir zâta rast gelmiş. Kendisine ne aradığını soran zâta Hızır’ı aradığını söyleyince, bu sefer zât adama sormuş:  “Ararsın da, görsen tanır mısın?” “Yok,” demiş, “ne tanırım, ne de bilirim.” “Peki,” demiş zât, “gördüğünde nasıl tanıyacağını bilmek ister miydin?”  Adamcağız […]
25 Ekim 2016

Kara Enerji

“Kara enerji” nedir? Aslında en basit cevap, bilmiyor olduğumuz. Öyle görünüyor ki o, evrenin işleyişine ilişkin anlayışlarımızın çoğu ile çelişiyor.  Hepimiz biliyoruz ki, ışık dalgaları, başka bir deyişle radyasyon (ışınım), enerji taşır. Sıcak bir yaz gününde dışarıya adım atar atmaz o enerjiyi hissedersiniz. Einstein’ın meşhur denklemi, E=mcô, bize madde ile enerjinin birbirine dönüştürülebilir olduğunu, aslında ikisinin de aynı şeyin farklı formları olduğunu öğretti. Gökyüzünde buna dair devasa bir örneğimiz var: […]
25 Ekim 2016

Günlük Yaşamda Mitoloji

Vakfımız, 30 Kasım 2010 Salı günü “Mitolojinin Bugünkü Yaşantımıza Yansımaları” başlıklı konuşmasıyla Tıbbi Biyoloji Profesörü Tuncay Altuğ’u ağırladı. Tuncay Altuğ yaptığı sunumla mitolojik tanrıların isimlerinin ve öykülerinin tıp, astronomi, kimya, coğrafya ve diğer birçok bilim ve sanat alanında nasıl yer ettiklerini anlattı. Konuşma metninin ana hatlarını bültenimizin bu sayısında sizler için derledik…  Yüzyıllardır dünya milletlerinin edebiyatlarına, sanat eserlerine ilham kaynağı olan mitler günlük yaşantımızın içinde de birçok alanda karşımıza çıkmaktadır. […]
25 Ekim 2016

Peritroptikos

Bir tek filozof kesin şeylerin kendilerini kopya eder; zirâ o şeylerin kendisini gözleyendir, onların kopyalarını değil. Güzel olmayan bir şeyin kopyası da güzel olamaz ve doğası gereği tanrısal ya da ebedi olmayan şeyin kopyası da ölümsüz ya da ebedi olamaz. Bütün zanaatkârlardan bir tek filozof öyle yaratılmıştır ki, sadece onun yasaları süreklidir ve sadece onun eylemleri doğru ve asildir. Zirâ bir tek o, bakışı hep doğaya ve tanrısal olana çevrili […]
25 Ekim 2016

Buda ve Tasavvufun Nihayeti…

Tasavvuf, nihayetinde altın bir Buda’ya dönüşmektir…  Mâbed mahiyetindeki tüm yapılarda olduğu gibi, Budist mâbetleri de belirli bir remz ve simge zemini üzerinde inşâ olunmuştur. Ve Budist mâbetlerinin tümü, merkezinde mutlaka altın bir Buda’yı tasvir eder. Neden altındandır Buda?  Buna cevaben altının mikrop tutmadığı elbette söylenebilir. Zirâ kâmil şuurdur Buda. Onda kuruntular, vesveseler yer etmez. Aklın mikroplarıdır bunlar, ama Hak ile kâim şuur için geçicidir. İhlâl edemez, gelir geçer, makama dönüşmez […]
25 Ekim 2016

Yeni Yıl ya da Yine Yıl…

Hesaplamalar için ister güneşin, isterse ayın hareketleri esas alınsın; başlangıç noktası ister Hz. İsa’nın doğum günü, ister Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göçü, ister efsaneler, isterse dünyanın ve insanın yaratılışı olarak düşünülsün; “yıl döngüsü” tüm kültürlerin, tüm geleneklerin ve dinlerin hemfikir olduğu ve bir anlamda tabiatın yansımasında insanın kendini gözlemlediği âdeta bir ortak karar. Yeni bir yılı, eş deyişle yeni bir döngüyü ziyafetlerle ve kutlamalarla karşılama geleneği, insanlığın belki de en […]
25 Ekim 2016

Yeni Sevdalar Doğurur Hüzün

korkunun el yazısıydı şiirim şarkı olurdu çocuk sesimde canalıcının giysisiydi baykuş ve dua yerineydi şarkılar duymadınız geceler boyu büyüttüğüm hüzün gül oldu gün boyunca büyüdünüz düşlerim gölgelendi acının resmine açıldı pencerem renkler sevişiyordu kim ne söyledi mağarasına giysi değiştirdi baykuş nöbetçisini tutukladılar korkunun neredeydiniz yangın söndürücülerin geç kaldığı sokaklarda konakladım ahşap sevdalar doğurdu kör yanım bir üfürümlük kül oldu hüzünlerim ki dağladı ateşleri çıngısıdır yeni hüzünlerin dokunmayınız kurtulamadım antik vedalarından […]
25 Ekim 2016

Navasana, Boat Pose Kayık Pozu

Bütün bedeni bir arada tutan gövdemiz denge merkezimizi oluşturur. Yaşamsal organların çoğunun bulunduğu karın bölgesi, Uzak Doğu görüşlerinde ikinci beyin olarak nitelendirilir. Duygularımızın çoğunu karnımızda algılarız. Korktuğumuzda, sevindiğimizde, üzüldüğümüzde, bağırsakların çalıştığını, midemize kramplar girdiğini, karnımızın ağrıdığını düşünce gücü olmadan hissederiz.   Beyni kafatası, kalbi kaburga kemikleri dışarıdan gelecek darbelere karşı korurken, karın bölgesinde hayati önem taşıyan organları koruyabilecek sert bir doku yoktur. O yüzden en güvensiz hissettiğimiz o bölgeyi içgüdüsel olarak […]
25 Ekim 2016

'Sevdiğim…' Âşık Yusuf Kemter Dede…

İnsan var olduğu o günden bu yana kendini anlamak, anlamlı kılmak için kim bilir ne çok serüven yaşadı… Her bir bireyde yeniden yazılan ve bir diğerine benzemeyen serüven… serüvenler… Belki savaşlar çıkardı kendini anlamak için, yasalar yazdı, sayısız oyunlar keşfetti… Belki sorular sordu… Bazen vazgeçti sormaktan… Belki sustu… Susarak konuşmayı bazen resimle, bazen müzikle ve bazen kendi elleri ile inşa ettiği mabetlerle ifade etti… Ve bazen mabedin kendisi oldu…  ‘İnsanın […]