“Ruhun ereği özgürlüktür.”
G.W. Friedrich Hegel

“Aklınızı kullanma cesaretini gösteriniz.” 
Immanuel Kant

Tarihte iz bırakmış bu iki düşün adamına ait aforizmalarda öz aynıdır: Kant özgürlüğün önündeki engelin aklı kullanmaktan duyulan korku olduğunu anlamış, Hegel özgürlüğün evrensel biçimiyle insanlığın asıl hedefi olduğunu görmüştür.

İnsan kendinde tanrısal (sonsuz iyilik, erdem ve güzellikten) izler taşır.  Bu nedenle kendisini öteki nesnelerden ayırır, bu ayrım bilme eylemi için ilk ve zorunlu adımdır. Bilme eyleminde, zemin bilgidir, nesnelerin dışında kalarak, onları oldukları haliyle, öznel bir katkı olmadan düşünüp bilme imkânının koşulu bu şekilde oluşur. Düşünce ancak nesneyi bilme yoluyla kendinin kılar, böylece bilme ve nesne arasındaki ayrım ortadan kalkar. Ayrımın ortadan kalkmasıyla birlikte düşünceye karşı olan dışsal direnç ve engel de ortadan kalkar. Sonuçta; sınır koyan engelin yokluğundan “özgürlük doğar”. Düşünce ve nesne arasında tanımlanan aşamaların her birini ötekine bağlayan şey keyfiliğin çürük bağı değil, ancak zorunluluğun sağlam zinciridir.

Bu formülasyon sonucunda insanın ikili birlik; diyalektik bir varlık olduğunu söyleyebiliriz. İnsan hem hayvan, hem insan, hem doğal hem ruhani, hem bilen hem de bilmeyen taraf olmuştur, varoluşundan itibaren sürekli bu gerilimi aşmaya çalışır; Hayvan yanı onu hep aşağıya doğru çeker, düşünen yanı ise inişe direnç göstererek doğal güdülerin egemenliğine başkaldırır. Kendini aşma çabası tarihin gelişiminin ve diyalektiğinin kaynağıdır.

Gerilimin altında yatan enerji insanın yeteneklerinin açığa çıkarma yazgısından beslenir, bu süreç ancak akılla gerçekleşir, yeteneklerin gelişimi insanın kısıtlılığının ve sonluluğunun aşılmasına yöneliktir çünkü doğa ve toplum içinde insanı kısıtlayan şeyler esas olarak bilgisizlik, gelişmemiş ahlak ve estetik duyu yoksunluğudur.

Bilgi, ahlak ve estetik alanlarında işleyen yasalar, aynı zamanda insanın kendi yasaları yani “düşüncenin yasalarıdır”. İnsanın, kendi dışındaki yasaların, kendi kafasındaki yasalarla aynı olduğunun farkındalığını ele geçirişi, “özgürlük duygusudur”. Bir başka ifade ile insan aklı ve doğadaki akıl, insan aklı ve toplumsal akıl, insan aklı ve estetik akıl olarak bölünmüş olmanın üstesinden gelmek, bu bölünmüşlüğü “birleyerek” ortadan kaldırmak amaç; sonuç ise özgürlüktür. Tarihsel sıfatına layık bütün toplumsal olaylar özgürlüğün gerçekleştirilmesi hedefine yöneliktir.

İnsanoğlu özgürlüğe yeteneklidir, ama doğuştan özgür değildir. Doğuştan sahip olduğu bu yeteneği gerçek kılmak için alacağı yol uzun ve zorludur. İnsanlık tarihi, bu amacın içinden geçtiği ortamların, koşulların ve zorluklarının doğurduğu acılarla ve ne mutlu ki zaferlerle doludur.

Tarih bu zaferler üzerinde yükselir.

2013 Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması “Başarı Ödülü”

Ali Raşit Karakılıç


[1] Lekesiz Aklın Sonsuz Günışığı başlığı, 2004 yapımı “Eternal Sunshine of the Spotless Mind” filminin adının Türkçeye çevrilmiş halidir.   

Ürün Anıl Özdemir
+ Son Yazılar