Bu yazıda, Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurarken dayanak aldığı Türklük ve Türk töresi ile bağlarını irdelemeye çalışacağız.
Kemal Atatürk neden Cumhuriyet’i kurma gereksinimi duymuştur?
Bu sorunun cevabını “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.” sözleri ile bizzat Atatürk’ün kendisinin cevapladığını düşünüyorum. Her insanın birey olarak özgür olması gerekir fakat içinde yaşadığı toplum eğer bağımsız değilse, bu özgürlüğün hakiki anlamıyla yaşanmayacağı da bir gerçektir. Bu sebeple, toplumun da bağımsız olması gerekmektedir. Atatürk, “Bence bir ulusta şerefin, onurun, namusun ve insanlığın var olması ve devam edebilmesi, mutlak o ulusun özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla geçerlidir. Ben yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir ulusun çocuğu kalmalıyım. Bu nedenle ulusal bağımsızlık bence bir yaşam sorunudur.” (1) diyerek gerekçelerini de açıklamıştır.
Cumhuriyetin tanımına baktığımızda cumhurun “halk”, iyenin ise “sahip olmak” köklerinden türetildiğini ve halkın iktidarı elinde tutuğu bir yönetim biçimini ifade ettiği görülmektedir. (2)
Töreyi ise Türk Dil Kurumu, “Bir toplulukta benimsenmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü; adet, ayin” (3) diye tanımlar.
Bizim irdeleyeceğimiz konu da Türk töresi olduğu için, Türk töresinin Cumhuriyet ile en fazla bağdaşan yanlarını ele almak gerekmektedir. Sait Başer’in Kutadgu Bilig’de Kut ve Töre kitabında bu konu ile ilgili şöyle yazmaktadır: “Töre’nin indinde akıl ve istişare son derece mühimdir; yani insanları ancak temel meselelere bağlamakta; bunun dışında çok geniş bir hareket salahiyeti ve düşünme serbestisi tanımakta, fevkalade müsamaha göstermektedir. Töreye göre kurulmuş eski Türk devletlerinin laik görüntüsünün sebebi Töre’nin bu vasfı olsa gerektir. İyilik, fayda, yapılabilirlik, eşitlikçilik, adalet, hikmete sevk etmek, insanı kendi hakikatine ulaştırmak… gibi hedefler Törenin açık hükümlerindendir.” (4) Bu hükümler ile Cumhuriyet’in ilkeleri arasındaki benzerlik, bizi daha fazla Türk töresi ile olan ortak noktalar konusunda düşünmeye götürmektedir.
Peki, niye Atatürk Cumhuriyet ile halkın iktidarın sahibi olmasını istiyor? Türk töresinde Hakan’ın görevi niye halkına hizmet oluyor?
Hikmet sahibi biri olarak Atatürk, Anadolu geleneğine göre; Hakk’ın halkta görünüşe çıktığı düsturuna bağlı olarak; iktidarı sahiplenmek yerine, gerçek sahibine vermeyi uygun görmüştür.
Atatürk, Âfet İnan’ın kaleme aldığı Medeni Bilgiler kitabında “Türk milleti en eski tarihlerinde, meşhur kurultaylarıyla, bu kurullarda devlet reislerini seçmeleriyle demokrasi fikrine ne kadar bağlı olduklarını göstermişlerdir.” (5) diyerek demokrasinin geleneğimizde var olduğunu ayrıca belirtiyor.
Hakan’ın halkına hizmet etme nedeni ise Türk töresinde, “Töre ihsanla bilinmektedir, kut hizmetle. Hizmet yerinde olursa kut kapıları açılır.” ve “Namaz ve oruç şahsi menfaat içindir. Hakan, kendi menfaatini bırakıp, zahmet yüklenerek başkalarının faydasını istemelidir. Çünkü Tanrı’nın rızası, kullarının memnuniyetine bağlıdır.” (6) hükümleri ile açıklanır.
Ayrıca Özlem Bağdatlı da kendi yüksek tezinde “Devlet anlayışının temelinde Tanrı kavrayışı bulunmaktadır. Devlet, yaratılış ile birlikte ortaya çıkmakta ve böylelikle kökeni Tanrı’ya dayandırılmaktadır. Türklerde, devlet otoritesinin olduğu dönemlerde tek Tanrı inanışının görülmesi, devletin dağıldığı dönemlerde ise ikincil tanrıların ortaya çıkması, Türk evren tasavvurunda Tanrı ile devletin birbirleriyle ilişkili olduklarını göstermektedir. Kağan, Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisidir. Gücünü Tanrı’dan alan, akıl ve bilgi sahibi, bilge bir yönetici olan kağan, yönetimini ‘adalet’ temeline dayandırmıştır. Türk hâkimiyet anlayışının temel dayanağı adil bir kağan ve yönetimdir. Kağan ‘töre’ye bağlı olarak devleti yönetmektedir. Halk doğrudan doğruya töre tarafından korunmuş ve devletin var oluşu töreye dayandırılmıştır. Töre, bir bakıma Türk devletinin yönetim biçimi olmuştur.”(7) diyerek, bu konuyu destekler açıklamalarda bulunmuştur.
Genel olarak bakacak olursak, Türk töresinde Hakan’ın temel görevi töreyle bir görüldüğü için, töreyi temsil etmektir denilebilir.
Cumhuriyet ile Türk töresi arasındaki bir diğer benzerlik; Türkiye Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanı ile Türk töresinde Hakan’ın; manayı, tanrısal olanı, vicdanı temsil etmeleridir.
Bu olgu, insanın vicdanında yaradan ile bir olan ruhsal tarafını bulundurmasına benzer. Vicdan nasıl ki bize daima doğru olanı yapmamız için nasihatte bulunursa, hikmet sahibi olan Cumhurbaşkanı ve Hakanlar da kendi halklarına hak-adalet yolunu kendi yaşamları ile örnek olarak gösterir.
Cumhurbaşkanları ve Hakanların tanrısal hikmeti temsil etmeleri ve halklarını bu yönde hareket etmeye özendirdikleri gibi, başbakan veya Hakan’ın yardımcıları da dünyasal aklı temsil ederek, atılacak adımları bilimsel verilerin ışığı altında uygular ve aynı zamanda da halkı denetler.
Peki, bu işleyiş bozulursa ne olur? Töre der ki, “Adalet bozulursa kut gider. Kut giderse birlik ve dirlik gider.” Kut giderse zulüm gelir. Töreye göre zulüm de üç şeyden doğar; Bey’in ihmali, Bey’in zayıf şahsiyeti ve halkın aç gözlülüğü.
Kut gittiği zaman, insan artık bağımsız bir toplumun bireyi olmayacağı için de, hizmeti Hakk’a değil kula olacaktır. Hakk’a hizmet etmek için özgür olmak nasıl ki şarttır; bir toplumun da Hakk’a hizmet etmesi için bağımsız olması, olmaz ise olmazıdır.
Hikmet sahibi olmayan liderler, kendi menfaatleri uğruna ülkenin değerlerini güç odaklarına peşkeş çekmekte hiçbir sakınca görmeyecektir. Kendi koltukları, kişisel hesapları veya korkularının gerçekleşmemesi adına, ülkenin değerlerinin ellerimizin arasından çekilip alınmasına hiçbir ses çıkarmayacaklardır. Hatta halkı, bu bir marifetmiş gibi yönlendirip, bir de kendilerini alkışlatacaklardır.
Bütün bu bilgilerin ışığı altında, Cumhuriyet ve Türk töresinin asıl hedefinin ne olduğu ve bu amacın korunması için nelere dikkat edilmesi gerekiyor?
Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ve de Türk töresinin ana gayesi, evvela özgürlük ve bağımsızlıktır. Çünkü özgür ve bağımsız olmadan, kişi ve toplumlar kendilerini gerçekleştiremez, kemallerine-hikmete eremez. Kula kulluk etmek zorunda kalınır.
Kaynaklar
- Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Ankara 1959
- Türk Dil Kurumu
- Türk Dil Kurumu
- Kutadgu Bilig’de Kut ve Töre, Sait Başer
- Medeni Bilgiler ve Atatürk’ün El Yazıları, Âfet İnan, Ankara 2020
- Kutadgu Bilig’de Kut ve Töre, Sait Başer
- Kutadgu Bilig’de Devlet ve Adalet İlişkisi, Özlem Bağdatlı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2007