Ârif olamaz her hoca ilmi kesîr olsa dahi
Kâmil olamaz her hoca şeyh-i kebîr olsa dahi
Işksız gidilmez bu yola giden ulaşmaz menzile
Gelmez hulûs bî-ışk dile âbid fakîr olsa dahi
Kal ehli olmaz ehl-i hâl bilmez nedir râh-ı visâl
Var pendi sen âriften al merd-i fakîr olsa dahi
Zâhid heman sûret bezer virmez kemâl tac u kemer
Her kim ki ışkdan bî-haber kördür basîr olsa dahi
Âşık olan nâsdan kaçar çün bilmez ol bir gayrı kâr
Işk oduna dâ’im yanar emr-i asîr olsa dahi
Işksız kişide yok safâ kalbinde yerleşmiş riyâ
Sevmez o gümrâhı Hudâ kûtlı şa’îr olsa dahi
Ârif ili a’lâ bilür özini pek ednâ bilür
Her gördiğin etkâ bilür şâh u vezîr olsa dahi
Yirmez Hudânın kulların ta’mîr ider gönüllerin
Tutar düşicek ellerin bekler hakîr olsa dahi
Sâlikleri irşâd ider vîrânları âbâd ider
Nâçârlara imdâd ider cemm-i gafir olsa dahi
Ey zâhid-i bî-hüzn-ü gam verme Kuddûsîye elem
Çünki anı itmiş hakem âşık sagîr olsa dahi
Sözlük:
Kesîr: Bol, Türlü
Kebîr: Büyük
Hulûs: Saf, Arı
Bî-Işk: Aşksız
Râh: Yol
Visâl: Kavuşma
Pend: Nasihat, Öğüt
Zâhid: Din için dünyayı önemseyen
Asîr: Ağır, Güç
Gümrâh: Yoldan çıkmış
Ednâ: Pek aşağı
Etkâ: Takva sahibi
Yirmez: Yermez
Hakîr: Aşağı, Önemsiz
Âbâd: Şen, Mamur
Cemm-i Gafir: Büyük çoğunluk
Sagîr: Küçük
Kaynakça:
Kuddûsî Divanı
Doç. Dr. Ahmet Doğan / Akçağ Yayınları