Ütopya deyince akla gelen gerçek olması arzu edilen düşler, hayallerdir. Ütopya yazarları hep daha iyi bir ülke, daha iyi bir yönetim, ideal bir toplum düzeni umuduyla kaleme sarılırlar. Platon İ.Ö.(427-347) Devlet’i, Thomas More Ütopya’yı (1516) yazarken, umutları daha iyiye ulaşmaktı. Jack London roman formunda düşündü Demir Ökçe’yi, Gulliver’in Seyahatleri ise hayaller dünyasına sürükledi bizi. Daha niceleri örnek olarak verilebilir. Ama benim ilgimi çeken yaşadığım ilçede yani İzmir’in Dikili ilçesinde oturan, 1926 doğumlu E. Tahsin Yücel öğretmenin Ütopya, Umuda Yolculuk (2013, 2. basım) kitabı oldu.

1947 yılında Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nü bitiren Tahsin Yücel, bu kitapla bize Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa eden kuşağın ütopyasını, bir bilim kurgu üzerinden anlatmayı denemiş. Kitaptaki ideal toplum hayaline ve içinde üretilen sistematik fikirlere hayran olmamak elde değil. Sayın Yücel kaleme aldığı ütopyada toplumun sorunlarını en ince detaylarıyla ele almış, çözüm yolları üretmeye gayret etmiş. Bunun en önemli nedeni Tahsin Yücel’in, bir Cumhuriyet sevdalısı olarak 80 yıllık demokrasi çabamızın bizzat gözlemcisi olması, toplumun içinde bulunduğu zor durumlardan hep işbirliği ile kurtulduğuna şahit olmasıdır. Cumhuriyeti inşa eden kuşak bir kutup yıldızı gibi ideallere bakarak hedeflerine yön vermiş, ellerinden gelen tüm güç ile geleceğe daha iyi bir dünya bırakmak için çalışmıştır.

Yücel yapıtında bize Gezgin adlı bir uzay gemisini tanıtır; Gezgin (UYAK) Uzay Araştırma Kurumu’ndaki altı uzmanla birlikte Kıyatur adlı yeşil bir gezegene konuşlanır. Bu gezegen kutup yıldızının bir uydusudur. Burada yaşam barış içindedir; adalet, eşitlik, doğruluk, çalışkanlık ilkeleri geçerlidir. Yoksulluk, haksızlık, kötülük ve savaş yoktur.

Yücel’in ütopyasında yeşil gezegenimizin başkenti Konako’dur. Altı bölgeye ayrılır. Kıyatur adlı yeşil gezegen Yorsava bölgesindedir, havası temizdir; bitkiler, hayvanlar, ovalar ve dağlarıyla dünyamızı andırır. İnsanları bize benzer ama yeşil benizli, çok uzun boyludurlar. Dünyamızın çok eski çağlarında kullanılan eski bir dille konuşmaktadırlar. Yeşil gezegenliler, Dünyamıza ait altı kişilik araştırma kurulunu, merak içinde ve cömertlikle misafir ederler. Etrafı gezdirirler; ekip sistemli bir biçimde incelemeler yapar. Devlet örgütünü, vergi sistemini, yayın kuruluşlarını, güvenlik örgütünün işleyişini, eğitim kurumlarının çalışmalarını, sağlık, tarım, halk örgütlerini, siyasi partileri inceden inceye araştırıp notlar alırlar.

Sokaklar tertemiz, çevre planlı, evler iki katlı ve bahçelidir. Yönetim binası, konuk evi olarak kullanılır. Sağlık merkezleri, tarım teknisyenliği, halk evleri, kitaplık, süt ve konserve işletmeciliği sıkı bir disiplinle çalışmaktadır. Isınma ülkede güneş enerjisiyle sağlanmaktadır.

Özellikle eğitim sistemi üzerinde titizlikle duran yazarımız, demokrasi eğitimi vermeye uygun okullarda öğrencilerin yönetime katıldıklarını vurgular. İdeal eğitim tüm detaylarıyla bu kitapta anlatılır.

Sosyal devlet nasıl olmalıdır? Ulusal meclis nasıl çalışır? Yazarımız, yönetime halkın katılımını, yargının bağımsızlığını ve güvenilirliğini, bu kitapta titizlikle incelemiştir.

Kıyatur’da devlet görevlileri adil bir sınavla seçilirler. Yöneticilerde bilgi ve becerinin yanı sıra dürüstlük, çalışkanlık, yaratıcı akıl, düzenli çalışma alışkanlığı aranmaktadır.

Çalışmak bir din olmuştur Kıyatur’da. Mesleki başarının sırrı, iş sevgisi ve iş ahlakıdır. En basit bir işte bile kas gücüyle beyin birlikte çalışır. Düşünce ve eylem birbirini destekler. Çalışmayı seven üretken insanlar, başarıya ulaştıkça mutlu olurlar. Bu duygu insanda güveni, girişimciliği, iş geliştirmeyi tetikler. Birlikte çalışma (imece) sayesinde dayanışma ve katılım duygusu artar. “Örgütlenme” güçlenir.

Her kentte güzel sanatlara verilen önemin yanı sıra, bilimsel araştırma merkezleri vardır. Halk örgütleri birliği, halkın sorunlarını çözmek için vardır. Sağlığa gelince, tedavi çok ucuzdur. İnsan hakları sözleşmesine uyularak her mahallede sağaltım birimleri özveriyle çalışır.

Meslek sahibi kişiler, işlerinin uzmanı ve geliştiricisidir. Örneğin çiftçiler, günümüzün üniversitesine denk gelen ve Bilimtay adı verilen kurumların tarım bölümlerinde işbaşında eğitilirler. İşler %90 makineleşme ile yapılır. Tüketimde tutumlu olmak önemlidir. Doğa ise titizlikle korunur. Peki, hiç sorun yok mudur Kıyatur’da? Elbette sorunlar vardır ve sorunlar mevcut durumu geliştiren fırsatlar olarak görülür, tartışma ve ortak akılla çözüme gidilir. Bu gezegende de toplumun mutluluğu bireysel çıkarlarla toplumsal çıkarların arasında denge kurularak elde edilmiştir. Kıyatur’da bireyler kendi haklarını düşünürken çevresindekilerin ve içinde yaşadığı toplumun geleceğini, refahını da düşünür. Böylelikle gezegende dirlik-düzen ve güvenlik sağlanmaktadır. Anlaşmazlıklar, haksızlıklar, kavgalar azdır.

Bu eserde yazarımızın muradı, toplumun içinde bulunduğu durumu değerlendirmek için ortak bilinç ve işbirliğine gereksinim olduğunu vurgulamaktır. Sorunlar ise barış ve uzlaşmayla çözümlenmelidir. Yeşil gezegen bize daha iyi bir toplum ve mutlu bireylerin oluşturmak için saygı, sevgi, içtenlik ve dürüstlüğün esas olduğunu göstermektedir.

Umuda Yolculuk’tan birkaç alıntıyla yazarımızın anlatım tarzını ve fikirlerini kendi ağzından dinleyerek bitirelim:

“Kılavuzumuz Nimbus Kılars, bir gün bizi evine yemeğe götürdü. Evi üç odalıydı. Nimbus ailesinde anne-baba iki çocuk ve babaanne bulunuyordu. Kız çocuk Bilimtay öğrencisiymiş. Herkes çalıştığı için ev işlerinde kadın erkek ayırımı yok. Hangisinin durumu uygunsa ev işini o yapıyor. Yeterli sayıda çocuk yuvası, hazırlık okulu olduğu için çocukların bakımı kolaylaşıyor. Onlar da aile yaşamımızı, eğitim kurumlarımızı merak ediyorlardı. Her evde mutlaka mandolin çalan biri var. Kitap okumaya düşkünler. Otobüste, trende, metroda, gemide, yolcuların elinde mutlaka bir kitap, gazete bulunuyor.

Alışveriş ederken pazarlık edenlerle hiç karşılaşmadık. Satılan her şeyin fiyatı üzerinde yazılı. Kentte her şey temiz ve düzenli. Her durakta kentin ulaşım haritası, taşıtların kalkış-varış saatleri yazılı. Taşıtlara inen binenler sakince hareket ediyorlar. Birbirlerini itip sıkıştırmadan saygılı davranıyorlar. Hastalara, engellilere yaşlı ve çocuklu kadınlara yer veriyor, yüksek sesle konuşmuyorlar.”

92 yaşındaki halen Dikili’de yaşayan Köy Enstitülü ihtiyar delikanlının ülkesi için umudunu asla yitirmediğini görerek, yolumuzu aydınlattığı için kendisine teşekkür ediyoruz.

Suna Durgun
+ Son Yazılar