MANEVİ LİDERLER VE NARSİSTİK YARA
Tarih boyunca büyük liderler ve öğretmenler, dünyaya, insanlığın hayat kalitesini ve genel şuurunu derin yollarla geliştiren yeni fikirler getirmişlerdir. Bu nedenle, hayatın her alanında dünyamızı ilerleten bir hareket için, liderler ve öğretmenler gereklidir. Yine de tüm bu zaman boyunca, bu liderlerin küçük bir altgrubu, derin bilgi ve anlayışlarına rağmen, öğretileri verdikleri kişilere adeta bir yan etki olarak manevi ya da akli bir sürecin illüzyonu ile perdelenen, eşit derecede bir sıkıntı ve manevi tıkanıklığı da getirmişlerdir. Bunların gerçekten zeki olanları, gündemlerindeki diğer konuları (ki bunlar sıklıkla, öğrencileri bir yana kendileri için bile bilinçdışıdır) “beyazlara bürüyerek” örtmüşlerdir. Bu kişiler, eninde sonunda kontrolu sağlamak ve en azından kendi manevi markalarının en yüksek konumda olduğunu ya da her nasılsa “İlahi Olan” tarafından en sevilen olduklarını ispat etmek adına Tanrı’yı kullanarak bir dizi manevi “hakikat” sunarlar.
Dinsel zafercilik olarak tanımlanan bu fenomen, dünyaya başka herhangi bir ideolojiden ya da güdüden çok daha fazla çekişme ve çatışma getirmiştir. Bu dünya görüşü içerisinde, “özel olma” fikri pek çok şekilde etkili olur ve öğretilerini bu alanda yürütenler bazı karakteristik özelliklere sahip olmaya eğilimlidirler. Bu özellikler, eğitimli bir göze bu kişilerin gerçek doğasını gösterdiği gibi, bir yandan da masum ve farkındalıksız takipçileri tıpkı bir mıknatıs gibi kendisine çekmeye yarar.
Yine de bu tür liderlerle ilk elden tecrübeler yaşamış pek çok kişinin teşekküre değer çabaları sayesinde, bu gibi kültler oldukça tanımlanabilir hale gelmiştir. Bu özellikler basit bir psikodinamik model altında toplanabilir: narsizm yarası.
Narsistik yaranın kökleri, çocuğun, çevresindekilerden doğal ihtiyacının üzerinde dışsal ilgi, övgü, cesaretlendirme ve saygı ihtiyacı duymasına neden olan çocukluk olaylarında ve ebeveynlerdedir. Çocuğun kendinden şüphesi o denli derindir ki, hiçbir ölçüde dışsal ilgi yeterli olamaz. En düşük derecedeki bir eleştiri bile, onun kendisini güvende hissedebilmesi için yok edilmelidir. İçselleştirilmiş bir öz-değer ve dünyaya ilişkin bir değer düşüncesi olmadığı için, sürekli olarak kendisini onaylayacak başkalarını aramak zorundadır. Sonuç, kendisine sonsuz ölçüde tapınma ve saygı talep eden, şüphe ya da farklı görüşlere tahammül edemeyen, kendi görüşüne katılmayabilecek birinin varoluşunu kaldıramayan liderler ve öğretmenler için verimli bir zemindir. Bu senaryoda, aynı düşüncede olmayan her bir birey, ya dönüştürülmeli ya da liderin psikolojik dünyasından sürülmelidir. Geri-bildirim saldırganlık olarak görülür ve liderin öğretileri soru sorulmaksızın kabul edilmelidir.
Bu liderlik modeli, bir kişinin iradesi ve sermayesi çevresinde kurulmuş hiyerarşik organizasyonların, kişisel ya da yenilikçi manevi yolların ve başarılı yatırımların dahil olduğu belirli ortamlarda gelişmeye eğilimlidir. Bu kategorideki organizasyonların tümü de güç sömürücüsü durumuna gelmemiştir, ama yapıları gereği buna en açık konumdaki yerlerdir. Ne yazık ki, bu kategori özellikle temel bir “manevi lider” ya da öğretmen etrafında toplanmış manevi toplulukları içerir. Bu topluluklar, özellikle tapınma ve güç ihtiyaçları çerçevesinde, henüz karanlık işlerini gerçekleştirememiş bireyler için zengin bir fırsattır. İlahi Otoritenin kullanımı bu durumda bu modeli neredeyse delinemez kılar ve bir yandan tapınmak için can atan ya da manevi bir “hata” yapma korkusuyla kendine kılavuz arayan yara sahiplerinin ilgisini çekerken, kolaylıkla da bilinçaltındaki güç oyunlarının sorgulanmasına direnen bir kaynak oluşturur. Bu senaryodaki en korunmasız kişi, özellikle Tanrı’nın önünde yanılıyor olmaktan dehşetle korkan mükemmeliyetçidir. Maneviyat için onlara “doğru yolu” gösteren birine sahip olmaları, hem şüphelerini hem de sorumluluklarını ortadan kaldıracaktır. Manevi gelenekler içerisinde, gücün kötüye kullanımını en korkunç şekilde saptıran, bu anahtar ve kilit uyumu kurgusudur. Bu durumlarda lider kendini İlahi Düzen yoluyla yasanın üzerine çıkarabilir ve uygunsuz cinsel davranışların, mali kaynakların kötüye kullanımının, hatta para, seks, güç ile yasadışı aktivitelerin ve -sözde- diğer otorite figürleri olan devlet ve yerel yönetimlerle ilişkilerin de dahil olduğu, gücün kötüye kullanımının her türden uyarlamasına kendini adayabilir. Bu haddini aşmalar başladığında, lider genellikle kendini yasanın üzerinde olduğuna ve buna İlahi Olan’ın izin verdiğine inandırmıştır. Bu tür zanlar ne yazık ki kişiyi kırık kalplere, parçalanmış evliliklere ve ailelere doğru götürür. Uzun vadede ise Tanrısal’ın gerçek arayıcısını tüm manevi geleneklerden yüz çevirmeye eğilimli kılar.
Söz konusu yara göze çarpmadığı ve bilinç dışında olduğundan, liderin ona ilişkin farkındalığı ender olduğu gibi, onu kabullenmesi de bir o kadar olanaksızdır. Nitekim, eğer lider hakikaten bu dinamiğin farkında olsa, buna devam etmesi o kadar olasılık dışıdır. Aslında çoğu güçlüğe sebep olan da, kişinin kendisini bir topluluğun en aydınlamış bireyi olarak sunmasındaki farkındalık eksikliğidir. Bu kategorideki insanlar, çocukluktaki narsistik yaranın sonucu olarak, üzücüdür ki kendilerini daha yüksek bir iyilik için çalıştıklarına ikna ederler. Bu nedenle çözüm, öğrencinin tercihlerinde yatar.
Kendilerini bu durumdan çıkarmak isteyen ya da bu tuzaktan kaçınmak isteyenlerin kişisel çabaları Herkül gibi güçlü ve yiğitçe olmalıdır. Eğer zaten bu duruma karışmışlarsa, denklerinin hoşnutsuzluğu, tartışmaları, müdafaaları ve gerekçeleriyle yüzleşmek zorunda kalacaklardır. Bunlar sıklıkla, “düşmüş”, “yoldan çıkmış” ya da bu görenek içerisinde daha düşük bir kişi olmakla damgalanırlar. Eğer ayrılırlarsa çoğunlukla dışlanırlar ve onlarla kurulan ilişki en iyi ihtimalle tenezzül düzeyinde olur. Eşitliğin ve barışın öğretildiği manevi yollarda bu paradoksal çelişki şaşırtıcı olabilir.
Böylesi bir durumdan kaçınmak isteyenler için bahsettiğimiz nitelikler oldukça aşikârdır. Eğer bunların birkaçından fazlası sıralanmaya başlamışsa, başka bir seçenek düşünmek isteyebilirsiniz.Ya da liderleri sorgulamayı talep edip yanıtlarını dinleyebilirsiniz. Eğer İlahi Otoriteyi kullanıyorlarsa, muhalefeti bastırıyor ya da hemfikir olmamayı saygısızlıkla bağdaştırıp buna izin vermiyorlarsa, bir cevaba ulaşmışsınız demektir. Karşıt fikirleri ve sorgulamayı ve HER KONUDA açık diyaloğu cesaretlendiren formatları, öğretmenleri ve öğretileri arayın. Kendi hatalarını sahiplenen ve sahiplenmeye çalışmadıkları güç durumlarıyla ilgili işler yapmakla tanınan liderleri ve öğretmenleri arayın. Eğer bir öğretmen sahip olmadığı bir enerji olmadığını, bu konudaki işini çoktan tamamladığını ve tamlığa, mükemmelliğe ulaştığını söylüyorsa, tekrar düşünmeyi isteyebilirsiniz. Bu dünya, yapısı ve niyeti gereği ikilik dünyasıdır. Bu dünyada yaşayabilmek için kişi, her ikisi de ikilik evreninde (fiziksel ve duygusal dünyalar) var olan bir vücuda ve bir kişiliğe ihtiyaç duyar. Bunun başka yolu yoktur. Eğer bir vücudunuz varsa, ikiliğiniz de vardır. Asıl önemli olan, ikilik ile ilişkinin doğasıdır. Pek çok kişi bu paradigmayla hemfikir olmasa da, inanıyorum ki bu yerkürede Mükemmel Usta’nın var olması olası değildir (diğer dünyalarda, belki, ama fiziksel dünyada, olası değil). Kendini Mükemmel Usta olarak ilan etmiş olan tanıdığım pek çok kişi, bu statüyü etik dışı seksüel ve finansal aktivitelerle ilişki içinde olmak adına, kendini insanlık yasasının üstüne koymak suretiyle kullanmıştır.
Daha sağlıklı bir seçenek ise, liderin/ öğretmenin duygusal omayan değerlendirmeleri ile ilgilenmek ve gördüğünüz kadarını görmektir. Anlaşılırdır ki, özellikle iyi niyetli, güzel kalpli olanlar ve İlahi Olan’la bir deneyim yaşamak adına gerçekten hasret çekenler için bu konu son derece rahatsızlık vericidir. Bununla birlikte, bütün geleneklerde, Tanrı’nın bir niteliği, Tanrı’nın bir adı, Tanrı’nın kudret ve gücü kapsayan bir yanı vardır. Bu bazen yok edici bir formda, en azından bir sınır koyma ya da hayır deme biçiminde açığa çıkabilir. Sıklıkla bu daha kuvvetli nitelikler çoğu manevi topluluklarda yadsınırlar ve “maneviyat dışı” olarak görülürler. Kızgınlık -aldatma ve sömürü karşısında bile- yok edilmesi ya da üstesinden gelinmesi gereken birşey olarak görülür. Halbuki Tanrı bile dünya üzerindeki tüm kadim geleneklerde bu güçlü niteliklerle betimlenmiştir. Kabalistler onu Gevurah ya da Din, Sufiler Tanrı’nın Ateşi, Hintliler ise Kali olarak tanımlar. Her geleneğin içerisinde daha güçlü ve sosyal olarak daha az kabul gören bu nitelik de Tanrısal olarak görülmüş, ancak nadiren yararlanılmış ve ele alınmıştır. Kişi narsistik yarası olan bir liderle, manevi bir öğretmenle veya kült bir kişilikle karşılaştığında, reddedilen, yargılanan ya da yanlış ele alınan tam olarak bu özelliktir. Böyle bir ortamda her türden öfke, sınırlama ya da hayır deme “maneviyat dışı” olarak görülür.
Buna ek olarak, böyle narsistik yarası olan birinin faaliyet alanı içerisinde de inanılmaz dönüşümler, iyileşmeler veya kişisel gelişimler deneyimlemek mümkündür. Ama bu ancak o liderin ya da topluluğun mevcudiyetiyle sağlanabilir. Bu ilişki bağı olmaksızın, bireyin kendi başına aynı deneyimleri yaşama imkanı yoktur. Bireyler, kendilerine yakınlaştırılmalı ve gerçekten oldukları kişi olmaları sağlanmalıyken, lidere ve liderin fikirlerine ve yetilerine daha yakın hale getirilirler. Bu ortamda, kişinin liderle çelişen özellikleri ya da inançları yavaş yavaş yok edilir. Liderin mevcudiyetinin eksikliğinde, bir kayıp duygusu ve onunla birlikte olmak için derin bir arzu vardır. Bunun sebebi, onların kendileri için yapamadığını liderin onlar için yapabiliyor olmasıdır. Bu takas, genellikle, liderin onlardan karşılık olarak para, menfaat ya da cinsel ilgi istemesiyle tamamlanır. Böyle bir durum, nasıl olur da insanı bir aracı olmaksızın manevi bir özgürlüğe ve Tanrısalla ilişkiye götürebilir?
Tüm bu söylenenler bir alternatif olduğunu belirtmek içindir. Manevi ve etik bir hayat yaşamak, dünyada narsistik yara sahibi olmayan pek çok büyük lider ve etik değer sahibi öğretmen olmasına rağmen, mutlaka bir aracıyla ilişkili olmaya bağlı değildir. Ama bu durumda daha büyük çaba ve kişisel sorumluluğa ihtiyaç duyulur. Kişi, dışarıdan algılanan ve kendisini “bir bilen” olarak sunan bir otorite figüründense, bir diğerinin “Hakikat Sesi”ne güvenmektense, kendi içindeki Hakikatin Sesine güvenmenin bir yolunu bulmalıdır. Bir yandan ruhsal özerkliğini her şeye rağmen korurken, ruhunu, parasını ya da vücudunu manevi bir gelişim için asla karşılık olarak sunmadan yürünülen yol, yolcusu az olsa da, eninde sonunda dünyadaki doğru manevi çalışmalara, dualara ve salih amele bağlı olandır. Ve eninde sonunda, sizin için neyin doğru olduğunu, binlerce kişi aksini söylese de, SİZ’in bildiğinize güvenmektir. Kalbinizdeki Hakikatin Sesi, sizi daima eve götürecektir. Ona güvenin, ondan öğrenin ve sizi kendilerine değil kendi kendinize yakınlaştıran öğretmenler bulun. Öyle ki, bu muhteşem eve dönüş yolculuğunda, yolunuzu bulabilin.
Çeviren: Deniz Tipigil
Yazarın Biyografisi
Dr. Shams Prinzivalli çelişki çözümleme uzmanlığı ve Heyet Sertifikalı Travma İyileştirme Uzmanlığı olan bir psikoterapisttir. Geleneksel klinik eğitimi almış ve 20 yılı aşkın süreyle bireyler, gruplar ve aileler ile çalışmıştır. Kendisi aynı zamanda natüropati ve çeşitli enerjetik iyileştirme tekniklerinin yanısıra, mistik gelenekler olan Sufizm, Kabalizm ve Tantrik Yoga üzerine de çalışmıştır. Dr. Prinzivalli, kendine özgü bir kişisel gelişim yaklaşımıyla New York ve Chicago’da, Manevi Psikoloji ve İyileştirme, Travma İyileştirme ve Bilinçaltının Gölgede Kalan İşleri konularında seminerler vermektedir. Kendisi benzeri çalışmaları yakın zamanda İstanbul’da da gerçekleştirmeyi ummaktadır.
Son basılan kitabının adı Trafik Tıkanıklığının İçinde Nasıl Mistik Olunur?: Günlük Hayatta Manevi Bir İnsan Olarak Yaşamak’tır ve www.amazon.com adresinden bulunabilir.
SPIRITUAL TEACHERS AND THE NARCISSISTIC WOUND
Throughout history, great leaders and.teachers have brought new ideas to the world, improving the quality of life and the overall consciousness of humanity in profound ways. For this reason, leaders and teachers are necessary for the forward movement of our world in all areas of life. Yet throughout this time, a small subgroup of the leaders, despite their profound knowledge and insight, has brought an equal measure of suffering and spiritual stagnation as a side effect to those they teach, often veiled by the illusion of spiritual or intellectual progress. The truly brilliant ones have veiled their other agendas (which are often unconscious to them, never mind to their students) by ‘dressing them up in white.’ They present a body of spiritual ‘truths’ which ultimately utilize God to intimidate or control, or in the least proclaim their particular brand of spirituality as the highest or somehow most endeared by the Divine One.
This is called religious triumphalism, a phenomena that has brought more strife and world conflict than any other ideology or motivation. The theme of specialness prevails in many variations within this world view, and those who teach from this place tend to have a few characteristic traits. These traits both reveal their true nature to a trained eye, and at the same time fuel the magnetic quality that attracts innocent and unwitting followers into the fold.
Yet thanks to the efforts of many who have first-hand experience with such leaders, the traits of such cults of the personality are fairly definable. These qualities can be summed up into one simple psychodynamic pattern: the wound of narcissism.
The narcissistic wound has its origins in childhood events and parenting which set the child up to need an unnatural degree of external attention, accolade, encouragement and respect from those around him. His self-doubt is so profound that no amount of external attention is enough. Even the smallest amount of criticism must be exterminated in order for him to feel safe. Because there is no internalized sense of self-worth and value in the world, he must continuously seek out others to validate him. The result is fertile ground for leaders and teachers who require endless amounts of adoration and respect, who cannot tolerate dispute or difference of opinion, and who cannot bear the existence of someone who may not agree with them. In this scenario, all disagreeing individuals must either be converted or banished from the leader’s psychological world. Feedback is seen as offensive and the teachings of the leader must be accepted without question.
This leadership pattern tends to thrive in certain environments, including successful businesses, individualized or innovative spiritual paths and hierarchical organizations set up around the will or funding of one individual. Certainly not all organizations in this category become an abuse-of-power situation, but these are the places that are most vulnerable due to their very nature. Unfortunately, this does include spiritual communities, especially those with a primary “spiritual leader” or teacher. These communities become a rich opportunity for individuals who have not done their shadow work, especially around their needs for adoration or power. The use of the Divine Authority then makes the pattern almost impenetrable, and it easily becomes the resource to resist any form of self-inquiry unconscious power issues, while increasingly attracting those whose wounds create a yearning to adore, or to be led for fear of making a spiritual “mistake.” The most vulnerable type of person in this scenario is a perfectionist, one who is terrified of being wrong, especially in front of God. Having someone who can tell them the “right way” to be spiritual eliminates both the doubt and the responsibility. This lock and key fit are a set up for the most egregious distortions of abuse of power within spiritual traditions. In these settings, the leader can put himself above the law through Divine Ordinance and engage in all version of abuse of power, from inappropriate sexual conduct to misuse of finances and even illegal activity with money, sex, power, and relationships to other so-called authority figures such as the government and local civic law. When these transgressions begin, the leader has usually convinced him or herself that they are beyond the law and that the Divine One has given them permission to do so. This form of delusion sadly leads to broken hearts, marriages, families and in the long run has the tendency to turn a true seeker of the Divine away from all spiritual tradition of any sort.
Because this wound is subtle and unconscious, it is rarely in the awareness of the leader and even more unlikely to be acknowledged. In fact, if the leader were truly aware of the dynamic, it is not likely they would continue. But it is the very lack of awareness in an individual who presents him or herself as the most enlightened one in the community, which causes most of the difficulties. People in this category have tragically convinced themselves that they are working for the higher good, all as a result of the narcissistic wound of childhood. The solution therefore lies in the choices of the student.
For those who wish to avoid this pitfall or take themselves out of a situation, the personal effort must be Herculean. If they are involved already, they must face the displeasure, arguing, pleading and justification of their peers. They are often labeled as “fallen,” or ‘off the path” or with their lower self in some manner. They are often ostracized if they do leave and most contact is condescending at best. For spiritual paths that teach equality and peace, this paradoxical contradiction can be baffling.
For one who wishes to avoid such a circumstance, the qualities we are speaking about are fairly self-evident. If more than a few of these line up, you may want to consider an alternative direction. Or you might want to question the leaders and listen to their response. If they use Divine Authority or squelch any verbal dialogue or disagreement as disrespectful or not allowed, you have an answer. Seek formats and teachers and studies that encourage disagreement and questioning and open dialogue about ANYTHING. Seek leaders and teachers who own their mistakes and who are known to have done their own work on the disowned power aspects. If a teacher says he has no disowned energies or that he has already finished that work or claims complete and total perfection, you may want to think again. This world is a world of duality by nature and intention. In order to live on this earth, one requires both a personality and a body, both of which exist in universes of duality (the physical and emotional worlds). There is no getting around it. If you have a body, you have duality. It is more the nature of the relationship with the duality that is important. Though many may disagree with this paradigm, I believe that it is not likely that a Perfect Master exists on this earth (in other worlds, maybe, but in the physical world, not likely). Most self-proclaimed Perfect Masters that I know of have used that status to put themselves above the law of humanity and engage in unethical sexual and financial activities.
A more healthy option is to engage in an unemotional evaluation of the qualities of the leader/teacher and see what you see. Understandably, this is truly an uncomfortable topic, especially for those with good intentions and beautiful hearts and true yearning for an experience of the Divine. Yet, in all traditions, there exists a quality of God, a name of God, an aspect of God which embodies strength and might, sometimes in the form of the destroyer or in the least in the form of a boundary or a no. Often these stronger qualities are disowned in spiritual communities and seen as “unspiritual” by many. Anger, even around betrayal or abuse, is seen as something that must be discharged or overcome. Yet even God is portrayed as having these stronger qualities in every ancient tradition that exists on the earth. The Kabbalists call it Gevurah or Din, the Sufis call it the Fire of God, the Hindus call it Kali. In every tradition there lies a stronger, less socially acceptable quality that is also considered Divine but which is rarely utilized or discussed within the body of work. It is this very quality that is disowned, judged or mishandled when one comes across a leader, a spiritual teacher, or a cult of the personality that is founded on the narcissistic wound. In such an environment all forms of anger, boundary, or no are seen as ‘unspiritual.”
In addition, within the scope of one who has such a narcissistic wound, it is possible to experience tremendous transformation, healing or personal growth. But this can only be maintained while in the presence of the leader or community. Without this cord of connection, an individual is unable to have the same experience on their own. Rather than being brought closer to themselves, being encouraged to be more of who they really are, they are brought closer to the leader and the leader’s ideas and abilities. In this environment, individual autonomy or beliefs which contradict the leader are slowly snuffed out. And when not in the leader’s presence there is a sense of loss and yearning to be with them. This is because they cannot do for themselves what the leader can do for them. And the barter often is completed when the leader asks for money, favors, or sexual involvement in trade. How could this possibly lead to spiritual freedom and Divine connection without an intermediator?
All of this to say, there is an alternative. Living a spiritual, ethical life does not have to hinge on involvement with a mediator, though there are many great and ethical teachers in the world who do not have this narcissistic wound. But greater effort and personal responsibility is required. One must find a way to trust the Voice of Truth inside rather than the Voice of Truth of an other, a perceived authority figure who presents him or herself as ‘the knower.” The path less traveled is ultimately the one which engages in spiritual study, prayer and right action in the world, while maintaining spiritual autonomy no matter what, never giving away the one’s soul or money or body in return for spiritual progress. And ultimate trusting that you DO know what is right for you, even if a thousand people tell you otherwise. The Voice of Truth in the heart will always lead you home. Trust it, learn from it, and find teachers who bring you closer to yourself, closer to your own inner voice, rather than closer to them. And may you find your way in this amazing journey home.
Author’s Biography
Dr. Shams Prinzivalli is a psychotherapist, a conflict resolution specialist and a Board Certified Trauma Recovery Specialist. Traditionally trained as a clinician, she has over 20 years of experience in working with individuals, groups and families. She has also studied naturopathy, various energetic healing techniques as well as the mystical traditions of the Sufism, Kabbalah, and Tantric Yoga. Utilizing a unique approach to personal growth, Dr. Prinzivalli teaches workshops in New York and Chicago in Spiritual Psychology and Healing; Trauma Recovery; and Unconscious Shadow Work, and hopes to teach similar workshops soon in Istanbul.
Her recently published book is entitled How To Be A Mystic In A Traffic Jam: Living As A Spiritual Person In Everyday Life and is available through amazon.com.
SPIRITUAL TEACHERS AND THE NARCISSISTIC WOUND
Throughout history, great leaders and.teachers have brought new ideas to the world, improving the quality of life and the overall consciousness of humanity in profound ways. For this reason, leaders and teachers are necessary for the forward movement of our world in all areas of life. Yet throughout this time, a small subgroup of the leaders, despite their profound knowledge and insight, has brought an equal measure of suffering and spiritual stagnation as a side effect to those they teach, often veiled by the illusion of spiritual or intellectual progress. The truly brilliant ones have veiled their other agendas (which are often unconscious to them, never mind to their students) by ‘dressing them up in white.’ They present a body of spiritual ‘truths’ which ultimately utilize God to intimidate or control, or in the least proclaim their particular brand of spirituality as the highest or somehow most endeared by the Divine One. This is called religious triumphalism, a phenomena that has brought more strife and world conflict than any other ideology or motivation. The theme of specialness prevails in many variations within this world view, and those who teach from this place tend to have a few characteristic traits. These traits both reveal their true nature to a trained eye, and at the same time fuel the magnetic quality that attracts innocent and unwitting followers into the fold. |
MANEVİ LİDERLER VE NARSİSTİK YARA
Tarih boyunca büyük liderler ve öğretmenler, dünyaya, insanlığın hayat kalitesini ve genel şuurunu derin yollarla geliştiren yeni fikirler getirmişlerdir. Bu nedenle, hayatın her alanında dünyamızı ilerleten bir hareket için, liderler ve öğretmenler gereklidir. Yine de tüm bu zaman boyunca, bu liderlerin küçük bir altgrubu, derin bilgi ve anlayışlarına rağmen, öğretileri verdikleri kişilere adeta bir yan etki olarak manevi ya da akli bir sürecin illüzyonu ile perdelenen, eşit derecede bir sıkıntı ve manevi tıkanıklığı da getirmişlerdir. Bunların gerçekten zeki olanları, gündemlerindeki diğer konuları (ki bunlar sıklıkla, öğrencileri bir yana kendileri için bile bilinçdışıdır) “beyazlara bürüyerek” örtmüşlerdir. Bu kişiler, eninde sonunda kontrolu sağlamak ve en azından kendi manevi markalarının en yüksek konumda olduğunu ya da her nasılsa “İlahi Olan” tarafından en sevilen olduklarını ispat etmek adına Tanrı’yı kullanarak bir dizi manevi “hakikat” sunarlar. Dinsel zafercilik olarak tanımlanan bu fenomen, dünyaya başka herhangi bir ideolojiden ya da güdüden çok daha fazla çekişme ve çatışma getirmiştir. Bu dünya görüşü içerisinde, “özel olma” fikri pek çok şekilde etkili olur ve öğretilerini bu alanda yürütenler bazı karakteristik özelliklere sahip olmaya eğilimlidirler. Bu özellikler, eğitimli bir göze bu kişilerin gerçek doğasını gösterdiği gibi, bir yandan da masum ve farkındalıksız takipçileri tıpkı bir mıknatıs gibi kendisine çekmeye yarar. |
Yet thanks to the efforts of many who have first-hand experience with such leaders, the traits of such cults of the personality are fairly definable. These qualities can be summed up into one simple psychodynamic pattern: the wound of narcissism.
The narcissistic wound has its origins in childhood events and parenting which set the child up to need an unnatural degree of external attention, accolade, encouragement and respect from those around him. His self-doubt is so profound that no amount of external attention is enough. Even the smallest amount of criticism must be exterminated in order for him to feel safe. Because there is no internalized sense of self-worth and value in the world, he must continuously seek out others to validate him. The result is fertile ground for leaders and teachers who require endless amounts of adoration and respect, who cannot tolerate dispute or difference of opinion, and who cannot bear the existence of someone who may not agree with them. In this scenario, all disagreeing individuals must either be converted or banished from the leader’s psychological world. Feedback is seen as offensive and the teachings of the leader must be accepted without question. This leadership pattern tends to thrive in certain environments, including successful businesses, individualized or innovative spiritual paths and hierarchical organizations set up around the will or funding of one individual. Certainly not all organizations in this category become an abuse-of-power situation, but these are the places that are most vulnerable due to their very nature. Unfortunately, this does include spiritual communities, especially those with a primary “spiritual leader” or teacher. These communities become a rich opportunity for individuals who have not done their shadow work, especially around their needs for adoration or power. The use of the Divine Authority then makes the pattern almost impenetrable, and it easily becomes the resource to resist any form of self-inquiry unconscious power issues, while increasingly attracting those whose wounds create a yearning to adore, or to be led for fear of making a spiritual “mistake.” The most vulnerable type of person in this scenario is a perfectionist, one who is terrified of being wrong, especially in front of God. Having someone who can tell them the “right way” to be spiritual eliminates both the doubt and the responsibility. This lock and key fit are a set up for the most egregious distortions of abuse of power within spiritual traditions. In these settings, the leader can put himself above the law through Divine Ordinance and engage in all version of abuse of power, from inappropriate sexual conduct to misuse of finances and even illegal activity with money, sex, power, and relationships to other so-called authority figures such as the government and local civic law. When these transgressions begin, the leader has usually convinced him or herself that they are beyond the law and that the Divine One has given them permission to do so. This form of delusion sadly leads to broken hearts, marriages, families and in the long run has the tendency to turn a true seeker of the Divine away from all spiritual tradition of any sort. |
Yine de bu tür liderlerle ilk elden tecrübeler yaşamış pek çok kişinin teşekküre değer çabaları sayesinde, bu gibi kültler oldukça tanımlanabilir hale gelmiştir. Bu özellikler basit bir psikodinamik model altında toplanabilir: narsizm yarası.
Narsistik yaranın kökleri, çocuğun, çevresindekilerden doğal ihtiyacının üzerinde dışsal ilgi, övgü, cesaretlendirme ve saygı ihtiyacı duymasına neden olan çocukluk olaylarında ve ebeveynlerdedir. Çocuğun kendinden şüphesi o denli derindir ki, hiçbir ölçüde dışsal ilgi yeterli olamaz. En düşük derecedeki bir eleştiri bile, onun kendisini güvende hissedebilmesi için yok edilmelidir. İçselleştirilmiş bir öz-değer ve dünyaya ilişkin bir değer düşüncesi olmadığı için, sürekli olarak kendisini onaylayacak başkalarını aramak zorundadır. Sonuç, kendisine sonsuz ölçüde tapınma ve saygı talep eden, şüphe ya da farklı görüşlere tahammül edemeyen, kendi görüşüne katılmayabilecek birinin varoluşunu kaldıramayan liderler ve öğretmenler için verimli bir zemindir. Bu senaryoda, aynı düşüncede olmayan her bir birey, ya dönüştürülmeli ya da liderin psikolojik dünyasından sürülmelidir. Geri-bildirim saldırganlık olarak görülür ve liderin öğretileri soru sorulmaksızın kabul edilmelidir. Bu liderlik modeli, bir kişinin iradesi ve sermayesi çevresinde kurulmuş hiyerarşik organizasyonların, kişisel ya da yenilikçi manevi yolların ve başarılı yatırımların dahil olduğu belirli ortamlarda gelişmeye eğilimlidir. Bu kategorideki organizasyonların tümü de güç sömürücüsü durumuna gelmemiştir, ama yapıları gereği buna en açık konumdaki yerlerdir. Ne yazık ki, bu kategori özellikle temel bir “manevi lider” ya da öğretmen etrafında toplanmış manevi toplulukları içerir. Bu topluluklar, özellikle tapınma ve güç ihtiyaçları çerçevesinde, henüz karanlık işlerini gerçekleştirememiş bireyler için zengin bir fırsattır. İlahi Otoritenin kullanımı bu durumda bu modeli neredeyse delinemez kılar ve bir yandan tapınmak için can atan ya da manevi bir “hata” yapma korkusuyla kendine kılavuz arayan yara sahiplerinin ilgisini çekerken, kolaylıkla da bilinçaltındaki güç oyunlarının sorgulanmasına direnen bir kaynak oluşturur. Bu senaryodaki en korunmasız kişi, özellikle Tanrı’nın önünde yanılıyor olmaktan dehşetle korkan mükemmeliyetçidir. Maneviyat için onlara “doğru yolu” gösteren birine sahip olmaları, hem şüphelerini hem de sorumluluklarını ortadan kaldıracaktır. Manevi gelenekler içerisinde, gücün kötüye kullanımını en korkunç şekilde saptıran, bu anahtar ve kilit uyumu kurgusudur. Bu durumlarda lider kendini İlahi Düzen yoluyla yasanın üzerine çıkarabilir ve uygunsuz cinsel davranışların, mali kaynakların kötüye kullanımının, hatta para, seks, güç ile yasadışı aktivitelerin ve -sözde- diğer otorite figürleri olan devlet ve yerel yönetimlerle ilişkilerin de dahil olduğu, gücün kötüye kullanımının her türden uyarlamasına kendini adayabilir. Bu haddini aşmalar başladığında, lider genellikle kendini yasanın üzerinde olduğuna ve buna İlahi Olan’ın izin verdiğine inandırmıştır. Bu tür zanlar ne yazık ki kişiyi kırık kalplere, parçalanmış evliliklere ve ailelere doğru götürür. Uzun vadede ise Tanrısal’ın gerçek arayıcısını tüm manevi geleneklerden yüz çevirmeye eğilimli kılar. |
Because this wound is subtle and unconscious, it is rarely in the awareness of the leader and even more unlikely to be acknowledged. In fact, if the leader were truly aware of the dynamic, it is not likely they would continue. But it is the very lack of awareness in an individual who presents him or herself as the most enlightened one in the community, which causes most of the difficulties. People in this category have tragically convinced themselves that they are working for the higher good, all as a result of the narcissistic wound of childhood. The solution therefore lies in the choices of the student. | Söz konusu yara göze çarpmadığı ve bilinç dışında olduğundan, liderin ona ilişkin farkındalığı ender olduğu gibi, onu kabullenmesi de bir o kadar olanaksızdır. Nitekim, eğer lider hakikaten bu dinamiğin farkında olsa, buna devam etmesi o kadar olasılık dışıdır. Aslında çoğu güçlüğe sebep olan da, kişinin kendisini bir topluluğun en aydınlamış bireyi olarak sunmasındaki farkındalık eksikliğidir. Bu kategorideki insanlar, çocukluktaki narsistik yaranın sonucu olarak, üzücüdür ki kendilerini daha yüksek bir iyilik için çalıştıklarına ikna ederler. Bu nedenle çözüm, öğrencinin tercihlerinde yatar. |
For those who wish to avoid this pitfall or take themselves out of a situation, the personal effort must be Herculean. If they are involved already, they must face the displeasure, arguing, pleading and justification of their peers. They are often labeled as “fallen,” or ‘off the path” or with their lower self in some manner. They are often ostracized if they do leave and most contact is condescending at best. For spiritual paths that teach equality and peace, this paradoxical contradiction can be baffling. | Kendilerini bu durumdan çıkarmak isteyen ya da bu tuzaktan kaçınmak isteyenlerin kişisel çabaları Herkül gibi güçlü ve yiğitçe olmalıdır. Eğer zaten bu duruma karışmışlarsa, denklerinin hoşnutsuzluğu, tartışmaları, müdafaaları ve gerekçeleriyle yüzleşmek zorunda kalacaklardır. Bunlar sıklıkla, “düşmüş”, “yoldan çıkmış” ya da bu görenek içerisinde daha düşük bir kişi olmakla damgalanırlar. Eğer ayrılırlarsa çoğunlukla dışlanırlar ve onlarla kurulan ilişki en iyi ihtimalle tenezzül düzeyinde olur. Eşitliğin ve barışın öğretildiği manevi yollarda bu paradoksal çelişki şaşırtıcı olabilir. |
For one who wishes to avoid such a circumstance, the qualities we are speaking about are fairly self-evident. If more than a few of these line up, you may want to consider an alternative direction. Or you might want to question the leaders and listen to their response. If they use Divine Authority or squelch any verbal dialogue or disagreement as disrespectful or not allowed, you have an answer. Seek formats and teachers and studies that encourage disagreement and questioning and open dialogue about ANYTHING. Seek leaders and teachers who own their mistakes and who are known to have done their own work on the disowned power aspects. If a teacher says he has no disowned energies or that he has already finished that work or claims complete and total perfection, you may want to think again. This world is a world of duality by nature and intention. In order to live on this earth, one requires both a personality and a body, both of which exist in universes of duality (the physical and emotional worlds). There is no getting around it. If you have a body, you have duality. It is more the nature of the relationship with the duality that is important. Though many may disagree with this paradigm, I believe that it is not likely that a Perfect Master exists on this earth (in other worlds, maybe, but in the physical world, not likely). Most self-proclaimed Perfect Masters that I know of have used that status to put themselves above the law of humanity and engage in unethical sexual and financial activities.
A more healthy option is to engage in an unemotional evaluation of the qualities of the leader/teacher and see what you see. Understandably, this is truly an uncomfortable topic, especially for those with good intentions and beautiful hearts and true yearning for an experience of the Divine. Yet, in all traditions, there exists a quality of God, a name of God, an aspect of God which embodies strength and might, sometimes in the form of the destroyer or in the least in the form of a boundary or a no. Often these stronger qualities are disowned in spiritual communities and seen as “unspiritual” by many. Anger, even around betrayal or abuse, is seen as something that must be discharged or overcome. Yet even God is portrayed as having these stronger qualities in every ancient tradition that exists on the earth. The Kabbalists call it Gevurah or Din, the Sufis call it the Fire of God, the Hindus call it Kali. In every tradition there lies a stronger, less socially acceptable quality that is also considered Divine but which is rarely utilized or discussed within the body of work. It is this very quality that is disowned, judged or mishandled when one comes across a leader, a spiritual teacher, or a cult of the personality that is founded on the narcissistic wound. In such an environment all forms of anger, boundary, or no are seen as ‘unspiritual.” |
Böylesi bir durumdan kaçınmak isteyenler için bahsettiğimiz nitelikler oldukça aşikârdır. Eğer bunların birkaçından fazlası sıralanmaya başlamışsa, başka bir seçenek düşünmek isteyebilirsiniz.Ya da liderleri sorgulamayı talep edip yanıtlarını dinleyebilirsiniz. Eğer İlahi Otoriteyi kullanıyorlarsa, muhalefeti bastırıyor ya da hemfikir olmamayı saygısızlıkla bağdaştırıp buna izin vermiyorlarsa, bir cevaba ulaşmışsınız demektir. Karşıt fikirleri ve sorgulamayı ve HER KONUDA açık diyaloğu cesaretlendiren formatları, öğretmenleri ve öğretileri arayın. Kendi hatalarını sahiplenen ve sahiplenmeye çalışmadıkları güç durumlarıyla ilgili işler yapmakla tanınan liderleri ve öğretmenleri arayın. Eğer bir öğretmen sahip olmadığı bir enerji olmadığını, bu konudaki işini çoktan tamamladığını ve tamlığa, mükemmelliğe ulaştığını söylüyorsa, tekrar düşünmeyi isteyebilirsiniz. Bu dünya, yapısı ve niyeti gereği ikilik dünyasıdır. Bu dünyada yaşayabilmek için kişi, her ikisi de ikilik evreninde (fiziksel ve duygusal dünyalar) var olan bir vücuda ve bir kişiliğe ihtiyaç duyar. Bunun başka yolu yoktur. Eğer bir vücudunuz varsa, ikiliğiniz de vardır. Asıl önemli olan, ikilik ile ilişkinin doğasıdır. Pek çok kişi bu paradigmayla hemfikir olmasa da, inanıyorum ki bu yerkürede Mükemmel Usta’nın var olması olası değildir (diğer dünyalarda, belki, ama fiziksel dünyada, olası değil). Kendini Mükemmel Usta olarak ilan etmiş olan tanıdığım pek çok kişi, bu statüyü etik dışı seksüel ve finansal aktivitelerle ilişki içinde olmak adına, kendini insanlık yasasının üstüne koymak suretiyle kullanmıştır.
Daha sağlıklı bir seçenek ise, liderin/ öğretmenin duygusal omayan değerlendirmeleri ile ilgilenmek ve gördüğünüz kadarını görmektir. Anlaşılırdır ki, özellikle iyi niyetli, güzel kalpli olanlar ve İlahi Olan’la bir deneyim yaşamak adına gerçekten hasret çekenler için bu konu son derece rahatsızlık vericidir. Bununla birlikte, bütün geleneklerde, Tanrı’nın bir niteliği, Tanrı’nın bir adı, Tanrı’nın kudret ve gücü kapsayan bir yanı vardır. Bu bazen yok edici bir formda, en azından bir sınır koyma ya da hayır deme biçiminde açığa çıkabilir. Sıklıkla bu daha kuvvetli nitelikler çoğu manevi topluluklarda yadsınırlar ve “maneviyat dışı” olarak görülürler. Kızgınlık -aldatma ve sömürü karşısında bile- yok edilmesi ya da üstesinden gelinmesi gereken birşey olarak görülür. Halbuki Tanrı bile dünya üzerindeki tüm kadim geleneklerde bu güçlü niteliklerle betimlenmiştir. Kabalistler onu Gevurah ya da Din, Sufiler Tanrı’nın Ateşi, Hintliler ise Kali olarak tanımlar. Her geleneğin içerisinde daha güçlü ve sosyal olarak daha az kabul gören bu nitelik de Tanrısal olarak görülmüş, ancak nadiren yararlanılmış ve ele alınmıştır. Kişi narsistik yarası olan bir liderle, manevi bir öğretmenle veya kült bir kişilikle karşılaştığında, reddedilen, yargılanan ya da yanlış ele alınan tam olarak bu özelliktir. Böyle bir ortamda her türden öfke, sınırlama ya da hayır deme “maneviyat dışı” olarak görülür. |
In addition, within the scope of one who has such a narcissistic wound, it is possible to experience tremendous transformation, healing or personal growth. But this can only be maintained while in the presence of the leader or community. Without this cord of connection, an individual is unable to have the same experience on their own. Rather than being brought closer to themselves, being encouraged to be more of who they really are, they are brought closer to the leader and the leader’s ideas and abilities. In this environment, individual autonomy or beliefs which contradict the leader are slowly snuffed out. And when not in the leader’s presence there is a sense of loss and yearning to be with them. This is because they cannot do for themselves what the leader can do for them. And the barter often is completed when the leader asks for money, favors, or sexual involvement in trade. How could this possibly lead to spiritual freedom and Divine connection without an intermediator?
All of this to say, there is an alternative. Living a spiritual, ethical life does not have to hinge on involvement with a mediator, though there are many great and ethical teachers in the world who do not have this narcissistic wound. But greater effort and personal responsibility is required. One must find a way to trust the Voice of Truth inside rather than the Voice of Truth of an other, a perceived authority figure who presents him or herself as ‘the knower.” The path less traveled is ultimately the one which engages in spiritual study, prayer and right action in the world, while maintaining spiritual autonomy no matter what, never giving away the one’s soul or money or body in return for spiritual progress. And ultimate trusting that you DO know what is right for you, even if a thousand people tell you otherwise. The Voice of Truth in the heart will always lead you home. Trust it, learn from it, and find teachers who bring you closer to yourself, closer to your own inner voice, rather than closer to them. And may you find your way in this amazing journey home. |
Buna ek olarak, böyle narsistik yarası olan birinin faaliyet alanı içerisinde de inanılmaz dönüşümler, iyileşmeler veya kişisel gelişimler deneyimlemek mümkündür. Ama bu ancak o liderin ya da topluluğun mevcudiyetiyle sağlanabilir. Bu ilişki bağı olmaksızın, bireyin kendi başına aynı deneyimleri yaşama imkanı yoktur. Bireyler, kendilerine yakınlaştırılmalı ve gerçekten oldukları kişi olmaları sağlanmalıyken, lidere ve liderin fikirlerine ve yetilerine daha yakın hale getirilirler. Bu ortamda, kişinin liderle çelişen özellikleri ya da inançları yavaş yavaş yok edilir. Liderin mevcudiyetinin eksikliğinde, bir kayıp duygusu ve onunla birlikte olmak için derin bir arzu vardır. Bunun sebebi, onların kendileri için yapamadığını liderin onlar için yapabiliyor olmasıdır. Bu takas, genellikle, liderin onlardan karşılık olarak para, menfaat ya da cinsel ilgi istemesiyle tamamlanır. Böyle bir durum, nasıl olur da insanı bir aracı olmaksızın manevi bir özgürlüğe ve Tanrısalla ilişkiye götürebilir?
Tüm bu söylenenler bir alternatif olduğunu belirtmek içindir. Manevi ve etik bir hayat yaşamak, dünyada narsistik yara sahibi olmayan pek çok büyük lider ve etik değer sahibi öğretmen olmasına rağmen, mutlaka bir aracıyla ilişkili olmaya bağlı değildir. Ama bu durumda daha büyük çaba ve kişisel sorumluluğa ihtiyaç duyulur. Kişi, dışarıdan algılanan ve kendisini “bir bilen” olarak sunan bir otorite figüründense, bir diğerinin “Hakikat Sesi”ne güvenmektense, kendi içindeki Hakikatin Sesine güvenmenin bir yolunu bulmalıdır. Bir yandan ruhsal özerkliğini her şeye rağmen korurken, ruhunu, parasını ya da vücudunu manevi bir gelişim için asla karşılık olarak sunmadan yürünülen yol, yolcusu az olsa da, eninde sonunda dünyadaki doğru manevi çalışmalara, dualara ve salih amele bağlı olandır. Ve eninde sonunda, sizin için neyin doğru olduğunu, binlerce kişi aksini söylese de, SİZ’in bildiğinize güvenmektir. Kalbinizdeki Hakikatin Sesi, sizi daima eve götürecektir. Ona güvenin, ondan öğrenin ve sizi kendilerine değil kendi kendinize yakınlaştıran öğretmenler bulun. Öyle ki, bu muhteşem eve dönüş yolculuğunda, yolunuzu bulabilin. Çeviren: Deniz Tipigil |
Author’s Biography
Dr. Shams Prinzivalli is a psychotherapist, a conflict resolution specialist and a Board Certified Trauma Recovery Specialist. Traditionally trained as a clinician, she has over 20 years of experience in working with individuals, groups and families. She has also studied naturopathy, various energetic healing techniques as well as the mystical traditions of the Sufism, Kabbalah, and Tantric Yoga. Utilizing a unique approach to personal growth, Dr. Prinzivalli teaches workshops in New York and Chicago in Spiritual Psychology and Healing; Trauma Recovery; and Unconscious Shadow Work, and hopes to teach similar workshops soon in Istanbul. Her recently published book is entitled How To Be A Mystic In A Traffic Jam: Living As A Spiritual Person In Everyday Life and is available through amazon.com. |
Yazarın Biyografisi
Dr. Shams Prinzivalli çelişki çözümleme uzmanlığı ve Heyet Sertifikalı Travma İyileştirme Uzmanlığı olan bir psikoterapisttir. Geleneksel klinik eğitimi almış ve 20 yılı aşkın süreyle bireyler, gruplar ve aileler ile çalışmıştır. Kendisi aynı zamanda natüropati ve çeşitli enerjetik iyileştirme tekniklerinin yanısıra, mistik gelenekler olan Sufizm, Kabalizm ve Tantrik Yoga üzerine de çalışmıştır. Dr. Prinzivalli, kendine özgü bir kişisel gelişim yaklaşımıyla New York ve Chicago’da, Manevi Psikoloji ve İyileştirme, Travma İyileştirme ve Bilinçaltının Gölgede Kalan İşleri konularında seminerler vermektedir. Kendisi benzeri çalışmaları yakın zamanda İstanbul’da da gerçekleştirmeyi ummaktadır. Son basılan kitabının adı Trafik Tıkanıklığının İçinde Nasıl Mistik Olunur?: Günlük Hayatta Manevi Bir İnsan Olarak Yaşamak’tır ve www.amazon.com adresinden bulunabilir. |
MANEVİ LİDERLER VE NARSİSTİK YARA
Tarih boyunca büyük liderler ve öğretmenler, dünyaya, insanlığın hayat kalitesini ve genel şuurunu derin yollarla geliştiren yeni fikirler getirmişlerdir. Bu nedenle, hayatın her alanında dünyamızı ilerleten bir hareket için, liderler ve öğretmenler gereklidir. Yine de tüm bu zaman boyunca, bu liderlerin küçük bir altgrubu, derin bilgi ve anlayışlarına rağmen, öğretileri verdikleri kişilere adeta bir yan etki olarak manevi ya da akli bir sürecin illüzyonu ile perdelenen, eşit derecede bir sıkıntı ve manevi tıkanıklığı da getirmişlerdir. Bunların gerçekten zeki olanları, gündemlerindeki diğer konuları (ki bunlar sıklıkla, öğrencileri bir yana kendileri için bile bilinçdışıdır) “beyazlara bürüyerek” örtmüşlerdir. Bu kişiler, eninde sonunda kontrolu sağlamak ve en azından kendi manevi markalarının en yüksek konumda olduğunu ya da her nasılsa “İlahi Olan” tarafından en sevilen olduklarını ispat etmek adına Tanrı’yı kullanarak bir dizi manevi “hakikat” sunarlar.
Dinsel zafercilik olarak tanımlanan bu fenomen, dünyaya başka herhangi bir ideolojiden ya da güdüden çok daha fazla çekişme ve çatışma getirmiştir. Bu dünya görüşü içerisinde, “özel olma” fikri pek çok şekilde etkili olur ve öğretilerini bu alanda yürütenler bazı karakteristik özelliklere sahip olmaya eğilimlidirler. Bu özellikler, eğitimli bir göze bu kişilerin gerçek doğasını gösterdiği gibi, bir yandan da masum ve farkındalıksız takipçileri tıpkı bir mıknatıs gibi kendisine çekmeye yarar.
Yine de bu tür liderlerle ilk elden tecrübeler yaşamış pek çok kişinin teşekküre değer çabaları sayesinde, bu gibi kültler oldukça tanımlanabilir hale gelmiştir. Bu özellikler basit bir psikodinamik model altında toplanabilir: narsizm yarası.
Narsistik yaranın kökleri, çocuğun, çevresindekilerden doğal ihtiyacının üzerinde dışsal ilgi, övgü, cesaretlendirme ve saygı ihtiyacı duymasına neden olan çocukluk olaylarında ve ebeveynlerdedir. Çocuğun kendinden şüphesi o denli derindir ki, hiçbir ölçüde dışsal ilgi yeterli olamaz. En düşük derecedeki bir eleştiri bile, onun kendisini güvende hissedebilmesi için yok edilmelidir. İçselleştirilmiş bir öz-değer ve dünyaya ilişkin bir değer düşüncesi olmadığı için, sürekli olarak kendisini onaylayacak başkalarını aramak zorundadır. Sonuç, kendisine sonsuz ölçüde tapınma ve saygı talep eden, şüphe ya da farklı görüşlere tahammül edemeyen, kendi görüşüne katılmayabilecek birinin varoluşunu kaldıramayan liderler ve öğretmenler için verimli bir zemindir. Bu senaryoda, aynı düşüncede olmayan her bir birey, ya dönüştürülmeli ya da liderin psikolojik dünyasından sürülmelidir. Geri-bildirim saldırganlık olarak görülür ve liderin öğretileri soru sorulmaksızın kabul edilmelidir.
Bu liderlik modeli, bir kişinin iradesi ve sermayesi çevresinde kurulmuş hiyerarşik organizasyonların, kişisel ya da yenilikçi manevi yolların ve başarılı yatırımların dahil olduğu belirli ortamlarda gelişmeye eğilimlidir. Bu kategorideki organizasyonların tümü de güç sömürücüsü durumuna gelmemiştir, ama yapıları gereği buna en açık konumdaki yerlerdir. Ne yazık ki, bu kategori özellikle temel bir “manevi lider” ya da öğretmen etrafında toplanmış manevi toplulukları içerir. Bu topluluklar, özellikle tapınma ve güç ihtiyaçları çerçevesinde, henüz karanlık işlerini gerçekleştirememiş bireyler için zengin bir fırsattır. İlahi Otoritenin kullanımı bu durumda bu modeli neredeyse delinemez kılar ve bir yandan tapınmak için can atan ya da manevi bir “hata” yapma korkusuyla kendine kılavuz arayan yara sahiplerinin ilgisini çekerken, kolaylıkla da bilinçaltındaki güç oyunlarının sorgulanmasına direnen bir kaynak oluşturur. Bu senaryodaki en korunmasız kişi, özellikle Tanrı’nın önünde yanılıyor olmaktan dehşetle korkan mükemmeliyetçidir. Maneviyat için onlara “doğru yolu” gösteren birine sahip olmaları, hem şüphelerini hem de sorumluluklarını ortadan kaldıracaktır. Manevi gelenekler içerisinde, gücün kötüye kullanımını en korkunç şekilde saptıran, bu anahtar ve kilit uyumu kurgusudur. Bu durumlarda lider kendini İlahi Düzen yoluyla yasanın üzerine çıkarabilir ve uygunsuz cinsel davranışların, mali kaynakların kötüye kullanımının, hatta para, seks, güç ile yasadışı aktivitelerin ve -sözde- diğer otorite figürleri olan devlet ve yerel yönetimlerle ilişkilerin de dahil olduğu, gücün kötüye kullanımının her türden uyarlamasına kendini adayabilir. Bu haddini aşmalar başladığında, lider genellikle kendini yasanın üzerinde olduğuna ve buna İlahi Olan’ın izin verdiğine inandırmıştır. Bu tür zanlar ne yazık ki kişiyi kırık kalplere, parçalanmış evliliklere ve ailelere doğru götürür. Uzun vadede ise Tanrısal’ın gerçek arayıcısını tüm manevi geleneklerden yüz çevirmeye eğilimli kılar.
Söz konusu yara göze çarpmadığı ve bilinç dışında olduğundan, liderin ona ilişkin farkındalığı ender olduğu gibi, onu kabullenmesi de bir o kadar olanaksızdır. Nitekim, eğer lider hakikaten bu dinamiğin farkında olsa, buna devam etmesi o kadar olasılık dışıdır. Aslında çoğu güçlüğe sebep olan da, kişinin kendisini bir topluluğun en aydınlamış bireyi olarak sunmasındaki farkındalık eksikliğidir. Bu kategorideki insanlar, çocukluktaki narsistik yaranın sonucu olarak, üzücüdür ki kendilerini daha yüksek bir iyilik için çalıştıklarına ikna ederler. Bu nedenle çözüm, öğrencinin tercihlerinde yatar.
Kendilerini bu durumdan çıkarmak isteyen ya da bu tuzaktan kaçınmak isteyenlerin kişisel çabaları Herkül gibi güçlü ve yiğitçe olmalıdır. Eğer zaten bu duruma karışmışlarsa, denklerinin hoşnutsuzluğu, tartışmaları, müdafaaları ve gerekçeleriyle yüzleşmek zorunda kalacaklardır. Bunlar sıklıkla, “düşmüş”, “yoldan çıkmış” ya da bu görenek içerisinde daha düşük bir kişi olmakla damgalanırlar. Eğer ayrılırlarsa çoğunlukla dışlanırlar ve onlarla kurulan ilişki en iyi ihtimalle tenezzül düzeyinde olur. Eşitliğin ve barışın öğretildiği manevi yollarda bu paradoksal çelişki şaşırtıcı olabilir.
Böylesi bir durumdan kaçınmak isteyenler için bahsettiğimiz nitelikler oldukça aşikârdır. Eğer bunların birkaçından fazlası sıralanmaya başlamışsa, başka bir seçenek düşünmek isteyebilirsiniz.Ya da liderleri sorgulamayı talep edip yanıtlarını dinleyebilirsiniz. Eğer İlahi Otoriteyi kullanıyorlarsa, muhalefeti bastırıyor ya da hemfikir olmamayı saygısızlıkla bağdaştırıp buna izin vermiyorlarsa, bir cevaba ulaşmışsınız demektir. Karşıt fikirleri ve sorgulamayı ve HER KONUDA açık diyaloğu cesaretlendiren formatları, öğretmenleri ve öğretileri arayın. Kendi hatalarını sahiplenen ve sahiplenmeye çalışmadıkları güç durumlarıyla ilgili işler yapmakla tanınan liderleri ve öğretmenleri arayın. Eğer bir öğretmen sahip olmadığı bir enerji olmadığını, bu konudaki işini çoktan tamamladığını ve tamlığa, mükemmelliğe ulaştığını söylüyorsa, tekrar düşünmeyi isteyebilirsiniz. Bu dünya, yapısı ve niyeti gereği ikilik dünyasıdır. Bu dünyada yaşayabilmek için kişi, her ikisi de ikilik evreninde (fiziksel ve duygusal dünyalar) var olan bir vücuda ve bir kişiliğe ihtiyaç duyar. Bunun başka yolu yoktur. Eğer bir vücudunuz varsa, ikiliğiniz de vardır. Asıl önemli olan, ikilik ile ilişkinin doğasıdır. Pek çok kişi bu paradigmayla hemfikir olmasa da, inanıyorum ki bu yerkürede Mükemmel Usta’nın var olması olası değildir (diğer dünyalarda, belki, ama fiziksel dünyada, olası değil). Kendini Mükemmel Usta olarak ilan etmiş olan tanıdığım pek çok kişi, bu statüyü etik dışı seksüel ve finansal aktivitelerle ilişki içinde olmak adına, kendini insanlık yasasının üstüne koymak suretiyle kullanmıştır.
Daha sağlıklı bir seçenek ise, liderin/ öğretmenin duygusal omayan değerlendirmeleri ile ilgilenmek ve gördüğünüz kadarını görmektir. Anlaşılırdır ki, özellikle iyi niyetli, güzel kalpli olanlar ve İlahi Olan’la bir deneyim yaşamak adına gerçekten hasret çekenler için bu konu son derece rahatsızlık vericidir. Bununla birlikte, bütün geleneklerde, Tanrı’nın bir niteliği, Tanrı’nın bir adı, Tanrı’nın kudret ve gücü kapsayan bir yanı vardır. Bu bazen yok edici bir formda, en azından bir sınır koyma ya da hayır deme biçiminde açığa çıkabilir. Sıklıkla bu daha kuvvetli nitelikler çoğu manevi topluluklarda yadsınırlar ve “maneviyat dışı” olarak görülürler. Kızgınlık -aldatma ve sömürü karşısında bile- yok edilmesi ya da üstesinden gelinmesi gereken birşey olarak görülür. Halbuki Tanrı bile dünya üzerindeki tüm kadim geleneklerde bu güçlü niteliklerle betimlenmiştir. Kabalistler onu Gevurah ya da Din, Sufiler Tanrı’nın Ateşi, Hintliler ise Kali olarak tanımlar. Her geleneğin içerisinde daha güçlü ve sosyal olarak daha az kabul gören bu nitelik de Tanrısal olarak görülmüş, ancak nadiren yararlanılmış ve ele alınmıştır. Kişi narsistik yarası olan bir liderle, manevi bir öğretmenle veya kült bir kişilikle karşılaştığında, reddedilen, yargılanan ya da yanlış ele alınan tam olarak bu özelliktir. Böyle bir ortamda her türden öfke, sınırlama ya da hayır deme “maneviyat dışı” olarak görülür.
Buna ek olarak, böyle narsistik yarası olan birinin faaliyet alanı içerisinde de inanılmaz dönüşümler, iyileşmeler veya kişisel gelişimler deneyimlemek mümkündür. Ama bu ancak o liderin ya da topluluğun mevcudiyetiyle sağlanabilir. Bu ilişki bağı olmaksızın, bireyin kendi başına aynı deneyimleri yaşama imkanı yoktur. Bireyler, kendilerine yakınlaştırılmalı ve gerçekten oldukları kişi olmaları sağlanmalıyken, lidere ve liderin fikirlerine ve yetilerine daha yakın hale getirilirler. Bu ortamda, kişinin liderle çelişen özellikleri ya da inançları yavaş yavaş yok edilir. Liderin mevcudiyetinin eksikliğinde, bir kayıp duygusu ve onunla birlikte olmak için derin bir arzu vardır. Bunun sebebi, onların kendileri için yapamadığını liderin onlar için yapabiliyor olmasıdır. Bu takas, genellikle, liderin onlardan karşılık olarak para, menfaat ya da cinsel ilgi istemesiyle tamamlanır. Böyle bir durum, nasıl olur da insanı bir aracı olmaksızın manevi bir özgürlüğe ve Tanrısalla ilişkiye götürebilir?
Tüm bu söylenenler bir alternatif olduğunu belirtmek içindir. Manevi ve etik bir hayat yaşamak, dünyada narsistik yara sahibi olmayan pek çok büyük lider ve etik değer sahibi öğretmen olmasına rağmen, mutlaka bir aracıyla ilişkili olmaya bağlı değildir. Ama bu durumda daha büyük çaba ve kişisel sorumluluğa ihtiyaç duyulur. Kişi, dışarıdan algılanan ve kendisini “bir bilen” olarak sunan bir otorite figüründense, bir diğerinin “Hakikat Sesi”ne güvenmektense, kendi içindeki Hakikatin Sesine güvenmenin bir yolunu bulmalıdır. Bir yandan ruhsal özerkliğini her şeye rağmen korurken, ruhunu, parasını ya da vücudunu manevi bir gelişim için asla karşılık olarak sunmadan yürünülen yol, yolcusu az olsa da, eninde sonunda dünyadaki doğru manevi çalışmalara, dualara ve salih amele bağlı olandır. Ve eninde sonunda, sizin için neyin doğru olduğunu, binlerce kişi aksini söylese de, SİZ’in bildiğinize güvenmektir. Kalbinizdeki Hakikatin Sesi, sizi daima eve götürecektir. Ona güvenin, ondan öğrenin ve sizi kendilerine değil kendi kendinize yakınlaştıran öğretmenler bulun. Öyle ki, bu muhteşem eve dönüş yolculuğunda, yolunuzu bulabilin.
Çeviren: Deniz Tipigil
Yazarın Biyografisi
Dr. Shams Prinzivalli çelişki çözümleme uzmanlığı ve Heyet Sertifikalı Travma İyileştirme Uzmanlığı olan bir psikoterapisttir. Geleneksel klinik eğitimi almış ve 20 yılı aşkın süreyle bireyler, gruplar ve aileler ile çalışmıştır. Kendisi aynı zamanda natüropati ve çeşitli enerjetik iyileştirme tekniklerinin yanısıra, mistik gelenekler olan Sufizm, Kabalizm ve Tantrik Yoga üzerine de çalışmıştır. Dr. Prinzivalli, kendine özgü bir kişisel gelişim yaklaşımıyla New York ve Chicago’da, Manevi Psikoloji ve İyileştirme, Travma İyileştirme ve Bilinçaltının Gölgede Kalan İşleri konularında seminerler vermektedir. Kendisi benzeri çalışmaları yakın zamanda İstanbul’da da gerçekleştirmeyi ummaktadır.
Son basılan kitabının adı Trafik Tıkanıklığının İçinde Nasıl Mistik Olunur?: Günlük Hayatta Manevi Bir İnsan Olarak Yaşamak’tır ve www.amazon.com adresinden bulunabilir.
SPIRITUAL TEACHERS AND THE NARCISSISTIC WOUND
Throughout history, great leaders and.teachers have brought new ideas to the world, improving the quality of life and the overall consciousness of humanity in profound ways. For this reason, leaders and teachers are necessary for the forward movement of our world in all areas of life. Yet throughout this time, a small subgroup of the leaders, despite their profound knowledge and insight, has brought an equal measure of suffering and spiritual stagnation as a side effect to those they teach, often veiled by the illusion of spiritual or intellectual progress. The truly brilliant ones have veiled their other agendas (which are often unconscious to them, never mind to their students) by ‘dressing them up in white.’ They present a body of spiritual ‘truths’ which ultimately utilize God to intimidate or control, or in the least proclaim their particular brand of spirituality as the highest or somehow most endeared by the Divine One.
This is called religious triumphalism, a phenomena that has brought more strife and world conflict than any other ideology or motivation. The theme of specialness prevails in many variations within this world view, and those who teach from this place tend to have a few characteristic traits. These traits both reveal their true nature to a trained eye, and at the same time fuel the magnetic quality that attracts innocent and unwitting followers into the fold.
Yet thanks to the efforts of many who have first-hand experience with such leaders, the traits of such cults of the personality are fairly definable. These qualities can be summed up into one simple psychodynamic pattern: the wound of narcissism.
The narcissistic wound has its origins in childhood events and parenting which set the child up to need an unnatural degree of external attention, accolade, encouragement and respect from those around him. His self-doubt is so profound that no amount of external attention is enough. Even the smallest amount of criticism must be exterminated in order for him to feel safe. Because there is no internalized sense of self-worth and value in the world, he must continuously seek out others to validate him. The result is fertile ground for leaders and teachers who require endless amounts of adoration and respect, who cannot tolerate dispute or difference of opinion, and who cannot bear the existence of someone who may not agree with them. In this scenario, all disagreeing individuals must either be converted or banished from the leader’s psychological world. Feedback is seen as offensive and the teachings of the leader must be accepted without question.
This leadership pattern tends to thrive in certain environments, including successful businesses, individualized or innovative spiritual paths and hierarchical organizations set up around the will or funding of one individual. Certainly not all organizations in this category become an abuse-of-power situation, but these are the places that are most vulnerable due to their very nature. Unfortunately, this does include spiritual communities, especially those with a primary “spiritual leader” or teacher. These communities become a rich opportunity for individuals who have not done their shadow work, especially around their needs for adoration or power. The use of the Divine Authority then makes the pattern almost impenetrable, and it easily becomes the resource to resist any form of self-inquiry unconscious power issues, while increasingly attracting those whose wounds create a yearning to adore, or to be led for fear of making a spiritual “mistake.” The most vulnerable type of person in this scenario is a perfectionist, one who is terrified of being wrong, especially in front of God. Having someone who can tell them the “right way” to be spiritual eliminates both the doubt and the responsibility. This lock and key fit are a set up for the most egregious distortions of abuse of power within spiritual traditions. In these settings, the leader can put himself above the law through Divine Ordinance and engage in all version of abuse of power, from inappropriate sexual conduct to misuse of finances and even illegal activity with money, sex, power, and relationships to other so-called authority figures such as the government and local civic law. When these transgressions begin, the leader has usually convinced him or herself that they are beyond the law and that the Divine One has given them permission to do so. This form of delusion sadly leads to broken hearts, marriages, families and in the long run has the tendency to turn a true seeker of the Divine away from all spiritual tradition of any sort.
Because this wound is subtle and unconscious, it is rarely in the awareness of the leader and even more unlikely to be acknowledged. In fact, if the leader were truly aware of the dynamic, it is not likely they would continue. But it is the very lack of awareness in an individual who presents him or herself as the most enlightened one in the community, which causes most of the difficulties. People in this category have tragically convinced themselves that they are working for the higher good, all as a result of the narcissistic wound of childhood. The solution therefore lies in the choices of the student.
For those who wish to avoid this pitfall or take themselves out of a situation, the personal effort must be Herculean. If they are involved already, they must face the displeasure, arguing, pleading and justification of their peers. They are often labeled as “fallen,” or ‘off the path” or with their lower self in some manner. They are often ostracized if they do leave and most contact is condescending at best. For spiritual paths that teach equality and peace, this paradoxical contradiction can be baffling.
For one who wishes to avoid such a circumstance, the qualities we are speaking about are fairly self-evident. If more than a few of these line up, you may want to consider an alternative direction. Or you might want to question the leaders and listen to their response. If they use Divine Authority or squelch any verbal dialogue or disagreement as disrespectful or not allowed, you have an answer. Seek formats and teachers and studies that encourage disagreement and questioning and open dialogue about ANYTHING. Seek leaders and teachers who own their mistakes and who are known to have done their own work on the disowned power aspects. If a teacher says he has no disowned energies or that he has already finished that work or claims complete and total perfection, you may want to think again. This world is a world of duality by nature and intention. In order to live on this earth, one requires both a personality and a body, both of which exist in universes of duality (the physical and emotional worlds). There is no getting around it. If you have a body, you have duality. It is more the nature of the relationship with the duality that is important. Though many may disagree with this paradigm, I believe that it is not likely that a Perfect Master exists on this earth (in other worlds, maybe, but in the physical world, not likely). Most self-proclaimed Perfect Masters that I know of have used that status to put themselves above the law of humanity and engage in unethical sexual and financial activities.
A more healthy option is to engage in an unemotional evaluation of the qualities of the leader/teacher and see what you see. Understandably, this is truly an uncomfortable topic, especially for those with good intentions and beautiful hearts and true yearning for an experience of the Divine. Yet, in all traditions, there exists a quality of God, a name of God, an aspect of God which embodies strength and might, sometimes in the form of the destroyer or in the least in the form of a boundary or a no. Often these stronger qualities are disowned in spiritual communities and seen as “unspiritual” by many. Anger, even around betrayal or abuse, is seen as something that must be discharged or overcome. Yet even God is portrayed as having these stronger qualities in every ancient tradition that exists on the earth. The Kabbalists call it Gevurah or Din, the Sufis call it the Fire of God, the Hindus call it Kali. In every tradition there lies a stronger, less socially acceptable quality that is also considered Divine but which is rarely utilized or discussed within the body of work. It is this very quality that is disowned, judged or mishandled when one comes across a leader, a spiritual teacher, or a cult of the personality that is founded on the narcissistic wound. In such an environment all forms of anger, boundary, or no are seen as ‘unspiritual.”
In addition, within the scope of one who has such a narcissistic wound, it is possible to experience tremendous transformation, healing or personal growth. But this can only be maintained while in the presence of the leader or community. Without this cord of connection, an individual is unable to have the same experience on their own. Rather than being brought closer to themselves, being encouraged to be more of who they really are, they are brought closer to the leader and the leader’s ideas and abilities. In this environment, individual autonomy or beliefs which contradict the leader are slowly snuffed out. And when not in the leader’s presence there is a sense of loss and yearning to be with them. This is because they cannot do for themselves what the leader can do for them. And the barter often is completed when the leader asks for money, favors, or sexual involvement in trade. How could this possibly lead to spiritual freedom and Divine connection without an intermediator?
All of this to say, there is an alternative. Living a spiritual, ethical life does not have to hinge on involvement with a mediator, though there are many great and ethical teachers in the world who do not have this narcissistic wound. But greater effort and personal responsibility is required. One must find a way to trust the Voice of Truth inside rather than the Voice of Truth of an other, a perceived authority figure who presents him or herself as ‘the knower.” The path less traveled is ultimately the one which engages in spiritual study, prayer and right action in the world, while maintaining spiritual autonomy no matter what, never giving away the one’s soul or money or body in return for spiritual progress. And ultimate trusting that you DO know what is right for you, even if a thousand people tell you otherwise. The Voice of Truth in the heart will always lead you home. Trust it, learn from it, and find teachers who bring you closer to yourself, closer to your own inner voice, rather than closer to them. And may you find your way in this amazing journey home.
Author’s Biography
Dr. Shams Prinzivalli is a psychotherapist, a conflict resolution specialist and a Board Certified Trauma Recovery Specialist. Traditionally trained as a clinician, she has over 20 years of experience in working with individuals, groups and families. She has also studied naturopathy, various energetic healing techniques as well as the mystical traditions of the Sufism, Kabbalah, and Tantric Yoga. Utilizing a unique approach to personal growth, Dr. Prinzivalli teaches workshops in New York and Chicago in Spiritual Psychology and Healing; Trauma Recovery; and Unconscious Shadow Work, and hopes to teach similar workshops soon in Istanbul.
Her recently published book is entitled How To Be A Mystic In A Traffic Jam: Living As A Spiritual Person In Everyday Life and is available through amazon.com.