Karl Marx – Friedrich Engels
Alıntılayan: Sadık Acar
Avrupa’da
bir hayalet dolaşıyor – komünizm hayaleti. Eski Avrupa’nın bütün güçleri bu
hayalete karşı bir sürek avında birleşmiş durumdalar, Papa da Çar da,
Metternich ve Guizot da, Fransız radikaller de Alman polisleri de…
Şimdiye
kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf mücadelelerinin tarihidir.
Özgür
insanlarla köleler, patrisyenlerle plebler, baronlarla serfler, lonca mensubu
yurttaşlarla kalfalar, kısacası ezenlerle ezilenler arasında her zaman çelişki
vardı, bunlar birbirilerine karşı kâh gizli kâh açık kesintisiz bir mücadele
yürüttüler, her defasında tüm toplumun devrimci bir dönüşümüyle veya mücadele
eden sınıfların beraberce çöküşüyle sonuçlanan bir mücadeleydi bu.
Modern
devlet erki, tüm burjuvazinin müşterek işlerine nezaret eden bir komiteden
ibarettir.
Burjuvazi
tarihte son derece devrimci bir rol oynamıştır.
Burjuvazi,
iktidara geldiği her yerde bütün feodal, ataerkil, kırsal cennet fantezilerine
hitap eden ilişkileri kırıp geçirdi. İnsanları doğal amirlere bağlayan envai çeşit
feodal bağları acımaksızın koparttı, insanla insan arasında çıplak çıkardan,
duygusuz “peşin ödemeden” gayrı bir bağ da bırakmadı geriye. Dindarâne cezbeyi,
şövalyece tutkuyu, dar kafalı orta sınıf hüznünü, bencil hesapçılığın buz gibi
soğuk suyunda boğuverdi. Kişisel onuru değişim değerine çevirerek feshetti, kâğıda
geçerek kazanıma dönüşmüş sayısız özgürlüğün yerine vicdansız bir ticaret
özgürlüğünü geçirdi. Sözün kısası, dinsel ve politik illüzyonlarla perdelenmiş
sömürünün yerine açık, utanmaz, doğrudan, kuru sömürüyü koydu.
Burjuvazi
şimdiye kadar sofuca bir mahcubiyetle bakılan ve saygıdeğer faaliyetlerin
tümünü görünüşlerindeki kutsiyetinden soyundurmuştur. Hekimi, hukukçusu,
rahibi, şairi, bilim adamını kendi ücretli işçilerine dönüştürmüştür.
Burjuvazi,
gericiliğin Ortaçağ’da o kadar hayranlık duyduğu vahşi kuvvet kullanımının, en
uyuşuk tembelliğin tamamlayıcısı olduğunu açıkça fâş etti. İlk olarak o, insanın
eyleminin neler yaratabileceğini kanıtladı. Mısır piramitlerinden, Roma’nın su
kanallarından ve gotik katedrallerden çok daha farklı mucizevi eserler meydana
getirdi, kavimler göçü ve haçlı seferlerinden çok daha farklı seferler
gerçekleştirdi.
Ürünlerinin
sürümünü sürekli daha fazla yayama ihtiyacı, burjuvaziyi yer küreyi dört
dönmeye sevk eder. Her yere yuvalanması, her yeri ekip biçmesi, her yerde
bağlantılar kurması gerekir.
Burjuvazi
dünya pazarını sömürmesiyle, bütün ülkelerin üretim ve tüketimini
kozmopolitence biçimlendirmiştir. Gericilerin çok esef ettiği üzere, sanayinin
altından ulusal zemini çekip almıştır. Nuh nebiden kalma ulusal sanayiler yok
edilmiş, günbegün yok edilmeye devam edilmektedir.
Eski
yerel ve ulusal kendine yeterliliğinin ve kapalılığın yerine çok yönlü alışveriş
gelir, artık bütün uluslar birbirine bağımlıdır. Maddi üretimde olduğu gibi,
zihinsel üretimde de öyle. Tek tek ulusların zihinsel ürünleri, kamu malı olur.
Ulusal tek yanlılık ve darlık içinde kalmak gitgide imkânsızlaşır, çok sayıda
ulusal ve yerel edebiyattan bir dünya neş’et eder.
Burjuvazi
bütün üretim araçlarını süratle iyileştirerek, iletişimi müthiş kolaylaştırarak,
herkesi, en barbar ulusları bile medeniyetin içine çeker. Mallarının fiyatlarının
ucuzluğu, bütün Çin setlerini yerle bir eden, barbarlar arasındaki en dikkafalı
yabancı düşmanlığını bile teslimiyete zorlayan ağır topçusudur onun. Bütün
ulusları, şayet yok olmak istemiyorlarsa, burjuvazinin üretim tarzını
benimsemeye mecbur bırakır; bu sözde medeniyeti ithal etmeye, yani burjuva
olmaya mecbur bırakır. Sözün kısası, kendi suretinde bir dünya yaratır kendine.
Burjuvazi
krizleri nasıl aşıyor? Bir yandan, bir üretici güçler kütlesini zorla yok
ederek; diğer yandan, yeni pazarlar fethedip eski pazarları iyice adamakıllı
sömürerek. Yani nasıl? Daha çok yönlü ve daha büyük krizleri hazırlayıp,
krizlere önlem oluşturacak imkânları azaltarak.
Burjuvazinin
feodalizmi yere sererken kullandığı araçlar, şimdi bizzat burjuvaziye dönüyor
Fakat
burjuvazi sadece kendi ölümünü getirecek silahları hazırlamakla kalmadı; o
silahları kullanacak adamları da yarattı -modern işçiler, proleterler.
Burjuvazinin
yani sermayenin gelişmesi ölçüsünde, proletarya da gelişir; modern işçi sınıfıdır
bu, ancak iş bulabildiği müddetçe yaşar ve ancak emeğiyle sermayeyi çoğalttığı
müddetçe iş bulabilir. Kendilerini parça parça satması gereken bu işçiler,
bütün diğer ticarî emtia gibi bir maldırlar, bu nedenle bütün mallar gibi
rekabetin bütün iniş çıkışlarına, piyasanın bütün dalgalanmalarına tâbidirler.
Burjuvazi
durmaksızın mücadele içindedir: Başta aristokrasi ile mücadele ediyordu; sonra
bizzat burjuvazi içindeki, çıkarları sanayinin ilerlemesiyle çatışan kesimlerle
mücadele etti; bütün dış ülkelerin burjuvazileriyle zaten hep mücadele
halindedir. Bütün bu mücadelelerinde, proletaryaya çağrıda bulunmaya, onun yardımını
talep etmeye, böylece onu politik hareketin içine çekmeye kendini mecbur
hisseder. Velhasıl, bizzat kendisi teslim eder proletaryaya eğitim araçlarını,
yani bizzat kendisine dönecek olan silahları.
İnsanların
yaşama koşullarıyla beraber, toplumsal ilişkileriyle beraber, toplumsal
varoluşlarıyla beraber; tasavvurlarının da, görüşlerinin de, kavramlarının da,
tek kelimeyle bilinçlerinin de değiştiğini kavramak için derin bir idrake gerek
var mı?
Fikirlerin
tarihi, zihinsel üretimin maddi üretimle beraber yeniden biçimlendiğinden başka
neyi kanıtlar? Bir döneme egemen olan fikirler daima egemen sınıfın fikirleri
idi.
Komünist
devrim, geleneksel mülkiyet ilişkilerinden en radikal kopuştur; gelişme seyri
içinde geleneksel fikirlerden en radikal kopuşu getirmesi de mucize değildir.
Proletarya
politik egemenliğini, burjuvazinin elinden adım adım bütün sermayeyi koparıp
almak, bütün üretim araçlarını devletin, yani egemen sınıf olarak örgütlenmiş
proletaryanın elinde merkezileştirmek ve üretici güçler kütlesini süratle
çoğaltmak için kullanacaktır.
Gelişmenin
seyri içinde sınıf farkları ortadan kalktığında ve tüm üretim toplumsallaşmış
bireylerin ellerinde toplandığında, kamusal erk politik karakterini
yitirecektir. Esas anlamıyla politik erk, bir sınıfın başka bir sınıfı ezmeye
dönük öğütlü gücüdür. Proletarya burjuvaziye karşı mücadelesinde zorunlu olarak
sınıf halinde birleşip, bir devrim yoluyla egemen sınıf haline gelince ve
egemen sınıf olarak güç kullanarak eski üretim ilişkilerinin aşılmasını sağlayınca,
bu üretim ilişkileriyle beraber sınıf çelişkisinin varoluş koşullarını ortadan
kaldırmış, bizzat sınıfları ortadan kaldırmış, böylece de sınıf olarak kendi
egemenliğini ortadan kaldırmış olur.
Sınıfları
ve sınıf çelişkileriyle eski burjuvazi toplumunun yerini, herkesin özgür
gelişiminin başkasının da özgür gelişimi demek olduğu bir birliktelik alır.
Varsın
egemen sınıflar bir komünist devrim korkusuyla titresinler, Proleterlerin
zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şeyleri yoktur. Kazanacakları bir dünya
vardır.
Bütün
ülkelerin Proleterleri, birleşin!
Kaynak:
Karl Marx-Friedrich Engels, Komünist Manifesto, Çev: Tanıl Bora, İletişim Yayınları, 1.Baskı,
2018