“Kâf-u Nûn” sırrını tefsir edecek Kur’ansın!
Cism-i Kürsîde bir Arş dersi veren irfansın!
Kitabın dışta mecâz içte icâz mahsenidir!
En büyük mûcize “Âdem” buna pürîmansın!
“Küntü kenz” sırrını fâş etmede mevcûdiyetin,
Bu sıfatınla onun Zâtına bir ilânsın!
“Hâl-i âmâ”yı yıkıp vâcibi izhâr ettin;
Kuvveden fi’le çıkan bir eser-i imkânsın!
Öyle bir zerre imişsin ki cihanlar meknûz;
Katrenin hacmine sığmış sonu yok ummansın!
“Sırr-ı Levlâk”ı düşündükçe tefâhur eyle,
Şu hakîr hâle düşen bir zer-i bîpâyansın!
Nice âlem mütekâsif duruyor veçhinde,
Züpte-i kevn-ü mekân tesmiyeye şâyansın!
Sîretin bulmak için bak nice sûret giydin,
Her sâhifende bin eş’ar okunan dîvansın!
Zâhiren şimdi “hubût” eyledin arza, amma,
Sen onun mâyesisin sâhibine akransın!
Ahsen-i sûret giydin, onu mahcûb etme!
“Sıdret-el münteha” da tahtı kuran sultansın!
Kâinatın sebeb-i hilkatısın fahreyle!
Cümle esmâ-ı ilâhî yazılan fermansın!
Mıknatıstır ebeveyn, cezbeder eflâka kadar!
Annen Arzdır, pederin gök, ne büyük ihsansın!
Kâh eser, kâh müessîr oluruz nevbetle,
Fıtratın tezgâhına sen de bugün hayransın!
Hilkatın cümle şüûnunda kemâlat doludur,
Neyi nâkıs görüyorsan o kadar noksansın!
“Men aref” künhüne ermek bu seferden gâyen,
HAKK’ın âyînesisin varlığına bürhansın!
Akıbet gübre olup gitmemeğe cehdeyle,
Sen ezelle ebede mihver olan bir ânsın!
Beşerin ömrü şehaptır sönüyor sür’at ile,
Sen güneş ol ki nûrun ebediyyen yansın!
Nefsin idrâk ederek, yârini ağyardan ayır;
En çetin harplere sahne olacak meydansın!
Bu gazâda sana bir başkası yardım edemez,
Bil ki gönlündeki derde yine sen dermansın!
Mârifet doğma değildir ölebilmektir esas!
Öyle bir öl ki bütün hep diriler kıskansın!
Ahdine sıdkını göster ederek teslim-i nefs,
RABB’ine bezm-i Elestten verilen peymansın!
Cânı cânâna fedâdan çekinen nâmerttir!
Dâvete aşkla icâbet edecek kurbansın!
HAKK’a mahrem olanın hakkı şehâdet olmuş!
Bu tevekküldeki ulviyet ile giryansın!
Bazı cevherleri ALLAH düşürür hâr eline!
EHL-İ BEYT kadrini takdîr edecek vicdânsın!
Ağla dehrin yüzüne son kere kundakta iken,
Asla ric’at ediyorsun ebedî handansın!
Şu denî âlemi mektep bilerek dersini al,
Olgun ol! Zâhiren âlem seni eçhel sansın!
Tükürüp geç feleğin tükrüğe değmez yüzüne!
Bırak ol kahpeye sen ehl-i dalâlet kansın!
“Fakrü fahri” sözü düstûr-u esâsiyyendir,
Mâsivâ perdesini çâk ederek üryansın!
Bende benlikten eser kalmadı ifnâ ettin,
Dâimâ gönlümü işgâl edecek mihmansın!
Bâdemâ âleme mes’ut kaparım gözlerimi,
Çünkü dünyâda beni anlayacak insânsın!
“Mâarefnâke” deyip kat’-ı kelâm eylemeli,
Ne kadar âşikâr olsan o kadar pünhansın!
“Mustafa Hüznî ULUĞ” oldu “hubut” târihin,
“El veled sırrı ebih” lâfzına tercümansın!
Nefh-i rûh eyleyecek kudreti gösterdin ULUĞ:
Bir cesetken beni ihyâ edebildin cansın!
Uluğ Kızılkeçili – Ademname