Ekonomi kavramı çok yaygın kullanıldığı ölçüde kendisini gizlemiş, çok yanlış anlaşılmış bir kavramdır. Modern ekonominin emekleme aşamalarında beliren kuramların tanımları mutlak doğru sanılmış, kendi kavramsallığı emekleme aşamasında olan bilinçlere para ve gücün despotik hükmü, ekonominin dinamosu olan teknolojik gelişimin etik temelini gizlemiştir [1][2]. Despotik bilinç ve etik dışı ile olan savaşım, teknolojideki sıçramalara zemin sağlamış ve ticarileşebilen ürünler herkesin kullanımına açılmıştır.
Dünya egemenliği ve bu erkin korunması için verilen fiziksel ve ekonomik savaş aralıksız farklı coğrafyalarda devam ederken, dünya savaşları ve soğuk savaş, ülkemizdeki karışıklıklar ve darbeler ardından 1980’lerin sonunda doğmuş olan benim de dahil olduğum jenerasyon barış içindeki ülkelerde kitlesel şiddetten göreli olarak uzak bir ortamda büyüdü. Ancak tıpkı barışın savaşlarla sağlanması gibi, yeni teknolojilerin gelişimi ve beraberinde gelen sağlıklı ekonomilerin kurulmasında küresel ve yerel krizler belirleyici bir rol oynar.
İnternet devrimi ve (.com) krizi, 2008 emlak krizi, pandemi ve beraberinde getirdiği (para basımıyla gizlenen) ekonomik kriz benim jenerasyonumun olgunlaşma sürecinde belirleyiciydi. İnternet ve bilgisayarla büyüyen bu nesil ekonomik zorluklar ve bahsedilen krizlerin doğurduğu ihtiyaçlarla şekillenen yeni varlık grubu kripto paraların benimsenmesinde başı çekiyor. Ülkemizde ise Gezi Parkı olaylarıyla eşzamanlı belirginleşen (etik ve dolayısıyla) ekonomik yavaşlamadan dolayı bu varlık sınıfının benimsenme oranı ortalamadan daha yüksek. Bu yazıda benim bireysel olarak deneyimlediğim, teknolojik bir devrim niteliğinde olup giderek göz ardı edilemeyecek finansal hacme ulaşan kripto paralar varlık grubunun temel taşı olan Bitcoin’i ve etrafındaki merkeziyetsiz finans endüstrisini karşıtlıkları içinde değerlendireceğim. Çoğu finansal ve teknik kavramlarda parantez içinde kavramın İngilizcesini belirteceğim.
Daha geniş kümedeki finansal okuryazarlığın ve özgürlüğün zorunluğu konusunu bu makalede detaylı olarak incelemesem de düşüncelerimin temelinde bu ilkenin bulunduğunu belirtmeliyim. Para realitede kendi başkamız ile olan maddi alışverişin sembolüdür (token). Dolayısıyla ekmek parası ve mesleğimiz etrafında şekillenen hayatımızda finansal okuryazarlık, başkamızla olan ilişkimizde bileceğimiz ve onda kendimizi bulacağımız sınırımızı oluşturan özsel yeteneklerimizden biridir. Hegel’in dizgesine aşina olanlarımız burada özgürlükle, paralel olarak sonsuzluk, idenin/kavramın edimselliği olarak gerçeklik ve bütünle ya da yöntemin uğrakları/momentlerinden olumsuzun olumsuzu, saltık olumsuz olarak olumlu, yani üçüncü momentin edimselliğini sezmiştir [3]. Bize düşen ise bu özgürlüğü kendi emeğimizle kendi bilincimize taşımak, yani içselleştirebilmek.
Bireysel finans konusunun bir diğer önemli ilkesi de paylaşılanların yatırım tavsiyesi olmadığı ilkesidir. Kripto para çevrelerinde bu ilkeye İngilizce kısaltmalarıyla DYOR (do your own research), yani “kendi araştırmanı kendin yap” denir. Zira kavramsal yani gerçek anlamda özgürlüğün bir sorumluluk olduğu çizgisinde, merkeziyetsiz finans bireyin kendi finansal sorumluluğunu tamı tamına üstlenmesidir. Çünkü paranız merkezi sistemden merkeziyetsiz sisteme geçtiğinde sorumlu tutabileceğiniz bir kurum yoktur. Peki aslen mevcut sistemde de zorunlu olan bireyin finansal özgürlüğünü sağlaması için, finansal okuryazarlığın bütünselliği gereği, merkezi sistemin kendi içinden doğan ve gelişen kendi karşıtını öğrenmek faydalı olabilir mi?
Bütünün içindeki yerimizi belirlemek amacıyla tekrar bir üst kümeye yönelmek durumundayım. Yüzme bilmeden can simitsiz suya atılır gibi, kendi içinde bir bütünlüğü olan finans gibi kapsamlı bir konuya yeni girmenin getirdiği bilgi ve deneyimsizlik belki de zorunlu olarak acılı hatalara neden oluyor. Ancak giderek bu acının nesnellik arayışına dönüştüğü ölçüde deneyimin gerçekliğinin, eş deyişle olaylardaki olguların bilincine varıp, kavramlarına doğru bir devim yoluna gidilebilir. Dolayısıyla yatırım tavsiyesi olmayan, insan için böylesine özsel bir konuda bilgi ve deneyim kazanmak kadar, aynı zamanda da güncel kalmaya bir davettir. Zira içinde bulunduğumuz adeta “riskli” ve “risksiz” varlıkların anlam değiş tokuşu yaptığı enflasyonik dönem sanki bizden bunu talep ediyor. Para konusunu bazı travmalarla dolu dipsiz bir kuyu olarak bırakmak yerine, zamanla örtüsünü kaldırıp onunla yüzleşip ve tanışıp, vahşi doğasını ehlileştirip önce kendimize ve belki zamanla başkalarına hizmet için kullanabileceğimiz verimli bir araç haline getirebilir miyiz?
Şüphesiz çoğunluk bu yolda değil ve ancak eğitim ve deneyim ile Akıllı Para (Smart Money) aşamasına, yani bütünsel olarak finans görüsü kazanma aşamasına doğru ilerlenebilir. Bu bakış açısından, tahviller, değerli madenler, fonlar, hisseler gibi ana varlık türlerinin hepsinden oluşan bir sepetin risk yönetimini yapabilecek deneyimi ve bilgiyi kazanmak erek olsa da, tikel bir alandan başlamak zorunlu. Benim maceramda bu alan tahmin ettiğiniz üzere kripto paralar varlık grubu oldu.
Kripto paraların kendilerine geçmeden önce doğumuna vesile olan ebeveynini, mevcut sistemin o günkü koşullarını incelemekte fayda var. 2007-2008 yıllarında dünya 1929 krizinden sonraki en büyük ekonomik krizle yüzleşti [4]. Amerikan mortgage ürünleri ve türevleri etrafında şekillenen sağlıksız, yırtıcı ve denetlenemeyen ekonomi bir balona dönüşüp patladı. Bu durum Amerikan finans sistemi ve dolayısıyla küresel ekonomide ani bir çöküşe neden oldu. Yıllara yayılan şok dalgaları ve semptom giderme çabaları üretimde kısırlık, toplumda büyük işsizlik ve sefalete, hatta yüksek sayıda az gelirli ailenin de etkilenmesiyle intihar sayılarında dramatik bir artışa sebep oldu.
Çok kısa ve yüzeysel olarak bahsettiğim, aslında zincirleme olarak gelişip küresel boyuta ulaşan olayları hakkında çok sayıda içerik üretilmiş ve üretilebilecek bu iki sene sonunda ilk nefesini alan Bitcoin, hiç şüphesiz bu toplumsal travmanın belirgin hale getirdiği çok özsel ihtiyaçlar temelinde tasarlandı. Blokzincirin kazılan (mining) ilk (genesis) bloğunda not olarak Times gazetesinin manşeti “Şansölye bankalar için ikinci kurtarma paketinin eşiğinde” notu yer aldı [5]. Enflasyonun sebebi olan karşılıksız para basımına karşıt olarak arzı sınırlı olan Bitcoin, açık kodu ile isteyen herkesin katılabileceği, denetleyebileceği ve müdahale edemeyeceği (immutable) merkeziyetsiz bir altyapı ile kendi kendini denetlemekte sık sık başarısız olan devlet ve banka gibi kurumların müdahaleciliği gibi özelliklerinin karşıtlarını barındırıyordu. Satoshi Nakamoto rumuzlu yaratıcının gizilliği (anonymous) ve yaratımdan kısa süre sonra çevrimdışı oluşu bu ideallerin uğruna yaratıcının kaçınılmaz olan merkezi rolünü göz önünde bulundurarak dikkatlice tasarlanmış bir bütünselliğin ürünüydü.
Şimdi dikkatinizi kanaatimce konunun en merkezinde gibi görünen “güven” kavramı üzerine çekmek istiyorum. Zira kriz sonrasında, başta bankalar ve regülatörler (devlet) gibi merkezi kurumlara karşı beliren güvensizlik duygusu Satoshi’nin karşılamayı hedeflediği bir ihtiyacı belirginleştirmiş olsa gerek ki, açık kaynak (open source) olarak yayınladığı Bitcoin makalesinin (whitepaper) [6] giriş bölümünü oluşturan ilk sayfasında tam 7 defa güven (trust) kavramını kullanmış. Güvene dayalı olan sistemin zayıflıklarına vurgu yaparak, “güvensiz” (trustless) bir sisteme olan ihtiyacı dile getirmiş. Tanıtlamasız sadece bir soyutlama olmaktan ileri gitmeyen “güvensiz” kavramı yanlış anlaşılmadan önce, “dışa olan güvene gerek duyulmayan” ya da felsefi bir kavrayış ile “kendi usuna dayanarak” şeklinde açımlamalıyım. Öznel bir yolculuk olan bütünün kavranışı yolculuğu idenin edimselliğinin idraki yolunda kişinin kendi kendini sürekli eğitmesi ile dışa olan güvenin (doğru rehberler ışığında) içe olan güvenle bütünlenip imana evrilmesidir. Yani güven bir yere gitmiyor, aksine Bitcoin’in dünyaya katkılarının en önemlilerinden bir tanesi teknolojisinin güvenlik (security) konusundaki üstünlükleri. Diğer deyişle, güvenlik kavramının etimolojisinde kavramın edimselliği gizli. İngilizcede ise aynı kökten türemiyor.
Güvensiz kavramının yanında bir diğer önemli kavram da kripto paralarla birlikte anılan merkeziyetsizlik kavramı. Dikkatli ve kurgul düşünmeye aşina olan bilinç bu iki kavramın da, etimolojik olarak karşıtlarının olumsuzlanması formunda olduğunu görecektir. Eş deyişle, karşıtlarını ortadan kaldırılmış (gizil) olarak kendi içlerinde barındırdıklarını. Yani mutlak olarak güvene ihtiyaç duyulmayan bir varoluşun imgesinin boş bir idealizm olduğu gibi, mutlak bir merkeziyetsizliğin de ancak önsel olarak bir görünüş olduğundan, bir anlak soyutlaması olduğundan söz edebiliriz. Karşıtları ile olan birliktelikleri ise kavramlarının ta kendisi olarak, evrim süreçlerinde giderek gelişerek değişik biçimlerde görüngüye çıkıyor.
Peki o zaman konunun özüne dışsal bir konumdan bakan doğal bilincimizin bizi aldattığı bu görünüşlerin arkasındaki değere nasıl erişebiliriz? Tıpkı özünde bir/bütünsel/kurgul olan felsefeye soyut ve tikel bir başlangıç yaparken olduğu gibi, yanılmadan ilerlemek olanaksız gibi görünüyor. Benim için ise felsefe ve finans dünyasına bu dalış zamanlama olarak paralel ilerledi. Beni sürekli kuşkuya düşürüp zamanla nesnellik sezgisi kazandıran felsefi rehberlerim sayesinde, kendime finans dünyasında da bilimsel ve kurgul düşünen rehberler edindim. Sesleri en çok çıkan kötüleri zamanla eleyip, kendi deneyimlerim sırasında oluşan ihtiyaçlarımı mümkün olduğunca bilimsel bilgi ile gidermeye çabaladım. Bolca öforik ve travmatik şekillerde karşıtları deneyimledikten sonra merkezi bulmaya çalışarak bütüne doğru devinen bir ivme yakalayabildiğimi umuyorum.
Bitcoin ve merkeziyetsiz ekonominin kavramsal temeline geri dönelim. Merkeziyetsizlik kavramının somut yaşamda aslında bir biçim değişikliği olduğundan ya da göreli bir merkeziyetsizlik barındırdığından söz etmiştik. Bu makalede teknolojinin teknik detaylarına pek girmeyeceğim. Ancak çok basit olarak bahsetmeliyim. Kripto paralar çok fazla farklı noktada (node), blokzincirin başlangıç gününden beri olan bütün alışverişi kaydeden dijital muhasebe defterleri (ledger) tutuyorlar gibi düşünebiliriz [5]. Bu alışverişlerin ise validasyonunu yapan bir sistem mevcut, buna da duymuş olacağınız üzere madencilik deniyor. Bu uygulamanın farklı amaçlar için farklı tasarımları olsa da, biz burada bütün kripto para piyasasının üzerine dayandığı temel olarak Bitcoin blokzincirini alacağız. Bitcoin öncesinde, kriptografi teknolojisi ilk bilgisayarlarla paralel olarak gelişmesine rağmen, çeşitli kripto para denemeleri yeterince basit ve bütünsel bir ekonomi kuramadıklarından başarılı olamadılar. Zorunlu olarak statükodan ve küresel çekişmeden doğan saldırılarla hiç aralıksız test edilmekte olan Bitcoin ise 2009’dan beri hatasız çalışıyor. Etrafındaki ekosistemdeki uygulamalar ve diğer kripto paralar için ise olumlu bir genelleme yapmak pek mümkün değil. Manşetleri bulan bazı olumsuz olaylar halkın konunun geneli hakkındaki yüzeysel algısını şekillendirirken akıllı para bu varlık grubundaki değeri çoktan keşfetti. Makaleyi yazarken kabaca 600 milyar dolarlık market hacmiyle Bitcoin Amerikan borsasında en değerli şirketlere kıyasla onuncu sıraya girse de büyüme hızı olarak Tesla ile birlikte diğer bütün şirketleri geride bıraktı.
Zamana karşı test edilmiş olması, hissedarlarının olmaması, diğer kripto paralar gibi karışık uygulamalar içermemesi ve belki de en önemlisi, market hacmi kabaca bütün kripto para piyasasının yarısı olarak bu varlık sınıfının amiral gemisi olması, Bitcoin’in merkeziyetsizlik doğrusunda (mutlak olmamakla birlikte) bütün kripto paralar içinde en merkeziyetsiz konumuna koyuyor. Basitçe düşünürsek, diğer bütün kripto paralar, yani altcoinler, bazı farklarla açık kod olan Bitcoin teknolojisini kullansalar da dolaşan arzlarının hacmi ve dağılımı bazında daha az homojen olmak zorundalar. Çünkü bazı zümreler tarafından daha yakın zamanda başlatılmış olup, daha tikel amaçlar barındırıyorlar ve zamana karşı aynı sürede test edilmediler. Aşağıda bu merkeziyetsizlik spektrumunu inceleyebilirsiniz [7].
Doğruda sol tarafa gittikçe merkeziyetsizlik (decentralised), sağ tarafa gittikçe merkezilik (centralised) ağır basıyor. Permissioned (izinli) blokzincirlere örnek olarak merkezi kripto para borsalarının altyapılarını verebiliriz. ICO’lar (initial coin offering) yeni kripto para lansmanlarını, databaseler ise internetin büyük bölümünü bünyesinde barındıran merkezi serverları temsil ediyor.
Öznel olarak ise, ironik biçimde, ilk kripto para yatırımını yapan neredeyse herkes market döngüsünün balon evresinde popüler görüşe aldanıp prim potansiyelinden ötürü altcoinlere yöneliyor. Gerçekte ise kripto paralar market hacmi sıralamasında altcoinler her market döngüsünde dramatik şekilde yer değiştiriyor ve büyük bir kısmı bir market döngüsünden sonra (4 yıl) unutulup gidiyor. Geleneksel borsada da alt sıralarda gözlenebilen bu fenomen elbette çok daha küçük hacimdeki kripto marketinde çok daha büyük bir volatiliteyle beliriyor. Burada belirtmekte fayda var ki bu makaleyi yazarken küresel kripto piyasası daha şimdiden Borsa İstanbul’un yaklaşık üç katı hacminde.
İlk kripto yatırımım Ethereum olduğundan bu konuda bir istisna sayılmam ancak bu spektrumda ikinci olan Ethereum birçokları tarafından bir altcoin olarak görülmüyor. Ethereum ve akıllı kontratlar konusuna girersem bir daha çıkamayacağım için daha fazla bahsetmeyeceğim, ancak kripto para varlık grubunun teknolojisinin ve uygulama alanlarının gelişimini temsil eden yeni katmanlarının (layer) bu alanda geliştirildiğini belirtmekte fayda var. Sonuç olarak bu piyasada yeterli süreyi (en az bir market döngüsü) geçiren bilimsel bilinç, risk analizini doğru yapıyor ise kripto para portfoyünde ağırlıklı olarak Bitcoin ve Ethereum bulunduruyor. Market döngüsünün farklı evrelerinde varlıkların portföy ağırlıklarıyla oynayarak riski dağıtırken altcoinlerin hepsini çöp olarak düşünmemek gerek. Uygulama alanlarında yarar sağlayıp değer üretebilen daha genç projeler market döngülerini doğru zamanlayabilen bilinçli yatırımcı için bulunmaz yatırım fırsatları oluşturuyor.
Peki bu (göreli) merkeziyetsizlik statükoya karşı ne ifade ediyor? Bugün Amerika’nın dünya egemenliği ekonomik olarak doların rezerv para olması şeklinde beliriyor ve Amerikan Merkez Bankası (FED) karşılıksız para basarak veya basmayarak dünya piyasasını manipüle ediyor ve enflasyona sebep oluyor. Daha despotik bilincin egemen olduğu bölgelerde ise politik ve finansal dengesizlik enflasyonun kontrolden çıkmasına neden oluyor. Bu durumda bizler mal varlığımızı koruyabilmek için paramızı para olarak değil, başka varlıklarda tutmaya mecbur kalıyoruz. Bu durumda bile kullandığımız bankanın, bulunduğumuz ülkenin risklerini farkında olmadan üstümüze alıyoruz. Lübnan, Venezuela, Sri Lanka gibi batan ülkelerdeki durum örnek olarak gösterilebilir. Lübnan’da kendi parasını alabilmek için banka soymak bir dönem adeta moda oldu. Ülke batmasa da devlet regülatörleri yapıları gereği suç ve ceza döngüsüyle evrimlerini geriden gelerek (lagging) sürdürdüklerinden tikel olaylarda birçok mağduriyet gerçekleşiyor.
Peki bu durum kripto paralarda nasıl? Mutlak olarak daha olumlu veya olumsuz denememekle beraber dinamikler kesinlikle bambaşka. Regülasyon güçlüğünden dolayı küresel manipülasyonun ekonomik vahşi batı haline getirdiği bu piyasada tamamıyla değişen dinamikleri öğrenip adapte olmak ve teknolojiyi layıkıyla kullanıp kendi finansal sorumluluğunu devletle veya bankalarla paylaşmadan tamamıyla üstüne almak kesinlikle herkese göre değil. Ancak bu emeği gösterecek ilgisi ve zamanı olanlar için peer-to-peer (eşler arası, merkezi bir kurum olmadan) işlem yapabilmek daha şimdiden vazgeçilemeyecek avantajlar veriyor. Belki de en önemlisi, finansal dengesizlik yaşayan ülkelerde bir miktar parayı sistem dışına çıkararak ülke ve banka risklerine karşı bir çit (hedge) oluşturabilmek.
Kripto paralar konusunda doğal bilincin ürettiği birçok olumsuzlanması gereken yanlış fikir var. Bunlardan bir tanesi Bitcoin = Dijital altın değerlendirmesi. Değer tutuculuk ve likidite açısından altın ile nadir benzerlikler taşısalar da, ancak farklarında Bitcoin’i gerçek olarak öğrenebiliriz. Doğal bilincin belki de en yanıldığı konu, adı kripto para endüstrisiyle birlikte anılan kripto para borsaları veya merkezi kripto paralar gibi görünüşte merkeziyetsiz ama özünde merkezi yapıda olan uygulamaların başarısızlıklarını veya genel olarak dolandırıcılıkları teknolojinin kendisine mal etmesi. Burada belirtmekte fayda var ki, kripto dünyasına adımını atmış ezici çoğunlukta kişi, teknolojinin özünü kullanabilmek için zorunlu araç olan merkeziyetsiz cüzdanlar kullanmak yerine varlıklarını çeşitli fazladan riskler taşıyan kripto para borsaları gibi merkezi uygulamalarda tutuyorlar. Bu konuda detaylı bir makaleyi kaynaklar bölümünde paylaşıyorum [8].
Sanılanın tam aksine, bu tarz negatif olaylar Bitcoin’in özü olan merkeziyetsizlik idealini destekliyor ve reelde Bitcoin dominansı (diğer kripto paralara oranla market hacmi) bu tarz dönemlerde artıyor. FED’in faiz artırarak piyasanın suyunu çektiği bu dönemlerde, sadece kripto piyasası değil bütün marketlerde, tersi olan balon dönemlerinde oluşan etik dışı uygulamalar likidite yokluğundan dolayı oyunlarının açığa çıkmasıyla eleniyor ve market parazitlerinden silkelenerek sağlığına kavuşuyor.
Market döngüleri konusu çok daha detaylı bir incelemeyi hak etse de bu konuda hepimizin aşina olduğu bazı fenomenlere dikkat çekmekte fayda var. Bir genelleme yapılırsa, yatırım konusunda acemi olan birisi bir varlığı ilk defa o varlığın popüler olduğu bir dönemde satın alır. Yani hızlı hareket eden marketlerde primini çoktan yapmış olan bu varlık makul değerinin (fair value) üzerindedir. Bahsettiğim fenomenden alınan ders halk diliyle “herkes alırken sat, herkes satarken al” seklinde genellenebilir. Ancak bu metot ikinci bir fenomenle kolayca aleyhinize çalışır. Kapsamlı ve bilimsel bilgiye eğitilmemiş bilinçlerin yüksek çıkan sesleri ve bu piyasada kripto para borsaları olarak beliren kurumlardan oluşan tüketim toplumu, işlem ücreti kazanmak için etik dışı reklamlarla sizi sürekli alım satıma iterken, açgözlülüğünüz ve korkunuza oynayarak sizi marketlerde hep ters tarafta bırakmasını bilir. Burada bütünün görüsü olmadan tek başına teknik analizin de deterministik anlak soyutlamalarıyla beraber yanlış edimlere sebep olabileceğini not düşmek istiyorum. Bu tarz bir yaklaşım hiç kuşkusuz bir pozitivizmdir.
Eğer bilinç bu dersi de verirse yavaş yavaş uzun vade yatırımcısı olmayı öğrenir. Reklamların ve popüler algının kötü ve yanlış olduğunu fark eder, görünüşlerin arkasındaki özleri görebilmek için kendisini eğitir, dürtüsel davranmayı bırakır, iradesine sahip olup sabırlı davranmasını alışkanlık haline getirir. Diğer deyişle akıl görüsü kazanır ve sezgisini geliştirir.
Son olarak bu teknolojinin geleceğini değerlendirirsek, Bitcoin ve merkeziyetsiz finans teknolojilerini sistemin kendi ihtiyaçlarından dolayı kendi kendisine hizmet için doğurduğunu ve gelişerek gelecekte potansiyel olarak önemli bir rol oynayabileceğini söyleyebiliriz. Fakat bu teknolojinin bütün yaşam gibi bir evrim sürecinde olduğu ve geride evrilememiş çokça ceset bırakacağı şüphesiz. Ayrıca her farklı uygulamanın kendi gereksinimlerine göre biricik bir formatta mevcut ve yeniyi, merkezi ve merkeziyetsizi farklı ölçülerde kullanıp birleştirebileceği olgusu birçok uygulamayı özünde gizil olarak merkezi kılacak. Benim öngörüm ise merkeziyetsizliği ağır basan Bitcoin veya blokzincir teknolojisinin gelecek bir temsilcisinin Kant’ın hayalindeki potansiyel bir dünya cumhuriyetinin rezerv parası olmaya önemli bir aday olduğu. Statüko kendi köklü kurumlarına rakip olduğundan onunla zorunlu olarak savaşımda olsa da internete erişimi olan herkesin ayrımcılığa uğramadan kullanabilmesi gibi daha şimdiden insanlara sahip olmadıkları olanaklar veren bir teknolojiyi her saldırısında farkında olmadan daha da güçlendiriyor. Büyük ihtimalle yakın zamanda aynı internet devriminde olduğu gibi sistemin “savaşamıyorsan katıl” mottosuyla bu teknolojiyi giderek daha da benimsediğini göreceğiz. Ancak para ve gücün vahşi doğasının kendisiyle olan zorunlu savaşımından doğan algı manipülasyonu baki kalacağından özsüz görünüşten, sığdan, hamdan, kötüden kendimizi sürekli eğiterek devamlı özgürleşme gereksinimimiz hiç bitmeyecek.
Kaynaklar
1. A. Yardımlı, “Teknoloji ve Etik”, https://azizyardimli.com/etik_ve_teknoloji/0_teknoloji_ve_etik.html
2. A. Yardımlı, “Etik ve Ekonomi”, https://azizyardimli.com/etik_1/etik_ve_ekonomi.html
3. G. W. F. Hegel, “Encyclopedia of the Philosophical Sciences – Science of Logic – Paragraphs 79-83”, 1830.
4. Wikipedia, “2007–2008 Financial Crisis”, https://en.wikipedia.org/wiki/2007%E2%80%932008_financial_crisis
5. Wikipedia, “Bitcoin”, https://en.wikipedia.org/wiki/Bitcoin
6. S. Nakamoto, “Bitcoin: A Peer-to-Peer Electronic Cash System”, 2008, https://bitcoin.org/bitcoin.pdf
7. M. Casey, J. Crane, G. Gensler, S. Johnson and N. Narula, “The Impact of Blockchain Technology on Finance: A Catalyst for Change”, Geneva Reports on the World Economy 21, Pg. 6, 2018.
8. J. Agbo, “Storing Crypto: Crypto Wallets vs. Exchanges”, https://www.coingecko.com/learn/crypto-wallet-vs-exchange