Daniel Golebiewski / Çeviri: Selçuk Alev
İkinci
Dünya Savaşı sonunda, bireyler ve sivil toplum kuruluşları (STK’lar), Birleşmiş
Milletler Sistemi kurucularını, birtakım insan hakları unsurlarını ortaya
koymak ve başlatmak konusunda sıkıştırdılar. Bu, her kim olursa olsun ve her
nerede yaşarsa yaşasın tüm bireylere hak tanıyan insan haklarının uluslararası
bir belgesini hazırlamak ve geliştirmek anlamına geliyordu. 1946 yılında Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (İHEB) olarak adlandırılacak olan,
temel yurttaşlık ve politik, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve kültürel hakları
da içeren bir belge düzenlemek için İnsan Hakları Komisyonunu kurdu. 10 Aralık
1948’de, beklenildiği üzere, Birleşmiş Milletler (BM), çekimser 8 ülkeye
karşılık 48 üyesinin oybirliğiyle İHEB’i kabul etti.
Kabul
edilmelidir ki uluslararası belgelerin ve ulusal anayasaların insan haklarından
oluşmasından çok önce, insanoğlu, kültürleri ve gelenekleri üzerinden adalete
ve desteğe olan ihtiyacını göstermiştir.[1]
İnsanlar, kendi aileleri, toplulukları, devletleri ya da dinleri içinde
iletişim kurarak, yaşam hakkı, yasalar önünde eşitlik ve ifade özgürlüğü gibi
temel hak ve sorumlulukları oluşturdular.[2] Sonuç
olarak, daha yakından bakınca, birisi, İnsan Hakları Komisyonu’nun önceki temel
hak ve sorumlulukları kültürlerden, geleneklerden aldığını –ki bunlardan biri
de Hristiyanlıktır, ve bunları, tüm bireylerin sahiplenmesi için yazıyla
uluslararası bir belgeye, İHEB’e döktüğünü ileri sürebilir. Komisyon, iki dünya
savaşı ve Nazi soykırımı göz önüne alındığında insan haklarının varolmak için
özel bir dini gerekçeye ihtiyaç duymadığını öne sürse de[3] ve İHEB
Tanrı’ya ya da belirli bir dine atıfta bulunmasa da,[4] kişi
kesinlikle belgede açıkça değil ama üstü kapalı olarak Hristiyan değerlerin
olduğunu görebilir.
İHEB’de
bulunan insan haklarının Hristiyan geleneğine belli bir yaklaşımı olduğunu
tartışırken, bu deneme yazısı, Hristiyan kutsal kitabı, yazı ve yazıtlarından
alınan değerleri – sadece Nasıra’lı İsa’nın yaşamı, öğretileri ve havariler
dönemi ile ilgili Yeni Ahit değil, aynı zamanda Tanrı’ya ve Yahudi halkına[5] atıfla
Eski Ahit’e ait olanları da – ayrıntılı olarak inceliyor. Ancak, insan hakları
gelişimine yol açan her Hristiyan değerini ayrıntılı olarak incelemek zaman
alan ve çok geniş kapsamlı bir iş olacağından, bu deneme yazısı Schweiker’in
beş uluslararası insan hakları kategorisini kullanarak araştırma ve
incelemesini yapacaktır: “Kişi hakları, hukukun üstünlüğü ile ilişkilendirilmiş
haklar, siyasal haklar, ekonomik ve sosyal haklar ve topluluk hakları.”[6] Bunu yaparken, bu yazı sadece yurttaşlık,
siyasal, ekonomik ve sosyal hakları değil, grup haklarını da dikkate alacaktır.
Ancak,
şunu açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Birincisi, insan haklarının sınıflandırılması
için evrensel bir format bulunmadığından, bu deneme yazısının Schweiker’in
sınıflandırmasını kullanması, insan haklarının bir hiyerarşiye sahip olduğu
veya nihayetinde ayrılabilir olacağı anlamına gelmez; insan haklarının
hiyerarşisi yoktur ve tam etkililiklerine ulaşmak için birbirlerine bağımlı
olmalıdırlar.[7]
İkincisi, Uluslararası Haklar Bildirgesi yalnızca İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi – İHEB (Universal Declaration of Human Rights – UDHR – 1948) değil,
aynı zamanda Uluslararası Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (Universal Covenant
on Civil and Political Rights – ICCPR – 1966) ve Uluslararası Ekonomik, Sosyal
ve Kültürel Haklar Sözleşmesi (International Covenant on Economic, Social and
Cultural Rights – ICESCR – 1966)’den de oluşmasına karşın, bu yazı sadece İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi –İHEB’e odaklanmaktadır, çünkü İHEB, tüm
insanların doğası gereği kazandığı hakların ilk küresel ifadesini temsil
etmektedir– sonraki her sözleşmenin temeli budur. Son olarak, bu deneme yazısı
Hristiyan Kutsal Metinleri insan haklarıyla çelişen bazı belirli değerlerden
oluştuğunu kabul eder – kadın hakları ve eşcinseller gibi. Yine de, Latince
‘religare’den gelen din sözcüğü “bir zamanlar bağlı iken sonradan kırılan ve
parçalara ayrılanı tekrar kaynaştırmak”[8] anlamına
geldiği için, Hristiyan değerleri kutsal hikâyeler üzerinden, kişinin nasıl
“anlamlı bir dünya”ya[9], insanın
acı çekmediği, insana layık olan haysiyet ve değer üzerine kurulu bir dünyaya
bağlı olabileceği bir insan hakları vizyonu getirmektedir.
Bu
yazı, ilk olarak kişi hakları – her şeyden önce yaşam – ile başlamaktadır.
İkinci olarak hukukun üstünlüğü ile ilişkilendirilmiş haklar, özellikle de
devletin rolü ve yasal işlemler araştırılmakta, üçüncü sırada ifade özgürlüğü
gibi siyasal haklar incelenmektedir. Dördüncü olarak sosyal refah, çalışma
hakkı, aile gibi ekonomik ve sosyal haklar, beşinci olarak da grup, çevre ve
çocukları içeren bazı topluluk hakları yer almaktadır. Son olarak, yazı nihai
mütalaa ve son sözleri bulundurmaktadır.
Kişi Hakları: Bir Hediye Olarak
Yaşam
Herhangi bir insan hakkına ilişkin Hristiyan anlayışı, Tanrı’nın
yaratması ile başlar.[10] Tanrı,
“Olsun…”[11]
diyerek gün ve gece, su ve toprak, bitkiler ve hayvanlar gibi daha önce
yarattıklarından farklı olarak, erkeği ve kadını yaratırken gökyüzünü ona
katılması için davet eder ve “insanı kendi suretimizde, kendimize benzer
yaratalım”[12]
der, ki bu da özel bir şeyin varolmaya başladığına işaret eder. Aslında Tanrı
insanı yaratmasına “iyi” demek yerine, geri kalanında olduğu gibi, bunu “çok
iyi”[13] olarak
adlandırmaktadır.
Hristiyanlar bu hikâyeden iki anlam çıkarır. Birincisi ve en
önemlisi, insan yaşamı Tanrı’nın zarif bir armağanıdır ve dolayısıyla kutsaldır[14] – bu
İHEB’in yaşam hakkı ile ilgili 3. maddesini şekillendirmiştir.[15] Bu
nedenle, Tanrı’nın suretiyle yaratılan insanın, dünya üzerinde özenle ve
şefkatle hareket eden “Tanrı’nın temsilcisi” olduğu anlatılmak istenmektedir.[16]
Tanrı’nın gözünde doğuştan haysiyetiyle varolan insan (İHEB önsözündeki sözler)[17], sadece
ötekine saygı duymakla kalmamalı, aynı zamanda insan yaşamının kutsallığına da
saygı duymalıdır;[18] aksi
halde bir insana eksik olarak davranan “Tanrı’nın suratına tükürüyor”[19]
gibidir. Buna göre, kişi, Hristiyan değerleri üzerinden yaşamın Tanrı’nın
korunmaya değer bir armağanı olduğunu, “öldürmeyeceksin”[20] emri
kadar modern hukukun belirlediği ve çocuk, yetişkin ve yaşlıların hak ve
yaşamlarını koruduğunu da ileri sürebilir.
İkincisi, Hristiyanlar, insanların doğal düzenin parçası oldukları
için değil, Tanrı tarafından yaratıldıkları için haklara sahip olduklarını
savunur. [21]
Dolayısıyla, Hristiyanlar insan haklarının doğal yasalar temelinde
gerekçelendirilemeyeceğini, daha çok Tanrı’ya dayandırılması gerektiğini iddia
ederler.[22]
Bununla birlikte, Hristiyanlar, Tanrı’nın yaratılmış düzenine ek olarak,
kişinin kendisinin ve diğerlerinin haysiyetini ve itibarını, tüm komşuları
sevmeyi öğreten[23]
İsa Mesih üzerinden Tanrı ile buluşma sayesinde tam olarak keşfettiğini de savunurlar.
Başka bir ifadeyle, Eski Ahit yaşamın değerini savunur ve onaylarken Yeni Ahit
İsa’nın yaşamı ve öğretileri üzerinden buna daha başka gerçeklikler katar.
Örneğin, dünyaya gelerek “(herkes)’in hayatı olabilir ve bunu
doyasıya yaşayabilir.”[24] İsa, Büyük
Emir’inde, kişilerin doğuştan olan değerini, kişinin komşusuna da geçirir:
“Komşunu seveceksin ve düşmanından nefret edeceksin.”[25]
Elbette, Tanrı’yı sevmek ve kişinin komşusunu sevmesi için Büyük Emir
uygulanabilirlikte sınır tanımaz – Hristiyanlar, ötekinin sevgiye karşılık
vermesine bakmaksızın herkesi sevmelidir.[26] Aynı
şekilde, İsa “Altın Kural”ı da öğretir: “Her şeyde başkalarına sana
davranılmasını istediğin gibi davran.”[27]
Kısacası, yaşam hakkı ile ilgili olarak, Tanrı’nın yaratımı ve İsa’nın öğretilerini
temel alan İHEB’in 5. maddesinde[28] de
bulunduğu gibi, Hristiyanlar herkesin işkenceye ve insanlık dışı muameleye
karşı çıkması gerektiğine inanırlar.
Hukukun
Üstünlüğü Önünde İlişkilendirilmiş Haklar
Din ve Devlet
İnsan haysiyeti ve insan hakları Tanrı’nın yaratısının parçaları
olduğuna göre, Hristiyanlar devletin insan haklarını formüle ettiği ve
koruduğu, onları yaratmadığı olgusuna bağlı kalır.[29] Lakin,
Tanrı yetkili makam ve mercileri[30] tayin
ettiği için, devlete karşı çıkan her kim ise Tanrı’nın yasasına da karşı çıkmış
olur ve bu nedenle hakkıyla ve zorunlu olarak yasal işlemlere tâbidir. Devlet,
Tanrı’nın da öyle yapacağı gibi, kötü hareketleri cezalandırma görevine sahip
olduğundan, Hristiyanlar eğer kötüden kaçınmak istiyorlarsa – Tanrı’nın yasasının
hüküm vermesine, mahkûm etmesine göre tanımlanmıştır – iyi hareket etmek
zorundadırlar – Tanrı’nın takdirine göre tanımlanmıştır.[31]
Hristiyanlar bu sözlerden iki düşünce çıkarırlar:
1)
Hükümet ancak devletin sürdürme ve koruma[32]
sorumluluğunu üstlendiği kamu düzenine zarar veren kişilerin eylemlerini
yargılayabilir ve
2)
Devlet kendine ya da vatandaşlarına bir dini zorla kabul ettiremez, dayatamaz.[33] İsa,
öğretilerinde bu ayrımı teyit ederek ve” Sezar’ın hakkını Sezar’a Tanrı’nın
hakkını Tanrı’ya verin”[34] diyerek
hiçbir hükümdarın ya da yönetenin Tanrı’ya ait olanı sınırlama veya belirleme
yetkisinin olmadığını kastetmiştir. Üstelik, kilise ve devletin bu ayrımı,
ikisinin birbirine karşı mesafe koyması anlamına kesinlikle gelmez; bilakis,
sadece ikisi de birbirine ihtiyaç duymakla kalmaz, çoğu zaman görevleri de
örtüşür.[35]
Başka
bir deyişle, İHEB’in 21. maddesiyle ilgili olarak[36], “iyi
bir hükümet”[37],
ancak devlet ile yurttaşları arasında bir bağ, bir ilişki varolduğunda oluşur.
Bir taraftan, yurttaşların devlete bağlılığını ve sadakatini gösterme
yükümlülüğü vardır.[38] Diğer
taraftan da devlet, karşılık olarak, haksızlık edeni ve suç işleyeni cezalandırmak
ve sadık yurttaşları övmek, methetmek[39] için
ideal temsilciler atamanın yanı sıra yurttaşlarının tercihlerini ve
vicdanlarını manipüle etmek için politik yapılarını ve güçlerini kullanmaktan
kaçınmaya çalışır.[40] İlginç
bir şekilde o zaman, 21. madde kadar bu Hristiyan değer de demokrasi fikrini
tam anlamıyla destekler görünür.
Yargısal İşlemler
Hristiyan
sosyal adalet inancı, Tanrı’nın manevi karakterinin onun için adil olanın
toplum için de iyi olduğunu sağlayabileceği görüşünü savunan Eski Ahit’ten
yansımaktadır.[41]
Hristiyanlar, adil bir yargıç için Tanrı’nın en iyi model olduğuna inanırlar –
O “tarafgir değildir ve rüşvet almaz”[42] ve her
zaman masumun yanında olur.[43] Zaten,
Hristiyanlar, devlet mahkemelerinin değil, Tanrı’nın, günün sonunda huzuruna
çıkan kişiyi yargılayacağına inanır.[44]
Aslında, İsa’nın kendisi, tek bir bölümünün bile başarısızlığa uğramaması
gerektiğini ilan ederek, Tanrı’nın Yasası’nın kutsallığını yüceltir.[45] Bu
nedenle, Hristiyanlar adil ve insancıl adli işlemler için aşağıdaki hususları
gerekli sayarlar.
Birincisi,
İHEB’in de 7. maddede[46] not
ettiği gibi, insanlar yasa önünde eşittir.[47]
İkincisi, dava ve kovuşturma için kanıtlanmak ve tanıklık etmek üzere en az iki
tanık gerekir.[48]
Üçüncüsü, Tanrı tarafsız olduğu için, yargıç tüm delilleri dikkatlice incelemiş
olarak tam bir tarafsızlıkla, önyargısız ve rüşvet almadan[49] hüküm
vermelidir[50],
ki bunların tümü benzer şekilde İHEB’in 10. Ve 11. maddelerinde görülebilir.[51] Son
olarak hem yurttaşlar hem yerleşik yabancılar aynı ceza infaz sistemine tâbi
olmalıdır.[52]
Esas itibariyle, bu yargısal talimatlar, bir kez daha, Tanrı’nın tüm insanların
birbirlerine kendininkine benzer şekilde davranmalarını istediğini
göstermektedir.[53]
Siyasi Haklar ve İfade Özgürlüğü
Hristiyanlar
düşünce ve duygu özgürlüklerini kendilerinin Tanrı ve diğerleri arasındaki,
onların esenliklerini ve kişilerarası ilişkilerini[54]
etkileyen ve pekiştiren iletişim olarak görürler – ki bu 18. maddede de
belirtilir.[55]
Tanrı insanlara seçme özgürlüğü bahşetse de [56],
Tanrı’nın kulları ve hizmetkârları olarak[57] ya da
İsa tarafından özgür bırakılmış olarak[58],
Hristiyanlardan özgürlüklerini “kötülük için bahane ya da mazeret” olarak
kullanmamaları istenir.[59]
Mesela,
İsa’nın öğretileri ya da müritlerinin davranışları, eylemleri, sosyal reformlara
yönelik şiddet kullanımına destek vermez.[60] Örnek
olarak, İsa havarilerini kılıç kullanmaktan caydırır[61],
herkesle barış içinde yaşamaya yönlendirir; eğer insanlar bu temel ilkeyi
görmezden gelirlerse, hiçbir zaman sosyal reformları başaramazlar.[62] Dönemin
statükosuna karşı meydan okuduğu için İsa’nın devrimci bir karaktere sahip
olduğu iddia edilebilirse de o görevini politik davranış ve eylem yoluyla
değil, daha çok manevi değerler temelinde yerine getirir.[63] Aslına
bakarsak, İsa kalabalıkların onu kral yapmasına izin vermez[64] ama
onun yerine onların kurtuluşa kadar sadakayla ve dualarla izinden gelmeleri
için çağrıda bulunur.
Ancak
bu, İsa’nın, Hristiyanların sosyal özgürlüklere katılmalarını yasakladığı
anlamına gelmez. İHEB’in 19. Ve 20. maddelerinde yansıtılan bir düşünce olarak[65],
Hristiyan değer, erkek ya da kadın, kişiye tüm potansiyelini, ancak sadece
barışçı yöntemlerle[66],
geliştirme fırsatının verilmesi gerektiğini ifade eden değerdir. Örnek olarak,
kişi bir başkasına karşı –“Göze göz ve dişe diş”–[67], bir
şiddet kullanmamalı, onu yerine “öteki yanağını uzat”[68] veya
“ikinci mili de yürü”[69] gibi,
ayrılıkları, farklılıkları halletmek üzere barışçı yollar bulmalıdır. Böyle
olmazsa, dinsel hakaret ya da milliyetçilik duygularıyla yapılan basın
açıklamaları, kamuya açık ifadeler, kamu yararını oluşturan ve destekleyen
ortamı başarısızlığa sürükleyen silahlı çatışma ve bölünmeyi tetikleyebilir.[70] Yine
de, Tanrı insanları birbirleriyle ve yaratılışın geri kalanıyla bağımlı olmak[71] için
yarattığından, ilk Hristiyanlar meclisler kurmuş ve Tanrı Kelâmı’nı vaaz etmek
amacıyla Roma vatandaşları olarak haklarından yararlanmışlardır.[72] Burada,
ilk Hristiyan topluluklarına, insan hakları savunma gruplarının yükselişi ve
gelişmesi için mükemmel bir şekilde öncelik verildiği ve şimdi o grupların,
Tanrı kelâmını vaaz etmek yerine, insan hakları sorunları üzerine eğilmek için
evrilmiş oldukları iddia edilebilir.[73]
Dahası,
ifade özgürlüğünün, bir kişinin yaratılan dünyadaki ruhsal gelişimine ve
bilgisine yeni yollar açabileceğine inanan Hristiyanlar, yaratıcı işe,
çalışmaya ve eğitime değer verirler.[74]
Hristiyanlar, kendini ifade hakkını, mezarlıklar ve kültürel anıtlarda[75]
bulunanlar gibi toplumun diğer üyelerinin inançlarına ve yaşam tarzlarına
hakaret etmeyen bir edim olarak görürler – bu bakış kültürel yaşam hakkı ile
ilgili 27. madde ile tutarlıdır.[76] Benzer
şekilde, Hristiyanlar eğitim hakkını, kişinin dinini ve kültürünü öğrenmesi
kadar, Tanrı’nın yaratısına uygun olarak kişiliğini biçimlendirmesi için de bir
araç olarak görürler – eğitim hakkı konulu 26. madde de benzer dili kullanır.[77] Hal
böyleyken, Tanrı’nın yarattıkları olarak ya da haysiyet sahibi insanlar olarak,
herkes kendi ifade özgürlüğünü kendine, kendilerine ya da çevresindekilere
zarar vermeyecek şekilde kullanmak için çaba göstermelidir.[78]
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Sosyal Refah
İsa’nın
daha talihsiz ve bahtsız olanlara duyduğu değişmez şefkati örneklemelerinden
sonra[79],
Hristiyanlar iyi işler yaparlar, hayırlar işlerler, çok iş görürler.[80] İsa’nın
“paylaşmak önemsemektir” düşüncesinin, ama daha çok özellikle de “Dileyin, size
verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her
dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır” sözünün peşinden
giderler.[81]
Hristiyanlar,
ayrıca, onun öğretilerinin konuksever, ikramcı taraflarını da örnek alırlar.
Örneğin, çoğu zaman, ekmeğini ve yiyeceğini paylaşmanın yanı sıra[82],
ilk Hristiyanlar sahip olduklarını, mallarını, eşyalarını satarlar ve
kazandıklarını ihtiyaç sahiplerine dağıtırlardı.[83]
Karşılığında, havarilerin asla böyle talepleri ve beklentileri olmasa da,
ötekiler içten gelerek, gönüllülükle havarilere konuksever davranırlardı.[84]
Bu örnekler, sosyal güvenlik hakkı ile ilgili 22. maddeyi şekillendirir.[85]
İsa ve havarilerinin
örneklerinden başka, Hristiyanlar, kendilerinde, günahları için tövbe etmek ya
da Tanrı’ya ve başkalarına daha yakın olmak gibi iyi işler yapmanın yollarını
da keşfederler.[86] Daha
önceki Hristiyan topluluklardan günümüze dek örnekler olarak Hristiyanlar hayır
kurumlarına para bağışlar, yiyecek dağıtımı yapar ya da sadece muhtaç olanlar
ve acı çekenler için dua ederler. Bununla birlikte, Hristiyanlar, İsa sadakayı
gizli vermeyi özendirdiği için[87],
yapılan iyi işlerin filantropi (hayırseverlik) ya da isim tanıtmaya vardırılmaması
gerektiğini, çünkü bunun iyi işler yapma amacını boşa çıkardığını ve onun
yerine –deyim yerindeyse– kameralara ilgi odağı işler haline dönüştüğünü de not
düşerler. Yine de, uluslararası bir topluluğun bir krize yardımının yolunun
kurtarma, destek ve yardım[88]
olduğu anlamına gelen “insancıllık/ yardımseverlik sözcüğünün İHEB’de yer
almamasına karşın, tüm insanlığın iyiliği için, iyi işlerin Hristiyan
değerinin, 1945’te BM kurumunun teşkilinden önce, herhangi bir resmî BM
uluslararası yardımseverliğine kesinlikle yol gösterdiği iddia edilebilir.
Çalışma Koşulları
Yeni Ahit’in tanımladığı
gibi, ilk Hristiyanlar, İHEB 25. maddede[89]
listelenen –gıda, giyecek, barınma, tıbbi bakım, istihdam[90]
gibi temel insan ihtiyaçları karşılanmadan yaşamayı neredeyse imkânsız
bulurlar. Aslında –Yahudi geleneğinin her erkeğin zanaat/meslek/ticaret
öğrenmesini gerektirmesi[91]
uyarınca– İsa sadece marangozluğu öğrenmekle kalmaz, görevini, misyonunu da
“iş” olarak tanımlar.[92]
Bununla birlikte, Yeni Ahit, çoğu 23. maddede yer alan[93],
insani çalışma koşullarına çeşitli yönlendirmelerde bulunur.
Birincisi, iş/emek
üzerine genel bir yönelti olarak, “iş/emekçi ödenmeyi hak eder.”[94]
İki, işverenler çalışanlarına karşı siyasi, ekonomik, sosyal ya da kültürel
zeminde ayrımcılık yapamaz.[95]
Üç, İsa, kişinin hayatını günahkâr-olmayan yollarla kazanması gerektiğini
gösterdiğine göre[96],
insanlar geçinmek için fuhuş, uyuşturucu kaçakçılığı, çocuk kaçakçılığı ya da
mafya işleri ile iştigal edemezler – İHEB 4. madde bunların tümünü zımnen
yasaklar.[97] Başka
bir deyişle, Tanrı tüm insanları yarattığına ve onlardan, onun akla uygun
dünyevi yaratımını daha da geliştirmelerini beklediğine göre[98],
iş/emek “kutsal ve Tanrı için kabul edilebilir” bir edim olmalıdır.[99]
Son olarak, işverenler çalışanlarına kendilerini Tanrı’ya vakfetmek ve/veya
dinlenmek için bir ya da iki gün izin vermeli – bu günler de işverenler ve
işçiler için yük değil, kazanç olmalıdır.[100]
Dolayısıyla, bir işçi sürekli çalışamaz ve dinlenme ihtiyacı vardır ilkesi
–dinlenme ve boş zaman hakkı ile ilgili 24. madde ile uyumlu olarak[101]–
kişinin fiziksel ve zihinsel durumu için[102]
gerekli ve esas olduğunu kanıtlamıştır.
Bununla birlikte,
Hristiyanlar, ekonomik hakları kullanmanın, maddi servetin toplum varlığı için
hükmedici ve baskın bir amaç olarak kullanımına yol açmaması gerektiğinin
altını çizerler.[103]
Böyle yapılırsa, o zaman bu tabakalara, sınıflara ayırma, komşunu sev emri ile
çelişir, çünkü bireyin ve toplumun manevi, ahlaki bozulmasının koşullarını
yaratmasının yanı sıra, insanlar arasında yabancılaşma duygusu da oluşturur.[104]
Aile
İsa, bir aile sorunu
(tartışmalar ve kavgalar gibi) çözülene ya da düzeltilinceye kadar kişinin
sunakta hediyesini veremeyeceğini vurgular.[105]
Hristiyanlar bunu, ritüellerin önemli olmasına karşın, aile ilişkilerinin ilk
sırada geldiği anlamını taşıması olarak yorumlamaktadır.[106]
Zaten Hristiyanlar kişinin Tanrı ve komşu anlayışını dinsel gelenekler ve
eskiden kalma, nesilden nesile geçmiş kültürler vasıtasıyla kazandığına inanır.[107]
Aslında, Hristiyanlar, ebeveynleri çocuklarının eğitimine karar verirken, ki
burada kastedilen devlet ya da kilise okullarıdır[108],
hukuk sisteminin o ebeveynleri önemli bir rol almaktan mahrum etmemeleri
gerektiğini ileri sürerler – 26. madde.[109]
Dolayısıyla, Hristiyanlar hukuk sistemini – 16. maddede görüldüğü gibi[110]
– kişinin gelişiminin ayrılmaz bir parçası olarak aileyi saymaya ve ahlaki
aşınmaya karşı korumaya sevk ederler.[111]
Herkesin kabul edeceği gibi, Hristiyanlar, bir aile fikrini “Kutsal Aile”
üzerine dayandırsalar da –Bebek/Çocuk İsa, Meryem Ana, Aziz Joseph (Yusuf)–[112]
eşcinsellerle bağdaşmayan, çocuklarını gözeten, seven, destekleyen ebeveynlerin
olması, onlara sahip çıkılması fikri aynı değeri taşır.
Topluluk Hakları
Hepimiz birimiz, birimiz
hepimiz için.
Tıpkı ilk Hristiyanların
bir bağın insandaki merhameti, şefkati güçlendirmesine yardımcı olduğuna ve
toplumsal, sosyal ilgi ve kaygı[113]
güdüsü sağladığına inanması gibi, Hristiyanlardan da, ırk, sınıf, cinsiyet vb.[114]
temeline dayanan bölünme ve yabancılaşmaya yol açabilecek bireysel özgürlükler
yerine gerçek özgürlüğü kuran ve yerleştiren yeni bir insan topluluğu örneği
oluşturmaları istenmektedir. Başka bir deyişle, Hristiyanlar inancın insan
hakları elde etmeyi sağladığına inandıklarına göre ve Tanrı da insanları kendi
suretinde yarattığına göre, insanlar bireyler olarak kendiliğinden, kendi
başlarına haklara sahip değildir, aksine onların kendi topluluklarında
başkaları ile ilişkili olarak karşılıklı ve nihayetinde Tanrı’ya karşı
görevleri vardır.[115]
– 29. madde.[116]
Daha belirgin olarak,
bireyselciliğin ve ortaklaşmacılığın (kolektivizmin) aşırı uçlarının bireyin
kişiliğinin alçaltılmasına, suç artışına ve başkalarının yabancılaşmasına yol
açabileceğine inanan Hristiyanlar, birey hakları ve insanların sorumluluğu
arasında birbirini önceleyen bir dengenin varolması gerektiğini öne sürerler.[117]
Bunu böyle yapabilmek için, Hristiyanlar, kişi çevresindeki komşularla
ilgilenirken, onları gözetirken, sevginin bireye ve etrafındakilere tam
özgürlüğün tadını çıkarmaları olanağı vereceğine inanırlar.[118]
Bu, aslında 1. maddenin sosyal doğaya[119]
yaptığı göndermede görülebilir, ki toplumun olmadığı sosyal doğada, insanlar
fikirlerini ve kişiliklerini diğerleri arasındaki etkileşimden aldıklarından,
bireyselcilik varolmayı kolaylaştırır.
Çevreyi Sevmek ve Önemsemek
Tanrı, erkeğe ve kadına,
hayvanların ve bitkilerin yaşamı süresince sahiplik ve yönetme hakkı verdiğine
göre, Hristiyanlar, herkesin, Tanrı’nın –sadece dünyada hüküm sürmek değil,
onun dünyaya ait yaratımlarını da koruma– amacını yerine getirmesi gerektiğine
inanır.[120]
Bununla birlikte, Hristiyanlar, dünyanın kaynaklarının sadece insanlığın
mülkiyetinde olmadığını, öncelikle, herkesin bencillik yapmadan kullanabileceği
Tanrı yaratımı olduklarını kabullenirler.[121]
Bu nedenle, fakirleşen ruhlara ve çevreye yol açacağından, Hristiyanların,
maddi ihtiyaçlarını karşılayacak ve doyuracak sınırsız bir açlığa sahip
olmaları yasaklanmıştır –Tanrı’ya karşı günaha girmekten bahsetmiyoruz bile.[122]
Daha iyisi, Tanrı’nın doğasının güzelliğini ve zenginliğini korumaya yardımcı
olmak için, insanların makul, ölçülü, ılımlı gereksinimleri olmalıdır.[123]
Üstelik bir ahırda doğan[124]
ve çoğunlukla balık ve ekmekle[125]
beslenen İsa, hayvan haklarının en iyi savunucusu olarak görülebilir. Öyle ki,
ne zaman ne yerse yesin, gıdayı kutsal kabul ederek ve Tanrı’ya şükrederek, tüm
yaşama olan saygısını gösterir.[126]
Dahası, yemenin yanı sıra, “soyguncu yatağı” değil, “ibadethane” olması gereken
tapınakta kafese kapatılmış satılık hayvanları gördüğünde deliye döner;
alıcıları ve satıcıları kovmakla kalmaz, sarrafların ve güvercin satanların
masalarını devirir.[127]
Burada, İsa’nın öfkesi sadece hayvanların kötüye kullanılmasını, istismarını
görmesinden değil, aynı zamanda Tanrı’ya kurban etmek değil de kâr sağlamak
amacıyla hayvanların hayatını çalan insanları görmesinden de kaynaklanıyor
olabilir. Çevreyi ve içindeki varlıkları sevme, önemseme, gözetme görevine
sahip olmak, esasen, onlarsız yaşamak çok güç olduğu için sınırlamanın ya da
fiyat etiketi koymanın zor olduğu su, güneş ışığı ve hava gibi kamusal mallar
için önceden fikir verir ve onları tanımlar.
Çocuklara Saygı
Yeni Ahit’in başından
sonuna kadar İsa çocuklara karşı olan sevgisinin işaretlerini açık bir şekilde
gösterir. Birçok kez, İsa çocukların ortaya çıkıp kendisine gelmelerini ister
ve toplanan kalabalığa masum ve alçakgönüllü çocuklar gibi olmalarını
hatırlatır.[128]
Aslında, İsa, kendisine inanan herhangi bir çocuğun önüne engel çıkaran, ona
“ayak bağı” olan herkesin bunu yapmasını men eder, bunu yapan olursa boynuna
büyük bir “değirmen taşı” bağlayıp denizin dibinde boğulmasının kendisi için
daha iyi olacağını ima eder.[129]
Diğer bir deyişle, Hristiyanlar “ayak bağı” terimini şu anlamda yorumlarlar:
Çocuk tacizi, çocuk pornografisi ya da hatta çocuk işe alımı, sarsılmış çocukta
psikolojik sıkıntılara neden olacağından, insanların bu gibi davranışlarda ve
hareketlerde bulunmaları yasaklanmıştır –nokta. Çocukların Tanrı için ne kadar
önemli olduğunu gösteren İsa, şöyle der: “Bırakın da küçük çocuklar bana
gelsin; onları durdurmayın; çünkü Tanrı’nı krallığının içtenlikle
karşıladıkları bunlar gibi olanlardır.”[130]
Bu nedenle, insanlık, çocukları, barışın ve refahın örnekleri anlamında,
“Tanrı’nın melekleri” olarak görmelidir.
Sonuç
Hristiyanlar, Tanrı’nın
her insana, hiç kimsenin ihlal etmemesi, çiğnememesi gereken, kişiye özel bir
haysiyet ve onur vermiş olduğuna ve herkese, insan haklarını korumanın yanı
sıra insanlık onuru için gerekli sosyal koşulları da koruma sorumluluğu için
çağrıda bulunmuş olduğuna inanır. Hristiyanlar İHEB’in ana ilkelerini
genellikle kabul etseler de –gerçi hiç sınırlamasız değil, asla değil– bu
evrensel belgeyi kendi kutsal metinlerinde bulunan manevi dünyanın değerlerine
üstün tutmazlar. Bu nedenle, insan haklarını toplumsal yaşamın nihai kaynağı ve
evrensel temeli olarak yorumlamak kabul edilemez ve tehlikelidir.[131]
Aslında, dünyanın çeşitli bölgelerinde birçok insan sosyal yaşamlarında ve
kişilerarası ilişkilerinde, insan haklarının laikleştirilmiş standartlarından
ziyade, geleneklerinin nihai otoriteye, nüfuza sahip olduğunu kabullenir.[132]
Yine de dünya
halklarının en derin özlemlerini, isteklerini yansıtan bir özet bildirim olsa
da, İHEB, dinî ve laik liderlerin insan haklarını tanıtmasına, desteklemesine,
saygı duymasına ve uygulamasına yardımcı olacak bir hukuk sistemi inşa
etmelerinin mihenk taşıdır. Sonuçta, insan haklarının veya dinî değerlerin ne
olduğuna bakılmaksızın, sivil ve politik, ekonomik ve sosyal, bireysel ve
kolektif insan haklarının birleştirilmesi ve birbirine bağlanması, hem ulusal
hem de uluslararası düzeyde uyumlu bir sosyal yaşam sağlayabilir. Daha basit
bir deyişle, insan yaşamını ve güvenliğini korumaya yarayan her ne varsa, uluslararası
insan hakları sisteminin ihtiyaç duyduğu da odur.
Kaynaklar:
Barnett, Michael. Empire of Humanity: A
History of Humanitarianism. Ithaca, NY: Cornell University Press, 2011.
Brackney, William H. Human Rights and
the World’s Major Religions: Condensed and Updated Edition. Santa
Barbara, CA: ABC-CLIO, 2013.
Donnelly, Jack. Universal Human Rights
in Theory & Practice. Ithaca, NY: Cornell University Press, 2003.
Giblet, Jean. “Human Rights and the Dignity of
Man,” Convergence, No. 2 (1979): 2-19.
Gunthrie, Donald. “The New Testament Approach to
Social Responsibility,” Vox Evangelica 8 (1973): 40-59.
Holy
Bible: New Revised Standard Version with Apocrypha. Peabody, MA: Hendrickson Publishers Inc.,
2008.
Lauren, Paul Gordon. The Evolution of
Human Rights: Visions Seen. Philadelphia, PA: University of Pennsylvania
Press, 2011.
Little, David. “Religion, Human Rights, and
Public Reason.” From Religion and Human Rights: An Introduction.
Edited by John Witte and M. Christian Green. New York, NY: Oxford University
Press, 2012.
Perry, Michael. The Idea of Human Rights.
New York, NY: Oxford University Press, 1998.
Pope John XXIII. “Pacem in Terris: Encyclical of
Pope John XXIII on Establishing Universal Peace in Truth, Justice, Charity, and
Liberty.” April 11, 1963. http://www.vatican.va/holy_father/john_xxiii/encyclicals/documents/hf_j-xxiii_enc_11041963_pacem_en.html.
Pope Paul VI. “Declaration on the Relation of
the Church to Non-Christian Religions: Nostra Aetate.” October
28, 1965.
http://www.vatican.va/archive/hist_councils/ii_vatican_council/documents/vat-ii_decl_19651028_nostra-aetate_en.html.
Representation of the Russian Orthodox Church to
the European Institutions. “The Russian Orthodox Church’s Basic Teaching on
Human Dignity, Freedom, and Rights.” http://orthodoxru.eu/index.php?content=article&category=documents&id=2008-06-26_human_rights&lang=en.
Schirrmacher, Thomas P. “Human Rights and
Christian Faith.” Global Journal of Classical Theology 3:2.
Nov. 2002. http://www.phc.edu/gj_schirrmacherv3n2.php.
Schweiker, William. The Blackwell
Companion to Religious Ethics. Malden, MA: Blackwell Publishing, 2005.
Traer, Robert. “World Council of Churches.” In
Faith in Human Rights: Support in Religious
Tradition for a Global Struggle. Washington, DC:
Georgetown University Press, 1991. http://religionhumanrights.com/Religion/Christian/Protestant/wcc.fhr.htm.
__. “Christian Support for Human Rights.”
In Faith in Human Rights: Support in Religious
Tradition
for a Global Struggle. Washington, DC: Georgetown Univ. Press, 1991. www.http://religionhumanrights.com/Religion/Christian/christian.fhr.htm.
Tutu, Desmond M. “The First Word: To Be Human is
to Be Free.” In Christianity and Human Rights: An Introduction.
Edited by John Witte, Jr. and Frank S. Alexander. New York, NY: Cambridge
University Press, 2010.
United Nations. “The Universal Declaration of
Human Rights.” 1948. http://www.un.org/en/documents/udhr/.
Walzer, Michael. “On Humanitarianism: Is Helping
Others Charity, or Duty, or Both?.” Foreign Affairs (2011). http://www.foreignaffairs.com/articles/67931/michael-walzer/on-humanitarianism.
[1] Paul Gordon
Lauren, The Evolution of Human Rights: Visions Seen (Philadelphia,
PA: University of Pennsylvania Press, 2011), p. 6.
[2] A.g.e., s. 43.
[3] David Little,
“Religion, Human Rights, and Public Reason,” from Religion and Human
Rights: An Introduction, edited by John Witte and M. Christian Green (New
York, NY: Oxford University Press, 2012), p. 146.
[4] A.g.e.
[5] William H.
Brackney, Human Rights and the World’s Major Religions: Condensed and
Updated Edition (Santa Barbara, CA: ABC-CLIO, 2013), p. 73.
[6] William
Schweiker, The Blackwell Companion to Religious Ethics (Malden,
MA: Blackwell Publishing, 2005), p. 507.
[7] Jack
Donnelly, Universal Human Rights in Theory & Practice (Ithaca,
NY: Cornell University, 2003), p. 23.
[8] Michael Perry, The
Idea of Human Rights (New York, NY: Oxford University Press, 1998), p.
14.
[9] A.g.e., p. 16.
[10] Desmond M. Tutu, “The
First Word: To Be Human is to Be Free,” in Christianity and Human
Rights: An Introduction, edited by John Witte, Jr. and Frank S. Alexander
(New York, NY: Cambridge University Press, 2010), p. 1.
[11] Tekvin 1:3, 6, 9,
14, Kutsal İncil: Apokrifal (Kutsal kitaba girmemiş, doğruluğundan şüphe
duyulan yazılar) Gözden Geçirilmiş Yeni Standart Versiyon (Peabody, MA:
Hendrickson Publishers Inc., 2008).
[12] Tekvin 1:26
[13] Tekvin 1:31
[14] Desmond M. Tutu,
“The First Word: To Be Human is to Be Free,” supra note 10, p. 2.
[15] United Nations, “The
Universal Declaration of Human Rights,” 1948,
http://www.un.org/en/documents/udhr/ (accessed March 20, 2014).
[16] Desmond M. Tutu, “The
First Word: To Be Human is to Be Free,” supra note 10, p. 3.
[17] United Nations,
“The Universal Declaration of Human Rights,” supra note 15.
[18] Tekvin 9:6, Kutsal
İncil – yuk. bkz. 11
[19] Desmond M. Tutu,
“The First Word: To Be Human is to Be Free,” supra note 10, p. 3.
[20] Matta 5:21, Kutsal
İncil – yuk. bkz. 11.
[21] Robert Traer, “Christian Support for Human Rights,” in Faith in
Human Rights: Support in Religious Tradition for a Global Struggle (Washington,
DC: Georgetown Univ. Press, 1991), www.http://religionhumanrights.com/Religion/Christian/christian.fhr.htm
(accessed March 18, 2014).
[22] A.g.e.
[23] Jean Giblet, “Human Rights and the Dignity of
Man,” Convergence, No. 2 (1979): 2.
[24] YUhanna 10:10,
Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11
[25] Matta 7:20
[26] William H. Brackney, Human Rights and
the World’s Major Religions, supra note 5, p. 76.
[27] A.g.e.
[28] United Nations, “The Universal Declaration of Human Rights,” supra note 15.
[29] Thomas P. Schirrmacher, “Human Rights and Christian Faith,” Global
Journal of Classical Theology 03:2 (Nov. 2002),
http://www.phc.edu/gj_schirrmacherv3n2.php (accessed March 18, 2014
[30] Romalılar
13:1, Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11.
[31] Romalılar 13:3
[32] Thomas P. Schirrmacher, “Human Rights and Christian Faith,” supra note 29.
[33] A.g.e.
[34] Markos –
12:17, Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11.
[35] Thomas P. Schirrmacher, “Human Rights and Christian Faith,” supra note 29.
[36] United Nations, “The Universal Declaration of Human Rights,” supra note 15.
[37] Donald Gunthrie, “The New Testament Approach to Social
Responsibility,” Vox Evangelica 8 (1973): 56.
[38] 1 Timoteos
2:2, Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11.
[39] 1 Petrus 2:13
[40] Representation of the Russian Orthodox Church to the European Institutions,
“The Russian Orthodox Church’s Basic Teaching on Human Dignity, Freedom, and
Rights,” http://orthodoxru.eu/index.php?content=article&category=documents&id=2008-06-26_human_rights&lang=en (accessed March 23, 2014).
[41] Donald Gunthrie, “The New Testament Approach to
Social Responsibility,” supra note 37, p. 55.
[42] Tesniye / Yasa
Kitabı 10:17, Kutsal İncil – yuk. bkz. 11.
[43] Ağıtlar /
Mersiyeler 3:36
[44] Esinlemeler
(Vahiy) 20:12
[45] Matta 5:17-18
[46] United Nations, “The
Universal Declaration of Human Rights,” supra note 15.
[47] Matta 5:45
[48] Matta 18:16, Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11
[49] 1 Timoteos
5:21
[50] Özdeyişler
17:23
[51] United Nations, “The Universal Declaration of Human Rights,” supra note 15.
[52] Elçilerin
İşleri 10:34, Mısır’dan Çıkış 12:49, – Kutsal İncil – yuk. bkz. 11.
[53] Pope Paul VI, “Declaration on the Relation of the Church to Non-Christian
Religions: Nostra Aetate,” October 28, 1965,
http://www.vatican.va/archive/hist_councils/ii_vatican_council/documents/vat-ii_decl_19651028_nostra-aetate_en.html
(accessed March 19, 2014).
[54] Representation of the Russian Orthodox Church to the European Institutions,
supra note 40.
[55] United Nations, “The Universal Declaration of Human Rights,” supra note 15.
[56] Desmond M. Tutu, “The First Word: To Be Human is
to Be Free,” supra note 10, p. 3.
[57] 1 Petrus 2:16,
Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11
[58] Galatyalılar
5:1
[59] 1 Petrus 2:16
[60] Donald Gunthrie, “The New Testament Approach to Social Responsibility,”
supra note 37, p. 57.
[61] Luka 23:36-38,
Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11.
[62] Donald Gunthrie, “The New Testament Approach to
Social Responsibility,” supra note 37, p. 55.
[63] A.g.e. s. 56
[64] Yuhanna 6:15, Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11
[65] United Nations, “The Universal Declaration of Human Rights,” supra note 15.
[66] Donald Gunthrie, “The New Testament Approach to
Social Responsibility,” supra note 37, p. 57.
[67] Matta 5:38, Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11
[68] Matta 5:39
[69] Matta 5:41
[70] Representation of the Russian Orthodox Church to
the European Institutions, supra note 40.
[71] Desmond M. Tutu, “The First Word: To Be Human is
to Be Free,” supra note 10, p. 4.
[72] İbraniler
10:25, Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11
[73] Robert Traer, “World Council of Churches,”
in Faith in Human Rights: Support in Religious Tradition for a Global
Struggle (Washington, DC: Georgetown University Press, 1991),
http://religionhumanrights.com/Religion/Christian/Protestant/wcc.fhr.htm
(accessed March 20, 2014).
[74] Representation of the Russian Orthodox Church to
the European Institutions, supra note 40.
[75] A.g.e.
[76] United Nations, “The Universal Declaration of Human Rights,” supra note 15.
[77] A.g.e.
[78] Representation of the Russian Orthodox Church to
the European Institutions, supra note 40.
[79] Romalılar
13:13; Matta 7:8, Kutsal İncil – yuk. bkz. 11
[80] A.g.e
[81] Matta 7:8
[82] Elçilerin
İşleri 2:46
[83] Elçilerin
İşleri 2:44-45
[84] Elçilerin
İşleri 27:1-4, 28:2
[85] United Nations, “The Universal Declaration of Human Rights,” supra note 15.
[86] Matta 3:8; Yuhanna 8:11, Matta 5:16, Kutsal İncil – yuk. bkz. 11; Michael Barnett, Empire of Humanity: A
History of Humanitarianism (Ithaca, NY: Cornell University Press,
2011), pp. 53-54.
[87] Matta, Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11
[88] Michael Walzer, “On Humanitarianism: Is Helping
Others Charity, or Duty, or Both?,” Foreign Affairs (2011), http://www.foreignaffairs.com/articles/67931/michael-walzer/on-humanitarianism (accessed
March 24, 2014).
[89] United Nations, “The Universal Declaration of
Human Rights,” supra note 15.
[90] Elçilerin
İşleri, 4:32-37; 6:1-6, Kutsal İncil – yuk. bkz. 11; Pope John XXIII, “Pacem in Terris: Encyclical
of Pope John XXIII on Establishing Universal Peace in Truth, Justice, Charity,
and Liberty,” April 11, 1963, http://www.vatican.va/holy_father/john_xxiii/encyclicals/documents/hf_j-xxiii_enc_11041963_pacem_en.html
(accessed March 21, 2014).
[91] Donald Gunthrie, “The New Testament Approach to
Social Responsibility,” supra note 37, p. 49.
[92] Yuhanna 17:4, Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11
[93] United Nations, “The Universal Declaration of Human Rights,” supra note 15.
[94] 1 Timoteos
5:18, Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11
[95] Matta 5:3-10,
James 2:1-4
[96] Luka, 4:3-7
[97] United Nations, “The Universal Declaration of
Human Rights,” supra note 15.
[98] 1 Korintliler
6:19-20, Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11.
[99] Romalılar
12:1-2
[100] Markos 2:27
[101] United Nations, “The Universal Declaration of Human Rights,” supra note 15.
[102] Donald Gunthrie, “The New Testament Approach to
Social Responsibility,” supra note 37, p. 51.
[103] Representation of the Russian Orthodox Church to
the European Institutions, supra note 40.
[104] A.g.e.
[105] Matta 5:23-24,
Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11
[106] 1 Timoteos 5:8
[107] Representation of the Russian Orthodox Church to the European Institutions,
supra note 40.
[108] A.g.e.
[109] United Nations, “The Universal Declaration of Human Rights,” supra note 15.
[110] United Nations, “The Universal Declaration of Human Rights,” supra note 15.
[111] Representation of the Russian Orthodox Church to
the European Institutions, supra note 40.
[112] Luka 2, Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11
[113] Romalılar
12:13
[114] Galatyalılar
3:28, 1 Korintliler 12:12-13; Koloseliler. 3:9-11
[115] Robert Traer, “Christian Support for Human Rights,” supra note 21.
[116] United Nations, “The Universal Declaration of Human Rights,” supra note 15.
[117] Representation of the Russian Orthodox Church to the European Institutions,
supra note 40.
[118] A.g.e.
[119] United Nations, “The Universal Declaration of
Human Rights,” supra note 15.
[120] Tekvin 1, Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11
[121] Mezmur 24:1
[122] Representation of the Russian Orthodox Church to
the European Institutions, supra note 40.
[123] A.g.e.
[124] Luka 2:7, Kutsal İncil – yuk.
bkz. 11
[125] Luka 24:42-43
[126] A.g.e.
[127] Markos 11:15-17.
[128] Matta 18:2-4
[129] Matta 18:6
[130] Markos 10:13-14
[131] Representation of the
Russian Orthodox Church to the European Institutions, supra note 40.
[132] A.g.e.