Havari ve Deli Derviş

Sayı 5 - Kültür Sorunu

İsa’nın bugünkü havarilerinden biri, Deli Derviş’e sorular yöneltiyordu:
“Ey baba Erenler, bizler Batının yazıya dökülen fakat ışığı yakalayamayan kalemleriyiz, sancılarımızın ateşi düşlerimizi köreltti.
Evrenin boyutlarına ulaştık, ama bir tomurcuğu açtıramadık.
Açanları da geliştiremedik.
Sokaklarımız, kütüphanelerimiz, parklarımız kitaplar ve sanat eserleri ile dolup taşıyor, yıldızlara uçuyoruz.
Fakat geriye döndüğümüzde, yanımızda sadece güneşin sıcaklığı kalıyor.
Sularımız gemilerimizi yüzdürüyor, ama bizi batırıyor.
Yıllardır doğuya merak saldım, sizler bir sözcük ile dünyayı dolaşıyor, bir bakışla insanı yedi kat göğe tırmandırıyorsunuz.
Bir tele binlerce anlam yüklüyor,
Bir kazandan binlerce canı doyuruyorsunuz,
‘Mihrabımdır kaşlarının arası’ dediğinizde,
Sevdanın suları dalgalanıyor.
Bir cemde yüzlerce can dolaşıyor, ama hepsi aynı postta oturuyor.
Nedir bu sırrın esrarı?..”

Derviş deminden bir yudum aldıktan sonra,
“Dayanabileceksen anlatayım,” dedi.

Havari
“Hazırım erenler,” dedi.

Derviş:
“Önce bastığın toprağın kokusunu; erdemin tohumlarını; insanın sıcaklığını; sevginin yüreği ateşleyen kıvılcımlarını; geçmişten bugüne değin gönül fırınından pişerek kalıcılığın mihenk taşlarına dönüşen değerleri; muhabbet sofralarında söylenen, içinde yıldız yağmuru taşıyan nefesleri, sözleri; gülün kokusunu; turnanın sesini; kanadı kırık serçenin yürek çarpıntılarını; sevda yorgunluğunun insanı güzelleştiren inceliğini yüreğinin değirmeninde öğüteceksin.
Yılların yorgunluğunu umursamayan Yunus’u düşüneceksin.
‘Enel Hak’ diyen Hallac-ı Mansur’u,
Nesimi’nin ödün vermeyen acılarını duyacaksın.
Yol ve yordamın evrelerinden geçeceksin.
Meyi eğlenmek için değil, güzelleşmek için içeceksin.
Bir sözün kitaplara sığmayan anlamlarını araştıracaksın.
Canı can’da görüp kapısını çalacaksın.
Destur verilirse, yol ehli olanların verdiği lokmaları hazmedeceksin.
Belki kırk yıl, belki kırk saat, gerisi gönlünün akışına bağlı…”

Havari eğilip niyaz eyledi.
Elinden el almak için yüreğini Baba Dervişin ellerine bıraktı:
“Bu yola yol olayım
Gönül bağınıza girmek için,
Bu yola ses olayım
Nefeslerinizi duymak için,
Bu yola mey olayım,
İnsana sunulmak için…”

Derviş ayağa kalktı:
“Bu yolun deli sularına yeni girdin,
Can senin yol insanın,
Gerçeklerin demi kılavuzun olsun,” dedi…