Sezgi Durgun Özkan

10 Mart 2021

Felsefe Ölümü Değil Yaşamayı Öğrenmektir

Bu yazı, Marmara Üniversitesi Öneri Dergisi Cilt 16, Sayı 55, Ocak 2021, sayısında ISSN 2147-5377, ss. 51-73 DO1: 10.14783/maruoneri.730548 numaralandırması ve “Düşünce Tarihine Alternatif Yaklaşımlar: Diotima, Arendt ve Beauvoir” adı ile basılmıştır.   Giriş Düşünce tarihi genellikle Antik Yunan geleneğinden başlatılarak günümüze getirilir. Bu süreçte düşünce tarihi erkek filozofların hüküm sürdüğü bir zeminde yükselirken kadın filozofların adları nadiren gündeme gelmektedir. Oysa Antik Yunan felsefesinde Mantinealı Diotima olmasaydı Sokrates’in “doğurtma yöntemi” […]
10 Ocak 2020

Bu Ne Cüret! Gelecek Hakkı Üzerine Düşünceler

“Ne cesaretle bizden umut bekliyorsunuz. Boş sözlerinizle hayallerimi ve çocukluğumu çaldınız. Ben yine de şanslı çocuklardan biriyim. İnsanlar ıstırap çekiyor, insanlar ölüyor, koca koca ekosistemler çöküyor; bir kitlesel yok oluşun eşiğindeyiz ve sizin tek konuştuğunuz şey para puldan, ebedi ekonomik büyüme masallarından ibaret!” (Greta Thunberg , BM konuşması: “Bu ne cüret!” 17 Aralık 2018) Ekoloji konusunda, örnek inkâr şunu söylemektir: “Tehlikede olduğumuzu biliyorum. Ama pek de inanmıyorum. O halde ne […]
15 Mart 2019

Yok-Yer Hanım ve Mükemmel Efendi’nin Kuyruklu Yıldız Altında İzdivacı

İyiliğin, güzelliğin, doğruluğun arzulanması ve ona erişilememesi ironik bir durumdur. Bu ironik varoluşu Yok-Yer Hanım ve Mükemmel Efendi’nin izdivacı olarak hayal edebiliriz. Acaba bu ilişkiyi tarif edecek olsak hangi özellikleri öne çıkardı? İsimden başlayalım öncelikle. Bilindiği gibi kadim Yunancada ou-topos, “olmayan yer” ya da “yok yer” demektir, ou-topos harflerin cilveli oyunu sayesinde eu-topos ile evlenir, yani “güzel yer” olarak karşımıza çıkar. Olmayan yer ve mükemmel ilişkiden doğan ütopya bir nevi […]
11 Şubat 2018

Yılanı Tanımak

“[…]Aslında umutla umutsuzluk iç içe yaşar. Umut, umutsuzluğun ürünüdür. Umutsuzluk da umudun bir sonucudur…” Yılmaz Güney “İnsana yapılacak en büyük kötülük onu bir umudun içine hapsetmektir.” J.F. Lyotard   Umut ve umutsuzluk bir döngünün iki ucu mudur? Bu döngü kısır mıdır? Umut bir zan, bir boş bekleyiş midir? Nietzsche’nin de dediği gibi işkenceyi uzatır mı? Ya da Lyotard’ın dediği gibi umut bir hapishaneye dönüşebilir mi? Acaba hepten bırakıvermeli mi umudun […]
5 Şubat 2017

Aşık Veysel ile Kierkegaard Kaygı Üzerine Konuşsalar…

Kierkegaard’ın Kaygı Kavramı adlı yapıtındaki korku ve kaygı ayrımı dikkat çekicidir: “Korku belirli bir şeye yönelmiştir; bir nesneye bağlıdır. Kaygı ise hep belirsizdir; herhangi bir yönelimi olan bir “duygu” değil, nesnesi olmayan bir “ruhsal durum”dur. Heidegger bu ayrımı Kierkegaard’dan devralmıştır. Ayrıca aynı ayrım Jaspers’de de karşımıza çıkar. O da şöyle der: “Korku belli bir şeye yönelmiştir, kaygının ise nesnesi yoktur.” [1] Kierkegaard’a göre insan varoluşu sorguladığı ölçüde kaygının topraklarındadır. Çünkü […]
20 Kasım 2016

Tarzan, Augustinus, Hegel ve Türlü Yabancılaşmalar…

“Beni ben yapan bütünü kavrayamıyorum,” der Aziz Augustinus. Bu cümleyi, İsa’dan sonra 354 ile 430 yılları arasında yaşamış, Batı kilisesinin en önemli filozof-ilâhiyatçılarından olan Augustinus’un ağzından duymak ilginçtir. Çünkü Augustinus pagan inancını terk ederek Hristiyanlığa iman etmiştir ve Ortaçağ filozoflarının yürüttüğü “iman ve akıl” tartışmalarında mantıksal önceliği iman etmeye (emin olmaya) vermiştir. “Credo ut intelligam” yani “inanıyorum ki kavrayabileyim” sözüyle bilinir. “Beni ben yapan bütünü kavrayamıyorum” ve “inanıyorum ki kavrayabileyim”. […]